Asırlar Ötesinden Bugüne Yansımalar: Geçmişten Dersler, Geleceğe Umutlar

Asırlar Ötesinden Bugüne Yansımalar: Geçmişten Dersler, Geleceğe Umutlar

Tarih, sadece geçmişte yaşanmış olayların kuru bir dökümü değil, aynı zamanda gelecek nesiller için bir ibret levhasıdır.
Hem bazı tesbit ve beyanlar tarihimizin kritik dönemeçlerine ışık tutmakta, hem de bireyin varoluş arayışlarına ve inanç dünyasına dair kadim hakikatleri yeniden gözler önüne sermektedir.

Oktay Sinanoğlu’nun milli eğitim sisteminin önemine dair dikkati ve İsmet İnönü dönemindeki Fulbright Anlaşması’na yönelik eleştiriler, bir milletin bağımsızlığını ve geleceğini şekillendiren unsurların sadece toprak bütünlüğü ile sınırlı olmadığını, zihinsel ve kültürel bağımsızlığın da hayati öneme sahip olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bir ülkeyi ele geçirmenin en kesin yolu, o ülkenin eğitim sistemini ele geçirmektir şiarı, günümüzde de geçerliliğini koruyan, üzerinde düşünülmesi gereken bir tespittir. Milletlerin zihinlerini inşa eden eğitim, şüphesiz ki geleceği inşa eden en güçlü mimardır. Bu açıdan, geçmişten alınan dersler, gelecekte atılacak adımlar için sağlam bir zemin oluşturmalıdır.
Tarihi süreçler içerisinde, milletlerin ve medeniyetlerin yükseliş ve çöküşlerinde, iç ve dış dinamiklerin birbiriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu görmek mümkündür. Kültürel emperyalizm ve dış mihrakların toplumların temel değerlerini aşındırma çabaları, yüzyıllardır süregelen bir mücadele alanıdır.

Bir toplumun kendi benliğini ve kimliğini koruma mücadelesinin ne denli çetin olabileceğini gösterir. Kültür birliği, milli kimliğin ve bağımsızlığın temelini oluşturur. Bu nedenle, kültürümüzü, dilimizi ve değerlerimizi korumak, sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe yapılan en büyük yatırımdır.
Ancak bu dünyevi mücadelelerin ötesinde, insan ruhunun sonsuzluk arayışı ve ilahi hakikatlerle olan bağı da makalede vurgulanan önemli bir boyuttur.

En’am Suresi’nin 135. ayetinde geçen “Dünya hayatı bitince, kimin kazançlı çıkacağını öğreneceksiniz” ifadesi, dünya hayatının geçiciliğini ve asıl gayenin ahiret yurduna hazırlık olduğunu hatırlatır. Bu, insanı sadece anlık çıkarlar peşinde koşmaktan alıkoyar, ebedi mutluluğa yöneltir. Dünyanın aldatıcı cazibesi karşısında, akl-ı selim sahibi bir mümin, rüzgarda savrulan bir yaprak gibi değil, kökleri sağlam bir ağaç gibi durur.

Risale-i Nur Külliyatı’ndan alınan “Bak, hem öyle bir maksat, öyle bir gaye için dua ediyor ki insanı ve âlemi, belki bütün mahlukatı esfel-i safilînden, sukuttan, kıymetsizlikten, faydasızlıktan a’lâ-yı illiyyîne yani kıymete, bekaya, ulvi vazifeye çıkarıyor” sözü, duanın sadece bir dilek değil, aynı zamanda insanı ve tüm varlığı en aşağı derecelerden en yüce makamlara çıkaran bir yüceliş aracı olduğunu gösterir. Dua, sadece bir istek değil, aynı zamanda bir kulluk bilinci, bir teslimiyet ve bir tefekkür halidir. Bu durum, teknoloji ve bilimsel çalışmalarla meşgul olan günümüz insanına dahi, ruhsal derinliğin ve manevi bağın önemini hatırlatır. Zira en ileri teknoloji bile, insanın ruhsal boşluğunu doldurmaya yetmez.

Kendi varlığımız üzerine tefekkür ettiğimizde de, “Evet, ben kendi hayatıma ve cismime baktıkça yüzer tarzda mu’cizane eserler, nakışlar, sanatlar görmekle beraber çok şefkatkârane beslendiğimi müşâhede ettiğimden beni yaratan ve yaşatan zat, ne kadar fevkalâde sehavetli, merhametli, sanatkâr, lütufkâr, ne derece hârika iktidarlı –tabirde hata olmasın– maharetli, hüşyar, işgüzar olduğunu iman nuruyla bildim,” ifadesinde olduğu gibi, her zerrede bir Yaratıcı’nın kudret ve sanatının izlerini görürüz. Bu idrak, bizi şükre, marifete ve muhabbete sevk eder.

Dolayısıyla, geçmişin zorlu dersleri, bugünün idrakiyle birleştiğinde, geleceğe dair sağlam adımlar atılabilir. Milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak, eğitim sistemimizi güçlendirmek, ilahi hakikatlere sımsıkı sarılmak ve her anımızı bir dua, bir tefekkür haline getirmek; işte bu, hem dünyevi hem de uhrevi anlamda “kazançlı çıkanlardan” olmanın yoludur.

Özet:

Bu makale, Türkiye’nin eğitim ve kültürel bağımsızlık mücadelesini tarihi bir perspektiften ele almaktadır.
Oktay Sinanoğlu’nun eğitim sisteminin önemi hakkındaki görüşleri ve kültürel emperyalizm tehlikesi üzerinde durulmuştur. Makale aynı zamanda, En’am Suresi’nin 135. ayetindeki ahiret inancının önemi ve dünya hayatının geçiciliği ile insanın bir yolcu olduğu gerçeğini anlatmıştır.
Risale-i Nur’dan alıntılarla duanın ve kendi varlığımızdaki ilahi sanatın derin anlamları açıklanmış, böylece milli kimliği koruma ile ruhsal ve manevi gelişim arasındaki bağlantı güçlendirilmiştir.

Sonuç olarak, geçmişten ders çıkararak, hem dünyevi hem de uhrevi anlamda başarıya ulaşmanın yolları üzerinde durulmuştur.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 12th, 2025