KİLİT AÇILDI – DÜĞÜM ÇÖZÜLDÜ: Yeniden Dirilişin Şafağı
KİLİT AÇILDI – DÜĞÜM ÇÖZÜLDÜ: Yeniden Dirilişin Şafağı
Tarihin kadim dehlizlerinde yankılanan bir ses, Anadolu topraklarında bir kez daha yankı buluyor: “KİLİT AÇILDI – DÜĞÜM ÇÖZÜLDÜ.” Bu sözler, sadece kuru bir siyasi açıklama değil; bin yıllık kardeşliğin, acıların ve umutların yoğrulduğu bu coğrafyanın derinliklerinden yükselen bir feryat, bir davettir. Kadim ruhun, Malazgirt’ten Kudüs’e, İstiklal Harbi’nden bugüne uzanan kutlu yolculuğunda yeni bir sayfa açıldığı müjdesidir.
Tarihin Tekerrürü ve Diriliş Ruhu:
Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kızılcahamam kampında dile getirdiği gibi, “Tarih tekerrür ediyor. Türk ile Kürt aralarında engel olmaksızın tekrar muhabbetle kucaklaşıyor.” Bu ifade, sadece bir temenni değil, aynı zamanda tarihi bir hakikatin yeniden idrak edilişidir.
Malazgirt’te omuz omuza fethedilen Anadolu, Çanakkale’de birlikte savunulan vatan, İstiklal Harbi’nde kanla yoğrulan bağımsızlık… Bu toprakların her karışı, Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Alevi’nin, Sünni’nin kardeşlik destanlarıyla yazılmıştır. Ne zaman ki bu muhabbet zinciri kırılmış, ne zaman ki harici ve dahili fitneler araya girmiş, o zaman mağlubiyetler yaşanmış, Kudüs gibi nice İslam beldeleri elden çıkmıştır. Bugün, bu kadim ruhun yeniden uyanışı, “büyük ve güçlü Türkiye’nin şafağı”nın söküşüdür. Bu, bir medeniyetin yeniden diriliş sancısı, küllerinden doğuş mücadelesidir.
Terörün Acı Yüzü ve Devletin Sorumluluğu:
1984’ten bu yana süregelen terör belası, bu aziz milletin sırtına ağır bir yük olarak binmiş, “2 trilyon doları bulan bir fatura” bırakmakla kalmamış, “huzuruna, birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine çok ağır hasarlar vermiştir.” Başkan Erdoğan’ın açıkça ifade ettiği gibi, “Bunda devletin yanlış uygulamalarının da payı vardı.” Bu itiraf, geçmişle yüzleşme ve geleceğe daha sağlam adımlarla yürüme iradesini gösterir. Zira hikmet, hatalardan ders çıkarabilmekte, ibret ise yaşanan acılardan doğru sonuçlara ulaşabilmektedir. Terör, sadece silahla savaşan bir yapı değil, aynı zamanda bir ekosistem, bir rant kapısı oluşturmuştur. Bu karanlık yapıdan nemalananların, “terör karşıtı gibi görünenlerin” dahi varlığı, bu mücadelenin ne denli çetin olduğunu gözler önüne serer. Ancak “rant kapıları kapanıyor,” çünkü “ellerindeki oyuncağı kaybediyorlar.” Bu, bir temizlenme, bir arınma sürecidir.
Kardeşlik Hukuku ve Ortak Gelecek:
“Türkiye Cumhuriyeti hepimizin ortak yuvası, çatısıdır. 86 milyon biriz, beraberiz, ezelden ebediyete kadar kardeşiz.” Bu sözler, bu toprakların asıl kilidini açan anahtardır. Irk, mezhep, etnisite fark etmeksizin herkesin “devlet karşısında birinci sınıf vatandaş” olduğu bilinci, barışın ve huzurun temelini oluşturur. Savunma sanayisindeki ilerlemeler, FETÖ gibi yapıların temizlenmesi gibi adımlar, devletin bekası için atılan önemli adımlardır. Ancak asıl ve en büyük adım, milletin gönlünde yeşeren kardeşlik tohumlarını yeniden filizlendirmektir. “Silahlarla değil, şiddetle değil, kavga için değil; muhabbet için, kardeşlik için terör engelini kaldırarak yüz yüze, gönül gönüle konuşacağız.” Bu diyalog daveti, Kürt kardeşine uzanan bir el, Alevi kardeşine yönelen bir sestir. Zira ancak konuşarak, anlaşarak, birbirimizi anlayarak düğümler çözülür, kapalı kapılar açılır.
