Zamanın Kalbinde Bir Hakikat: İman, Hayat ve Şeriatın Tecdid Dönemleri

Zamanın Kalbinde Bir Hakikat: İman, Hayat ve Şeriatın Tecdid Dönemleri

“Âlem-i insaniyette ve İslâmiyette üç muazzam mesele olan, îmân ve şerîat ve hayattır. İçlerinde en muazzamı îmân hakîkatleri olduğundan…”

“Evet, bu zamanda hem imân ve din, hem hayat-ı içtimâî ve şerîat, hem hukuk-u âmme ve siyâset-i İslâmiye için gayet ehemmiyetli bir müceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i îmâniyeyi muhafaza noktasındaki tecdid, en mukaddes ve en büyüğüdür. Şerîat ve hayat-ı içtimâîye ve siyâsîye daireleri ona nispeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor.”

“Hem üç mesele var: Biri hayat, biri şerîat, biri îmândır. Hakîkat noktasında en mühimmi ve en âzamı, îmân meselesidir. Fakat, şimdiki umûmun nazarında ve hal-i âlem ilcaatında en mühim mesele hayat ve şerîat göründüğünden, o zât (Mehdî) şimdi olsa da, üç meseleyi birden umûm rû-yi zeminde vaziyetlerini değiştirmek, nev-i beşerdeki câri olan âdetullaha muvafık gelmediğinden, her halde en âzam meseleyi esas yapıp, öteki meseleleri esas yapmayacak; tâ ki îmân hizmeti safvetini umûmun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o hizmet başka maksatlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.”

*********

> “Hem üç mesele var: Biri hayat, biri şerîat, biri îmândır. Hakîkat noktasında en mühimmi ve en âzamı, îmân meselesidir.”
— Bediüzzaman Said Nursî

Tarihin akışı bir nehir gibidir: Kimi zaman berrak ve serin, kimi zaman bulanık ve sert akar. Bu nehirde insanlık, zaman zaman boğulma tehlikesi yaşar. İşte böyle anlarda Cenab-ı Hak, rahmet ve hikmetinin bir tecellisi olarak “müceddidleri” gönderir. Onların tecdid görevi ise zamanın ihtiyacına göre değişir. Kimi zaman bu yenileme hayat sahasında olur; kimi zaman şeriat dairesinde; kimi zaman ise doğrudan kalplerdeki iman merkezine yapılır.

Bediüzzaman Said Nursî’nin yukarıda verdiğiniz ifadelerinde çizilen üç mesele ve bunların sıralanışı; çağların ruhunu, ümmetin ihtiyaçlarını ve Mehdiyet’in hikmetli seyir defterini anlamamıza kapı aralamaktadır.

İlk ve En Yüce Mesele: İman

İnsanlığın varlık amacı, imanla anlam kazanır. İman, sadece bir inanç beyanı değil; varoluşun hikmetli şifresidir. Kalbi besleyen, aklı tatmin eden, ruhu yücelten ilahi bir nurdur.

Bediüzzaman’a göre üç mesele içinde en büyüğü, en azamı ve en asli olan iman hakikatlerinin muhafazası ve tecdididir. Çünkü iman sarsılırsa hayat da şeriat da çürür. Bir binanın temeli çatladığında, ne kadar süslü olursa olsun o yapı yıkılmaya mahkumdur.

Bu sebeple Mehdiyet’in birinci ve asli vazifesi “imanı kurtarmaktır.” Ve bu tecdit; kılıçla, siyasetle, şekille değil; ilim, hikmet, akıl, mantık ve kalple yapılacaktır.

Bugünün insanı, “ateizme bilim adına”, “deizme özgürlük adına” kayarken; zihinler şüpheyle, kalpler gafletle kararmıştır. Böyle bir zamanda yapılacak tecdit, iman esaslarını çağın diliyle, bilimle ve mantıkla yeniden inşa etmektir. Risale-i Nur, işte bu hizmetin bayraktarlığını yapmıştır.

İkinci Halkada: Hayat

İmanla dirilen kalpler, hayatı da diriltir. Ancak iman meselesi hâlledilmeden, hayat alanında yapılan ıslahatlar derinliksiz ve sathî kalır. Bediüzzaman’a göre bu ikinci mesele, “hal-i âlem ilcaatı” gereği bazen öne çıkar gibi görünür. Çünkü insanlar açtır, zulüm altındadır, çaresizdir. Ancak bunlar, meselenin hakikatte ikinci yüzüdür.

Hayat sahası; sosyal düzeni, adaleti, eğitimi, aileyi ve ahlâkı kapsar. Mehdiyet’in ikinci safhası bu alanda görünür. Toplumun adaletle yönetilmesi, değerlerin ayağa kaldırılması, ifsadın durdurulması gibi görevler, bu halkaya aittir. Lakin bu faaliyetler, imanla beslenmeyince formaliteye dönüşür.

