İns Suretindeki Şeytanlar ve Siyasetin Sinsi Hatları

İns Suretindeki Şeytanlar ve Siyasetin Sinsi Hatları


اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ

وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ

   Herbir zamanın insî bir şeytanı vardır. Şimdi beşerde insan suretinde şeytanın vekili olan ruh-u gaddar, fitnekârane siyasetiyle cihanın her tarafına kundak sokan el-hannas, altı hutuvatıyla âlem-i İslâmı ifsad için: İnsanlarda ve insan cemaatlerindeki habis menba’ları ve tabiatlarındaki muzır ma’denleri fiilî propaganda ile işlettiriyor, zayıf damarları buluyor. 

   Kimin hırs-ı intikamını, kimin hırs-ı câhını, kimin tama’ını, kimin humkunu, kimin dinsizliğini, hattâ en garibi, kimin de taassubunu işletip siyasetine vasıta ediyor.

…..Siyasetimizde en acınacak, en ebleh bir akıl varsa, o da öylelerin aklıdır ki, (İ.G.Z.) milletinin ihtiras ve menfaatini, İslâmiyetin menfaat ve izzetiyle kabil-i tevfik görüyor. Burada en sefil ve en ahmak kalb, öylelerin kalbidir ki; hayatı onun himayeti altında kabul eder. Hayatımızı onun himayeti altında kâbil görüyor.”
Âsâr-ı Bediiye

> “وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ”
“Şeytanın adımlarına uymayın.” (Bakara, 168)

Tarih, şeytanın ayak izleriyle örülmüş bir harita gibidir. Her asırda, o izlerin izleyicileri değişir; ama istikameti değişmez. Bu istikamet, insanı kendinden uzaklaştıran, milletleri benliğinden soyan ve İslâm âlemini parçalayarak esir eden bir tuzağın ta kendisidir. Kur’ân, bu tehlikeye karşı açıkça uyarır: “Şeytanın adımlarını takip etmeyin.” Zira o adımlar, nice toplumu uçuruma, nice medeniyeti zillete sürüklemiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, bu ayetin hakikatini “Herbir zamanın insî bir şeytanı vardır.” diyerek gözler önüne serer. Günümüzde bu insî şeytanlar, artık sadece bireysel sapkınlıkların değil, küresel politikaların da müellifleridir. Fitnekâr siyasetin içinden doğan bu ruh-u gaddar, yalnızca insanı değil, cemiyetleri, milletleri ve dinleri hedef alır. Bugün, İslâm coğrafyasının parçalanmışlığı, şeytanın altı adımda uyguladığı bir planın neticesidir. O plan; hırs, tamah, kin, cehalet, taassup ve dinsizlik üzerinden işler.

Altı Adımda Helâk: Şeytanın Güncel Projesi

  1. İntikam Damarı: Mazlumu öfkeye boğar, mağduru zalimleştirir.
  2. Câh Hırsı: Makam, mevki uğruna değerler feda edilir.
  3. Tama’: Menfaat için din, vatan, millet satılır.
  4. Ahmaklık (Humk): Gerçeği göremez; tuzağa davetiye çıkarır.
  5. Dinsizlik: Vicdanı susturur, ahlâkı yok eder.
  6. Taassup: Doğruya değil, kendi tarafına körü körüne bağlılık.

Bu şeytanî adımlar, sadece bireyleri değil, milletleri de çökertir. Nitekim tarih, İngiliz parmağının dokunmadığı bir İslâm felâketi tanımaz. Osmanlı’nın yıkılışından hilâfetin kaldırılmasına, İslam ülkelerinin parçalanmasından işgallere kadar her olayda, perde arkasında aynı akıl, aynı sinsilik vardır. Bugün dahi, “dostluk” perdesi altında İslâm topraklarına çöreklenen güçler, tıpkı şeytan gibi önce vesvese verir, sonra ateşe atar.

“İngiliz Dostluğu” İle Gelen İhanet

Zamanımızda da “medeniyet”, “ittifak”, “barış”, “ekonomik iş birliği” gibi süslü kelimelerle İslâm coğrafyasına sokulan Batı menşeli projeler, aslında birer şeytanî adımdır. Bu adımların başında, Batı’nın kadim aklı olan İngiltere gelir. Bir zamanlar Şeyhülislâmın fetvasıyla “darülharb” ilan edilen bu devlet, bugün bazı zihinlerde “dost” olmuşsa, bu dostluk ancak şeytanın dostluğudur. Zira dostluk sadakat ister; onlar ise her fırsatta İslâm’ın düşmanlarını desteklemiş, PKK’sından İsrail’ine kadar nice zalimi himaye etmişlerdir.

Bu hâlde, İngiliz’e güvenip İslâm’ın izzetini onun siyasetine alet edenler, Bediüzzaman’ın ifadesiyle en ebleh aklın ve en sefil kalbin sahipleridir. Kendi milletinin hırs ve menfaatini, İslâmiyet’in izzetiyle tevfik etmeye çalışan bu zihinler, hem dine, hem millete, hem de kendilerine en büyük ihaneti ederler.

Zilletten İzzete: Kurtuluş Nerede?

İzzet, şeytanın değil, Allah’ın dostluğundadır. Kurtuluş, Batı’dan değil, Kur’ân’dan geçer. Emperyalist oyunlara karşı uyanık olmak, ümmet şuuru ile hareket etmek, ihtilaf değil ittihad etmek farzdır. Zira bu zaman, hakikat zamanıdır. Ve hakikat, “İslâm’ın menfaati, hiçbir dünyevî menfaatle çakışmaz.” düsturunu bize öğretmektedir.

Özet:

Bu makale, Kur’ân’ın “Şeytanın adımlarına uymayın” emriyle başlayan bir ikazın, Bediüzzaman’ın bakış açısıyla nasıl derinleştiğini ele alıyor. Her çağın insî şeytanları olduğuna dikkat çeken yazı; hırs, tamah, taassup gibi zaaflar üzerinden ümmetin nasıl bölünüp kullanıldığını anlatıyor. İngiliz siyaseti özelinde verilen örneklerle, Batı’ya dost görünen iş birlikçilerin İslâm’a verdiği zarar anlatılıyor. Çözüm ise Kur’ân’a dönüşte, ümmet bilincinde ve izzetin sadece Allah katında olduğunun şuurunda gösteriliyor.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 12th, 2025