İnsanın Yolculuğu: Nutfeden Kudrete, Cesetten Hikmete

İnsanın Yolculuğu: Nutfeden Kudrete, Cesetten Hikmete

“Bak, vücûd-u insan tavırdan tavıra geçtikçe acib, muntazam inkılabatı geçiriyor. Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan azm ve lahme, azm ve lahmeden halk-ı cedide intikal, gâyet dakîk desâtîre tâbidir. Her bir tavrın öyle kavânin-i mahsusa, ve öyle nizâmât-ı muayyene ve öyle harekât-ı muttaridesi vardır ki; cam gibi altında kasd, irade, ihtiyar, hikmetin cilvelerini gösterir. İşte vücûd itibariyle böyle her sene libasını değiştiren o vücûdun bekası, inhilâlin yerini dolduran bir terkibe muhtaçtır. ”
Âsâr-ı Bediiye

İnsan; görünüşte et ve kemikten ibaret bir varlık gibi zannedilir. Oysa onun serüveni, yaratılışın en derin sırlarını, kaderin en ince işçiliklerini ve İlâhî iradenin kudretli tecellilerini içinde barındırır.
Toprağın kokusundan gelen nutfe, bir hilkat mucizesine dönüşene kadar; adım adım işlenen bu yolculuk, bir planın değil, bir kasdın, bir iradenin ve bir hikmetin eseridir.

Bediüzzaman’ın bu derin pasajında dikkat çektiği gibi:

> “Vücûd-u insan tavırdan tavıra geçtikçe acib, muntazam inkılabatı geçiriyor. Nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan azm ve lahme…”

Bu ifadeler, modern embriyolojinin dahi ancak son yüzyılda keşfettiği oluşum aşamalarını asırlar öncesinden Kur’ân-î bir hakikat olarak dillendirmektedir.

Hilkatin Basamakları: Her Tavır Bir Kudret Tablousu

İnsanın yaratılış aşamaları, birbiriyle bağlantılı ve kusursuz bir sıralama içindedir.
Her aşama; bir yıkım değil, bir inşa, bir yok oluş değil, bir terakkidir.

Nutfeden başlayan bu yolculukta bir damla su,

Alakaya geçerken asılıp tutunur,

Mudga hâlinde şekil almaya başlar,

Kemik (azm) oluşur,

Ve ardından bu kemikler, et (lahm) ile sarılır.

Nihayetinde ise, “halk-ı cedid” yani yepyeni bir yaratılış zuhur eder.

Her bir adım, hem zamanlama hem de yapı bakımından öyle dakik kurallara ve öyle değişmez yasalara tabidir ki; tesadüfün zerre kadar yeri olamaz.

Cam Altında Kasdın Cilvesi

> “Her bir tavrın öyle kavânin-i mahsusa, öyle nizâmât-ı muayyene ve harekât-ı muttaridesi vardır ki; cam gibi altında kasd, irade, ihtiyar, hikmetin cilvelerini gösterir.”

Cam gibi şeffaf olan bu yaratılış serüveni; içinde hiçbir kapalılık, karmaşa ya da keyfiyet barındırmaz. Tersine, her adımıyla bir kasdın, bir iradenin ve bir hikmetin yansımasını gösterir.
Bir çiçeğin açışı, bir yıldızın hareketi, bir kalbin atışı… Hepsi aynı İlâhî planın farklı tezahürleridir.

Her Sene Libasını Değiştiren Vücut

İnsan vücudu sadece anne rahminde değil, hayat boyunca da bir değişim içindedir.
Her yıl bedenimizin büyük bir kısmı yenilenir.
Saçımız dökülür, hücrelerimiz değişir, kanımız yenilenir.
Sanki her yıl, bir terkip bozulur ve yeni bir terkip kurulur.

> “Vücûdun bekası, inhilâlin yerini dolduran bir terkibe muhtaçtır.”

Yani insanın devamı ve bekası; sürekli bir yenilenmeye, dirilişe ve taze bir yaratılışa bağlıdır.
Bu, bize bir şeyi daha hatırlatır:
Dünya hayatı geçicidir ama ruhî hayat bir terkip ister, bir baki yurt arar.

SONUÇ VE ÖZET:

İnsanın yaratılış süreci; nutfeden ete, etten yeni bir cana doğru uzanan muhteşem bir yolculuktur. Bu yolculuk, en ince detaylara göre ayarlanmış, hikmetli bir planın eseridir. Her aşamada İlâhî kudretin ve iradenin izleri cam gibi berrak bir şekilde gözükür. Bu muazzam düzen, insanın hem bedeninin hem de ruhunun gelişigüzel olmadığını, bir gayeye ve ebedî bir hayata hazırlandığını isbat eder.
İnsan bir tesadüf değil, bir tevcihtir. O, inkılaplar içinde terakkiyle yoğrulmuş bir İlâhî sanat eseridir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 11th, 2025