İRAN’DA SÜNNİLERİN DURUMU: TARİHÎ, SİYASÎ VE İLMÎ BİR TAHLİL

İRAN’DA SÜNNİLERİN DURUMU: TARİHÎ, SİYASÎ VE İLMÎ BİR TAHLİL
“Hakkı üstün tutan bir millet, adaletle yükselir; mezhebi üstün tutan bir devlet, ayrılıkla çürür.”

  1. Giriş: Mezhepler Arasında Bir Coğrafya

İran, coğrafî olarak İslam medeniyetinin kalbinde yer alırken, mezhebi yapısıyla da İslam dünyasının dikkat çeken merkezlerinden biridir. Şiîliğin devlet mezhebi olarak kabul edildiği bu ülkede, milyonlarca Sünni Müslüman da yaşamaktadır. Ancak bu varlık, sadece bir nüfus istatistiğinden ibaret değildir; hak ve hürriyet, aidiyet ve adalet sorularını da beraberinde getirmektedir.

  1. Nüfus ve Dağılım: Sınır Boylarından Kalbe

İran’daki Sünnî nüfusun sayısı kesin olarak belirlenemese de, genel tahminler toplam nüfusun %10 ila %15’i arasında, yani yaklaşık 8 ila 12 milyon civarında olduğunu göstermektedir. Sünniler özellikle şuralarda yoğunlaşmıştır:

Belucistan (Sistan-Beluçistan Eyaleti)

Kürdistan ve Batı Azerbaycan (Kürt Sünniler)

Türkmen Sahra (Türkmen Sünniler)

Huzistan’ın bazı bölgeleri

Horasan’ın doğusu (Sünni Peştular ve Beluçlar)

Bu bölgelerdeki halk çoğunlukla Hanefî ve Şafiî mezhebine mensuptur.

  1. Hizmetler ve Faaliyetler: Sessiz Ama Dirayetli Bir Duruş

İran’daki Sünniler, dini hizmetlerde devlet desteği olmaksızın kendi gayretleriyle bazı faaliyetlerini sürdürmektedir:

Medreseler kurarak geleneksel eğitim vermeye devam ederler. Özellikle Beluç bölgesindeki Zehdan Medresesi, bölgesel çapta bir Sünni ilim merkezidir.

Yerel düzeyde imamet, vaaz ve dini sohbet hizmetleri sürdürülmektedir.

Sosyal yardım faaliyetleri ise sivil inisiyatiflerle sağlanmaktadır.

Ancak bu hizmetler ciddi kısıtlamalar altındadır; merkezî devlet kontrolü, medreseler üzerinde büyük bir baskı kurmakta, din adamları zaman zaman gözaltına alınmakta veya görevden alınmaktadır.

  1. Devletin Tutumu: Görünmeyen Engeller

Resmî olarak İran Anayasası’nda Sünnilere ibadet özgürlüğü tanınsa da, pratikte bu özgürlükler büyük oranda kısıtlanmaktadır. Devletin Şii kimliği, Sünni yurttaşlar üzerinde üç önemli baskı aracı üretmiştir:

İbadet Engelleri: Başkent Tahran dahil birçok şehirde Sünni camisi bulunmamaktadır. Ezan bile gizlice okunmaktadır. Cemaatle namaz ve cuma hutbelerine bazen izin verilmemektedir.

Eğitim: Okullarda din eğitimi tamamen Şii talime dayalıdır. Sünni öğrenciler kendi mezheplerine uygun dinî bilgi alamazlar. Sünni bölgelerde dahi eğitim müfredatı Şii esaslıdır.

Temsil Engeli: Sünnilerin devlet kurumlarında, özellikle güvenlik, istihbarat, yargı ve ordu gibi alanlarda temsil oranı yok denecek kadar azdır.

  1. Sünnilerin Hadislere ve Mezhebe Yaklaşımı

İran’daki Sünniler, mezhebi olarak çoğunlukla Hanefî ve Şafiî ekollerine bağlıdırlar. Hadis anlayışları Ehli Sünnet çizgisindedir. Ancak resmî kurumlar tarafından yayılan Şii rivayetler, eğitimde ve medya yoluyla baskın olduğu için, mezhebi bilincin korunması daha çok aile ve medrese geleneğiyle sağlanmaktadır.