Bu dönem, tarihî olarak İslam dünyasında farklı fikir ve hareketlerle temsil edilmiştir. Ancak iman temelli bir ruh taşımadığı zaman siyasîleşmiş, karşılığında baskı ve darbe görmüştür. Çünkü iman dirilmeden, hayat diriltilemez.

Üçüncü Halka: Şeriat

Şeriat; hakkı tanzim eden, adaleti tesis eden, hukuk ve nizamı ilahi ölçülerle düzenleyen sistemdir. Ancak şeriat da, iman ve hayat olmadan kuru bir şekilcilikten ibaret kalır. Şeriatın tatbiki, kalplerde iman nuru yanmadan ve hayat sahasında adaletle huzur oluşmadan istenilen neticeyi vermez. Hatta ters teper.

Bu yüzden Mehdi’nin üçüncü halkadaki vazifesi, şeriatı ikame etmek değil; şeriatın yanlış anlaşılan ve korkutucu bir ceza sistemi olarak anlaşılmasını düzelterek, onun merhamet, adalet ve hikmet temelli özünü yeniden göstermektir.

Bediüzzaman bu meseleyi şöyle izah eder: “Her halde en âzam meseleyi esas yapıp, öteki meseleleri esas yapmayacak.” Yani Mehdi, bu üç halkadan en büyüğü olan imanı temel yapacak; hayat ve şeriatı ikinci, üçüncü derecede ve iman merkezli ele alacaktır.

Bugün Hangi Dönemdeyiz? Hangi Döneme Geçiyoruz?

Bugün yaşananlar gösteriyor ki, iman dönemi hâlâ devam etmektedir. Hatta bu dönem henüz kemale ermemiştir. Çünkü küfr-ü mutlak; teknolojiyle, medya ile, eğitimle zihinleri işgal etmektedir. Ateizm, deizm, nihilizm gençliği kavurmaktadır.

Fakat aynı anda, hayat devresine de geçiş başlamıştır. Bu geçiş:

Ahlaki yozlaşmalara karşı aile merkezli tepkiler,

Toplumun adalet ve güvenlik arayışı,

Gençliğin sadelik ve anlam arayışıdır.

Şeriat ise hâlâ “korkulan” bir kavram olarak görünmektedir. Bunun için henüz vakti gelmemiştir. O, ancak iman ve hayat tam dirilince, kendi asaletinde anlaşılacaktır.

Zamanın Ruhu: Tecdidin Ağırlık Noktası Nerede?

Bugün bir genç:

Allah’a nasıl iman edeceğini,

Ölümün ne olduğunu,

Kâinatın anlamını,

Ahiretin isbatını sormaktadır.

Bu sorular, siyasetle değil; iman tefekkürüyle cevap bulur. Risale-i Nur, bu sorulara Kur’an’ın nuruyla cevap vermektedir.

Evet, zaman iman zamanıdır. Şekil değil, öz zamanı. Bediüzzaman’ın dediği gibi:

> “Bu zaman, imanı kurtarmak zamanıdır. Başka şeyler, ikinci üçüncü derecede kalıyor.”

Sonuç ve İbretli Özet

İman, hayat ve şeriat üç büyük sütun gibidir. Lakin bu yapının temel taşı imandır. Temel çürürse üst yapı çöker. Bediüzzaman, bu çağda en büyük mücadelenin imanın kurtarılması olduğunu beyan etmiş; Mehdiyetin de bu mihver etrafında şekilleneceğini bildirmiştir.

Bugün kıyamete kadar tazeliğini muhafaza edecek olan, hâlen “iman dönemindeyiz” ve bu hizmet henüz tamamlanmamıştır. Ancak eşzamanlı olarak “hayat” safhasına geçiş başlamış, ahlak ve toplumsal düzen arayışı hızlanmıştır. Şeriat ise bu iki aşamanın tamamlanmasından sonra, korku nesnesi değil; adaletin teminatı olarak topluma sunulacaktır.
Ki bu üç devre, devrede olup faaliyetlerini farklı cephelerde sürdürmektedir

Makale Özeti

İman, hayat ve şeriat üç temel meseledir; en büyüğü ve önceliklisi imandır.

Mehdiyetin birinci görevi, imanı tecdid ve tahkim etmektir.

Bugün yaşanan dönem iman dönemidir ve hâlâ devam etmektedir.

Ancak eşzamanlı olarak hayat sahasında bir uyanış gözlemlenmektedir.

Şeriat dönemi ise ancak bu iki aşama özellikle kemale erdikten ve tamamlandıktan sonra anlaşılabilecek ve uygulanabilecektir.

Risale-i Nur bu dönemin en büyük manevî rehberidir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 11th, 2025