Gerçek Hürriyetin Hududu: Şeriatsız Özgürlük, Sefihliktir
Gerçek Hürriyetin Hududu: Şeriatsız Özgürlük, Sefihliktir
“Şeriat dairesinden hariç olan hürriyet, ya başka kalıpta istibdad veya esaret-i nefs veya vahşet-i hayvaniyedir. Böyle lâubaliler iyi bilsinler ki; diyanetsizlikle, sefahetle sahib-i vicdan hiçbir ecnebiye kendilerini sevdiremezler, benzettiremezler. Zîra mesleksiz ve sefih sevilmez…Ve erkeğe karı libası yakışmaz. ”
Âsâr-ı Bediiye
“Şeriatsız hürriyet, ya nefsin esareti, ya da vahşetin şeklidir.”
Özgürlük… Modern çağın en çok telaffuz edilen, en fazla istismar edilen kavramlarından biri. Fakat çoğu zaman bu kavram, sınırdan soyutlanmış, sorumluluktan arındırılmış ve mahiyetinden koparılmış bir şekilde kullanılıyor. Bediüzzaman Said Nursî’nin yukarıdaki ifadeleri, bu meselenin özüne dokunan sert fakat hakiki bir uyarıdır:
“Şeriat dairesinden hariç olan hürriyet ya istibdattır, ya esarettir, ya da hayvani bir serbestliktir.”
Bu yazı, “özgürlük” kavramının fıtrî, aklî ve dinî sınırlarını; tarihî ve ilmî zeminleriyle birlikte açıklamayı hedeflemektedir.
- Şeriat Dairesi: Hürriyetin Ruhuyla Sınırları Arasındaki Hikmetli Denge
Şeriat, sadece emir ve yasaklar bütünü değil; insan fıtratına uygun bir yaşam nizamıdır. Sınırsız hürriyet arayışı, insanı özgürleştirmek yerine çoğu zaman nefsin, hevânın ve hevesin kölesi haline getirir.
Akıl, kendini sınırlamazsa delilik doğar.
Nefis, sınır tanımazsa zulüm başlar.
Toplum, kanunsuz kalırsa anarşi kaçınılmaz olur.
Dolayısıyla şeriat; insanın hem nefsine, hem çevresine, hem de yaratana karşı sorumluluklarını düzenleyen hakiki özgürlüğün mihveridir. Onun dışında kalan özgürlük; disiplinsiz bir başıboşluk veya maskelenmiş bir istibdattır.
- Sefahatin Maskesi: Batılılaşma Uğruna Kökten Kopma
Bediüzzaman’ın “diyanetsizlikle, sefahetle sahib-i vicdan hiçbir ecnebiye kendilerini sevdiremezler” cümlesi, taklitçilik psikolojisinin iç yüzünü ifşa eder.
Modernleşme adı altında:
Dini terk etmek,
Ahlâkı çözmek,
Kimliği sulandırmak,
Öz değerleri hor görmek,
asla gerçek saygı kazandırmaz. Bilakis, kimliğinden utananı kimse ciddiye almaz.
Tarih boyunca Batı’nın takdir ettiği Doğulu şahsiyetler, öz benliğine sadık kalanlar olmuştur. Sefihleşenler değil. Batı’nın gözüne gireceğim diye dinden, ahlâktan, izzetten taviz verenler; sonunda ne Batılı olabildiler, ne de kendi kaldılar.
- Mesleksizlik: Fikirsizlik ve Ruhsuzluğun Modern Maskesi
“Mesleksiz ve sefih sevilmez” cümlesi, çağın insanını tarif ediyor adeta. Bir fikri, bir davası, bir yönü, bir ahlâkı olmayan; sadece nefsinin istekleriyle var olan insan tipi: Modern boşluk insanı.
Savunduğu bir değer yok,
Sahip çıktığı bir hakikat yok,
Uğruna yaşadığı bir mefkure yok…
Bu tip insan, ne kendine faydalıdır ne de topluma. Çünkü şahsiyet ancak değerlerle, meslekle (yani bir dünya görüşüyle) inşa edilir.
- “Erkeğe karı libası yakışmaz”: Kimlik ve Fıtratın Bozulması
Bu ifade, Bediüzzaman’ın mecazî bir diliyle, kimliksizlik ve fıtrî yapının bozulması tehlikesine dikkat çekmesidir. Modern kültür, “özgürlük” adına cinsiyetsizleşmeyi, şahsiyetsizleşmeyi ve aidiyetsizleşmeyi bir ideal gibi sunuyor.
Ancak bu tür bir yapı:
Bireyde şahsiyet çöküntüsüne,
Toplumda yapısal bozulmaya,
Ailede çözülmeye yol açıyor.
Bediüzzaman burada özlü şekilde şunu söylüyor: Kendin ol. Özgürlük, başkası olmaya çalışmak değil; hakikatinle yüzleşip onu yaşamakla mümkündür.
- Gerçek Özgürlük: Sorumlulukla Gelen Haysiyetli Hürriyet
Özgürlük; ilkesizliği değil, bilinçli tercihi gerektirir. Gerçek hür insan:
Aklıyla karar verir,
Nefsini sınırlar,
Başkasına zarar vermez,
Yaratanına karşı sorumluluğunu bilir.
Şeriat dairesindeki hürriyet, işte bu sorumluluğu taşır. O, Allah’a kul olmanın izzetini yaşarken, kula kul olmamanın özgürlüğünü kazandırır.
Sonuç: Hürriyetin Şekli Değil, Mahiyeti Önemlidir
Hürriyet, sloganlarla değil, şuurla yaşanır.
Sınır tanımayan bir özgürlük, insanı özgürleştirmez; aksine nefsin tutsağı haline getirir.
Dinsizlikle, ahlâksızlıkla, kimliksizlikle elde edilen hiçbir özgürlük; insanın özünü tatmin etmez.
Bediüzzaman’ın bu net ifadeleri, bugün de aynı şiddetle geçerlidir:
Gerçek özgürlük, ancak hakikatin sınırları içinde mümkündür. Ve bu sınır, en yüksek formunu şeriatta bulur.
Özet:
Bu makale, Bediüzzaman Said Nursî’nin hürriyet ve şeriat ilişkisine dair sözlerini merkeze alarak; özgürlüğün ne olduğu, ne olmadığı ve hangi sınırlar içinde değerli olduğu konularını fıtrî, aklî ve ilmî bakış açısıyla değerlendirmiştir. Şeriat dışı hürriyet, ya nefsin esareti ya da toplumun anarşisiyle sonuçlanır. Dinsizlik, sefahet ve taklit, kimlik kaybına ve itibarsızlığa yol açar. Gerçek özgürlük ise sorumlulukla gelen, şahsiyetli bir tercihtir.