Siyasetin Zehri, Kalbin Huzuru ve Ruhun Sığınağı
Siyasetin Zehri, Kalbin Huzuru ve Ruhun Sığınağı
“Evet bu zamandaki siyaset, kalpleri ifsad edip asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalp ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı. Evet, şimdi küre-i arzda herkes ya kalben ya ruhen ya aklen ya bedenen gelen musibetten hissedarlıktan azap çekiyor, perişandır.”
Sikke-i Tasdiki Gaybî
Zamanın siyaseti ile kalplerin ve ruhların ifsadı.
Zamanın çehresi değiştikçe, insanın sığınağı da değişmek zorunda kalır. Eskiden siyaset bir hizmet vesilesi, adaletin temsilcisi, halkın sesi olarak görülebilirdi. Fakat zaman öyle bir hâl aldı ki; siyaset artık kalpleri karartan, ruhları yoran ve zihinleri kirleten bir bataklığa dönüştü.
Bediüzzaman Said Nursî’nin şu sözleri, zamanın ruhunu adeta özetlemektedir:
> “Evet bu zamandaki siyaset, kalpleri ifsad edip asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalp ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.”
Bu söz, bir kaçış değil, bir kurtuluş reçetesidir.
- Kalpleri İfsad Eden Siyaset: Hakkı Değil Taraftarlığı Kutsayan Düzen
Zamanımızda siyaset, çoğu zaman hak ile bâtılı ayırmak için değil; taraf olmak, kavga etmek ve menfaat devşirmek için yapılıyor. Haklıyı değil, kendi yandaşını desteklemek; adaleti değil, kendi cephesini savunmak esas alınıyor.
Bu hâl ise insanın vicdanını dumura uğratıyor. Tarafgirlik körlüğü, kalbi ifsad ediyor. Hakkı kabul etmeyi değil; karşıyı susturmayı öğretiyor. Böylece siyaset, bir fikir mücadelesi olmaktan çıkıp, bir benlik savaşına dönüşüyor.
- Asabî Ruhlar, Perişan Kalpler
Siyasetle meşgul olanların çoğunda ortak bir ruh hâli vardır:
Sürekli gerginlik,
Sürekli öfke,
Herkesten şüphe,
Her olaydan korku,
Ve neticede ruhî yorgunluk…
Bediüzzaman Hazretleri işte bu hâle dikkat çeker:
> “Asabî ruhları azap içinde bırakır.”
Siyasî mücadelelerin içinde uzun süre kalan insanlar, zamanla yumuşaklığını, sabrını, insafını, hatta merhametini kaybeder. Her şeyi bir cephe savaşı gibi görmeye başlar. Kalbi kararır, ruhu daralır, huzuru kaçar.
- Musibetten Herkes Hissedardır
Bediüzzaman şöyle der:
> “Evet, şimdi küre-i arzda herkes ya kalben ya ruhen ya aklen ya bedenen gelen musibetten hissedarlıktan azap çekiyor, perişandır.”
Bu söz, çağımızın global krizlerini anlatır:
Kimisi açlıkla,
Kimisi savaşla,
Kimisi fikir karmaşasıyla,
Kimisi sosyal depresyonla boğuşmaktadır.
Zihinler bilgiyle değil; bilgi kirliliğiyle dolmuştur. Kalpler merhametle değil; tarafgir kinle sertleşmiştir. Ruhlar tefekkürle değil; televizyon ve sosyal medya çığırtkanlığıyla yorulmuştur. Bu hâl, bir ümmetin değil; bir insanlığın küresel perişanlığıdır.
- Çözüm: Kalbî Selâmet, Ruhî İstirahat
İşte böyle bir ortamda hakiki huzur, siyasetten değil; iman, ibadet, tefekkür, dua, marifetullah gibi kalp ve ruhun asli gıdalarından gelir.
Siyasetle uğraşmak değil; insanları hakka davet etmek, iyiliği yaymak, kalplere Allah sevgisi ekmek, ruhlara ahiret endişesi koymak gerekir. Çünkü:
Siyaset geçicidir, hakikat kalıcıdır.
İktidar değişir, iman bâkîdir.
Dünya biter, ama kalpte ekilen tohumlar ebediyete açılır.
Özet:
Bu makalede, siyasetin kalpleri ifsad eden, ruhları yoran etkisi ele alındı. Bediüzzaman’ın “Siyaset asabî ruhları azap içinde bırakır” sözü çerçevesinde, çağımızın ruhî hastalıklarına dikkat çekildi. Siyasî tarafgirlik, insanları kin ve körlük içinde bırakırken; iman, dua, tefekkür ve marifet gibi değerler kalbin selâmetini ve ruhun istirahatini sağlar. Gerçek kurtuluş, fânî çekişmelerde değil; ebedî hakikatlerde saklıdır.