  1. Medya ve Yayıncılık: Sessizliğin Sesi

Sünnilerin resmî TV kanalları bulunmamaktadır. Radyo, televizyon ve gazete gibi medya araçları devlet kontrolünde ve Şii ideoloji doğrultusundadır. Ancak bazı Sünni dinî liderler, internet ve sosyal medya üzerinden vaaz ve sohbetlerle seslerini duyurmaya çalışmaktadır.

  1. Sünnilik-Şiilik Mücadelesi Var mı?

Fiilî olarak bir mezhepler savaşı yoktur; Sünniler bu tür çatışmalardan kaçınmakta, daha çok kendi mahallelerinde dini hayatlarını yaşama çabasındadır. Ancak sistematik ayrımcılık, eğitim ve temsil eksikliği, bir “sükûtî mücadele”yi sürekli diri tutmaktadır.

  1. Devlet ve Hukukta Sünnilerin Rolü

Devlet yönetiminde Sünnilere sembolik olarak bazı meclis koltukları verilmiş olsa da, karar alma mekanizmalarında etkin bir rolleri yoktur.

Yargı ve anayasa alanında, sadece Şii mezhebine dayalı hükümler esas alınmakta, Sünni mezheplerin görüşleri yok sayılmaktadır.

Askeriye ve güvenlik birimlerinde Sünnilere üst düzey görev verilmemektedir.

  1. Eğitim Sistemi: Mezhebî Bir Tek Seslilik

İran’daki eğitim sistemi tamamen Şii akide ve fıkhına dayalıdır. Bu durum, Sünni öğrencilerin kendi inançlarını öğrenmesini büyük ölçüde engellemektedir. Şii mezhebine ait kavramlar (İmamet, Takiye, Kerbela) müfredatın temelini oluşturur. Sünni öğrenciler bu eğitim sistemine uymak zorunda kalmakta, Sünni eğitimi ise ya gizli ya da özel medreselerde yürütülmektedir.

  1. Sünni Çocukların Eğitimi: Araf’ta Yetişen Nesiller

Sünni çocuklar çoğunlukla iki farklı dünyanın arasında kalmaktadır:

Devlet okullarında Şii müfredatı ile şekillenen zihinler

Ev ve medrese ortamında gizlice verilen Sünni eğitimi

Bu durum kimlik çatışmasına, aidiyet boşluğuna ve ileride sosyal gerilimlere yol açabilecek bir altyapı oluşturmaktadır.

  1. Cami, Ezan ve İbadet: Bir Kimliğin Sessiz Savaşları

Tahran gibi büyük şehirlerde Sünnilere ait bir cami bulunmaması, ezan sesinin kısıtlanması, ibadet yerlerine gizli kameralar yerleştirilmesi gibi uygulamalar, mezhebi baskının ne denli derin olduğunu göstermektedir.

  1. Sonuç: Birlik mi, Ayrılık mı?

İran’daki Sünniler, bir varlık mücadelesi içerisindedir. Ellerinde silah değil, kitap vardır. Hedefleri çatışmak değil, var olmaktır. Ancak devletin Şii merkezli politikaları, bu barışçıl varlık talebini dahi tehdit olarak görmekte ve bastırmaktadır. Oysa gerçek birlik, ancak adaletle sağlanır.

> “Adalet, mezhep üstü bir ilkedir. Onu ayakta tutan bir millet, ayakta kalır. Mezhebi adaletin önüne koyan devletler ise ayrılıkla dağılır.”

Özet:

İran’da yaklaşık 10 milyon civarında Sünni yaşamaktadır.

Devlet Sünnilere ibadet, eğitim ve medya alanlarında kısıtlamalar uygulamaktadır.

Sünnilerin devlet ve kamu yönetiminde temsil oranı çok düşüktür.

Eğitim sistemi tamamen Şii temellidir; Sünniler kendi mezheplerine göre eğitim alamamaktadır.

Sünni camiler sınırlıdır; ezan ve ibadet özgürlüğü sıkça engellenmektedir.

Sünniler çoğunlukla Hanefî ve Şafiî mezhebine mensuptur.

Medyada ve hukukta etkinlikleri yoktur.

Mezhepler arası görünür bir çatışma olmamakla birlikte, fiilî bir ayrımcılık sürmektedir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 11th, 2025