Türk Kimliği ve İslam Medeniyeti:
Başkan Erdoğan’ın “Türk deyince Müslüman, Müslüman deyince Türk akla gelir” tesbiti, tarihi bir gerçeği vurgular. Talas Savaşı’nın ardından İslam’la şereflenen Türk milleti, bu medeniyetin sancaktarlığını yapmış, Anadolu’dan Balkanlar’a, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar İslam’ın nurunu taşımıştır. Bu kimlik, sadece bir etnisiteyi değil, aynı zamanda bir medeniyet anlayışını, bir dünya görüşünü ifade eder. “Bir olunca kılıçlarımızın, tekbirlerimizin önünde hiç kimse duramadı.” Bu, sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda manevi bir gücün, birlik ve beraberlik ruhunun tezahürüdür. Bu nedenle, terörle mücadelenin sadece fiziki değil, aynı zamanda kültürel ve manevi bir yönü de vardır. Milletin bu kadim bağlarını yeniden güçlendirmek, her türlü fitnenin üstesinden gelmenin yegane yoludur.
Şehitlerin Emaneti ve Şükran Duygusu:
Bu kutlu mücadelenin en ağır bedelini ödeyenler, şehitlerimiz ve gazilerimizdir. “Şehit anaları, şehit babaları, ellerinizi öpüyorum” sözleri, milletin onlara olan minnet ve şükran borcunun en samimi ifadesidir. “Türkiye’yi buraya şehitlerimiz, gazilerimiz taşıdı. Onların hatırasını asla çiğnetmeyeceğiz.” Bu, sadece bir anma değil, aynı zamanda bir vefa borcu ve gelecek nesillere aktarılacak bir emanettir. Sürece destek olanlara, özellikle Irak Kürt Bölgesel Yönetimine yapılan teşekkür, bölgesel işbirliğinin ve barışın önemini anlatıyor.
Sonuç:
“Kilit Açıldı – Düğüm Çözüldü” ilanı, Türkiye’nin zorlu bir eşikten geçtiği, yeni bir başlangıcın arefesinde olduğu anlamına gelir. Bu, sadece terörün sonu değil, aynı zamanda milli birliğin ve kardeşliğin yeniden inşasıdır. Bu süreç, hikmetle, ibretle, edebiyatın ve tarihin ışığında okunmalı, her vatandaşın üzerine düşen sorumluluk idrak edilmelidir. Büyük Türkiye’nin şafağı, ancak bu bilinçle tam manasıyla ağaracak, bu topraklar yeniden barışın, muhabbetin ve adaletin kalesi olacaktır.
Makale Özeti:
Bu makale, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları ekseninde “Kilit Açıldı – Düğüm Çözüldü” metaforu üzerinden Türkiye’nin terörle mücadelesinde ulaştığı yeni aşamayı ele almaktadır. Tarih açısından Malazgirt’ten bugüne uzanan Türk-Kürt kardeşliğine atıf yapılırken, terörün ülkeye verdiği maddi ve manevi zararlar ile devletin geçmişteki yanlış uygulamalarındaki payı ibretle anılmıştır.
Makale, terörün bir rant kapısı haline geldiğini ve bu durumun sona ermesiyle ilgili çıkar çatışmalarını belirtirken, asıl çözümün silahlı mücadele yanında muhabbet ve kardeşlik hukukuna riayetle, yüz yüze konuşarak sağlanacağı anlaşılmaktadır.
Türk kimliğinin İslam medeniyetiyle olan derin bağına değinilerek, birliğin ve beraberliğin önemi tarihi örneklerle pekiştirilmiştir.
Son olarak, şehitlere ve gazilere duyulan minnet dile getirilerek, bu sürecin Türkiye’nin geleceği için bir yeniden diriliş şafağı olduğu sonucuna varılmıştır.