Kimin Elinde Kalırsa O Yön Verir: Din, Medeniyet ve Fikrin Silahı

Kimin Elinde Kalırsa O Yön Verir: Din, Medeniyet ve Fikrin Silahı

“İslâmiyet gaflet edip küstü; Hristiyanlık dini kendi hasmı olan fen ve medeniyeti kendine maledip iki silahla galebe çaldı. 

   Şimdi şarkta müthiş bir silah îmal ediliyor. Bunun hak kısmına sahip olmalı. Yoksa yine küssek, onu da Hristiyanlık İslâmiyet aleyhinde istimal edecektir. Buna karşı husumetle dayanmak pek güçtür.
Cumhur-u avama müteveccih olan bir fikir, kudsiyet almazsa söner. O yeni desatire kudsiyet verecek iki muazzam rakîb din var. 

   Şu keskin fikir gözünü açtığı vakit, hasmını Hrıstiyan ve hasmının elindeki silahını Hristiyanlık dini bulmuştur. Öyle ise o fikir, yaşamak ve kudsiyet almak için İslâmiyete dehâlet etmeye mecburdur.”
Âsâr-ı Bediiye

Giriş: Gafletin Bedeli, Hakikatin Dönüşü

Tarih boyunca fikirler, sadece düşünce alanında değil, medeniyetlerin inşasında ya da yıkımında kullanılmış en tesirli “silahlar” olmuşlardır. Bu silahlar; kimi zaman kılıçtan keskin, kimi zaman kalemden derin, kimi zamansa ekranlardan güçlüdür. Bediüzzaman Said Nursî’nin Âsâr-ı Bediiye’de dile getirdiği şu hakikat, bu çağda da tazeliğini korumaktadır:

> “İslâmiyet gaflet edip küstü; Hristiyanlık dini kendi hasmı olan fen ve medeniyeti kendine maledip iki silahla galebe çaldı.”

Yani İslam dünyası, modern bilimi ve teknolojiyi dışlayarak geri çekildiği bir dönemde, Hristiyanlık dini ise kendi aleyhine gelişen bu süreci lehine çevirmeyi başardı. İşte bu dönüşüm, yalnızca Batı’nın yükselişine değil, Doğu’nun çöküşüne de zemin hazırladı.

  1. Fikrî Silahlar: Medeniyet Savaşlarının Yeni Cephesi

Modern çağda artık savaşlar tankla, topla değil; ideolojiyle, medya ile ve bilimsel hakimiyetle yapılmaktadır.

Fen ve teknik, insanlığın ortak mirasıyken, bu değerlerin kimin elinde olduğu onların nasıl kullanılacağını belirler.

Avrupa Rönesansı ve Aydınlanma Çağı, ilmi keşiflerle kiliseye muhalefet doğurdu; ama daha sonra bu fikirler sisteme entegre edilerek dinden kopuk bir kutsiyet kazandı.

Bediüzzaman bu noktada şöyle bir tespit yapar:

> “Şimdi şarkta müthiş bir silah îmal ediliyor. Bunun hak kısmına sahip olmalı.”

Bu, sadece teknik bir icat değil, fikir ve yönelimdeki bir kırılmadır. Eğer bu kırılma, İslam ile bütünleşmeden ilerlerse, kendi silahımızla vurulmamız kaçınılmazdır.

  1. İslam’ın Gafleti: Küskünlük Değil, Uyanış Gerekir

İslam dünyası uzun süre, Batı’nın modernleşmesini “inkâr, taklit ve tepkiyle” karşılamıştır. Oysa İslam, tarih boyunca ilimle ve medeniyetle iç içe yaşamıştır. Abbasiler, Endülüs, Selçuklu ve Osmanlı’nın ilk dönemleri, hem dinin hem de ilmin birlikte yürüdüğü çağlardı.

Ne zaman ki ilim İslam’dan kopar, işte o zaman:

Bilim şüphe üretir,

Medeniyet şekilciliğe sapar,

Fikir kutsiyetini kaybeder,

Toplum ise ideolojiler arasında savrulur.

İşte bu noktada Bediüzzaman’ın uyarısı:

> “Yoksa yine küssek, onu da Hristiyanlık İslâmiyet aleyhinde istimal edecektir.”
İslâm dünyasının küsme lüksü yoktur. Çünkü gaflet, sadece içe kapanmayı değil, başkalarına meydanı bırakmayı getirir.

  1. Kudsiyetsiz Fikirler: Cumhur-u Avam Nezaretinde Yanar

Bediüzzaman’ın şu veciz tespiti çok önemlidir:

> “Cumhur-u avama müteveccih olan bir fikir, kudsiyet almazsa söner.”

Bir fikir, sadece “rasyonel” değil; aynı zamanda “mukaddes” de olmalıdır ki kitleleri harekete geçirebilsin. Halk, sadece akla değil, kalbe de hitap eden fikirleri benimser. Bilgi, ancak ahlakla birleştiğinde fikrî inkılaplar doğurur.

Sadece akılla gelen fikir, yalnızca entelektüellerin zihninde kalır.
Oysa kutsiyet taşıyan fikir, toplumun vicdanında karşılık bulur.

Bu nedenle, ilim ve medeniyet fikri eğer İslamî değerlerle mecz edilmezse, toplum ya fikri reddeder ya da onu yoz biçimde içselleştirir.

  1. Fikrin İstikameti: Kutsiyetle Bütünleşme Mecburiyeti

Yeni ortaya çıkan fikirler, hakikati arayan şuurlu bireyleri “din”le karşılaştırmak zorundadır. Bediüzzaman bu hakikati şöyle ifade eder:

> “Şu keskin fikir gözünü açtığı vakit, hasmını Hrıstiyan ve hasmının elindeki silahını Hristiyanlık dini bulmuştur. Öyle ise o fikir, yaşamak ve kudsiyet almak için İslâmiyete dehâlet etmeye mecburdur.”

Yani çağın fikrî uyanışı, artık Batı’ya değil, İslam’a yönelmek zorundadır. Çünkü Batı, din adına ürettiği kutsiyetle fikirleri taşıyamıyor. Sekülerleşme, kalbi susturdu. Vicdanın sesi kısıldı.

İslam ise; fikre iman kazandırır, ilme ahlak katar, medeniyete adalet getirir.
Böylece fikir, sadece bilgi değil, hayat tarzı olur.

  1. Tarihî ve Güncel İbretler: Mücadele Nerede ve Nasıl?

Fransız Devrimi, aklı merkeze aldı ama değerleri yok etti.

Marksizm, adalet aradı ama Allah’ı devre dışı bıraktı.

Seküler bilim, bilgi üretti ama ahlakı tahrip etti.

Bugün de yapay zekâ, biyoteknoloji, yapay bilinç, transhümanizm gibi alanlarda yürüyen fikrî silahlar; ya insanı merkeze alacak ya da insanı değersizleştirecek.
Eğer bu fikirler kutsiyet bulamazsa, insanlık robotlaşacak, ruhsuzlaşacak.

Sonuç: Fikrin Silahı, Kimin Elindeyse Zafer Ondadır

Bediüzzaman’ın ifadesiyle yeni fikirler ve teknolojiler müthiş bir silah hükmündedir. Bu silahı kimin elinde, hangi niyetle ve hangi değerlerle tuttuğu geleceğin yönünü tayin edecektir.

İslam bu silahı iman, ilim ve hikmet ile kuşanırsa, çağın fikrî inkılabına öncülük edebilir. Aksi takdirde, başka dinler ya da seküler ideolojiler bu silahı İslam’a karşı kullanmaya devam eder.

Bugünün Müslümanı; sadece geçmişe övünmekle değil, geleceği inşa etmekle meşgul olmalıdır.
Ve bu inşa, kutsiyetli fikirlerle, ilme dayalı medeniyetle, imanla yoğrulmuş akılla mümkündür.

MAKALE ÖZETİ

Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin Âsâr-ı Bediiye’de dile getirdiği; fikir, din ve medeniyet arasındaki mücadele, tarihî ve çağdaş boyutlarıyla ele alınmıştır. İslâm’ın fenden küsmesinin, Batı’nın ise bilimi dinî zırha bürüyerek galebe çalmasının sonuçları değerlendirilmiştir. Yeni fikirlerin ancak kutsiyet kazanarak toplumda yer bulabileceği, İslâm’ın da bu fikirlere yön vererek onları kendi bünyesine dâhil edebileceği vurgulanmıştır. Sonuçta, fikrin silahı, ancak ilimle değil; ilim + iman ile kullanılmalıdır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 14th, 2025