Kudüs’ten Akkuyu’ya: Planlı Bir Kaosun Anatomisi
Kudüs’ten Akkuyu’ya: Planlı Bir Kaosun Anatomisi
Tarihin en kadim ihtilaflarından biri olan Kudüs davası, bugün yeniden insanlığın vicdanını sarsmakta, zalimin maskesi artık yüzünden düşmektedir. İsrail, şimdiye dek sinsice yürüttüğü stratejisini açıktan açığa dillendirmeye başlamıştır. Ne bir diplomasi inceliği ne de bir uluslararası denge kaygısı kalmıştır. Çünkü kibir, haddini aşınca hakikati göremez olur.
Geçmişte darbelerle, terör örgütleriyle, medya manipülasyonlarıyla Türkiye’yi zayıflatmak isteyen İsrail, artık doğrudan hedef gösteriyor. Akkuyu Nükleer Santrali’ni “bölgesel tehdit” olarak ilan ederek, Türkiye’yi İranlaştırmak istiyor. Bu sözler sadece bir medya söylemi değildir. Bu, derin ve tarihî bir kin ve korkunun itirafıdır. Çünkü İsrail, güçlü bir Türkiye’nin tarihî misyonunu kuşanmasından ürkmektedir.
Oyun büyük, hedef sadece Gazze değil, sadece Mescid-i Aksâ değil. Hedef; İslâm coğrafyasının ruhudur, hilâlin yeniden yükselmesidir.
Kudüs: Üç Dinli Bir Kıyametin Eşiğinde
Mescid-i Aksâ’nın altında kazılan tüneller, sadece bir yapının yıkımı için değil, dünya barışının da altına dinamit koymaktır. Evanjelik inançlarla hareket eden ABD’li siyasetçiler, üçüncü bir Yahudi tapınağı inşasını “Mesih’in gelişini hızlandıracak adım” olarak görüyor. Bu inançla, insanlığı büyük bir savaşın eşiğine sürüklüyorlar. Oysa Kudüs; barışın, merhametin ve vahyin kalbidir. Ona savaş layık görülemez. O beldeye saldıran, sadece taş duvarları değil; Peygamberlerin mirasını hedef alır.
İsrail’in yaptığı şey, sadece askeri bir işgal değil, kutsal olan her şeyi çiğnemek ve yerine zalim bir krallık kurma arzusudur. Bu, tarihî kinlerini yeniden diriltmenin, “vaad edilmiş topraklar” efsanesiyle tüm bir bölgeyi kana bulamanın bahanesidir.
Derin Korkunun Adı: Türkiye
Bugün İsrail basını “Türkiye yeni İran’dır” diyorsa, bu aslında Türkiye’nin bölgesel güç olmasından, hatta daha da ötesi, mazlumların umudu olmasından duyulan korkunun bir dışavurumudur. Akkuyu gibi stratejik projeler sadece ekonomik değil, jeopolitik anlamda da Türkiye’nin elini güçlendirmekte. Enerjide bağımsızlaşan, savunmada millîleşen bir Türkiye, İsrail’in bölgedeki hesaplarını bozmaktadır.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in açıklamaları bu açıdan oldukça manidardır. “3. Dünya Savaşı her an çıkabilir” sözü bir kehanet değil, gözlemlenen somut gelişmelerin tabii bir sonucudur. Ve bu savaş, manevî değerleri ayakta kalan milletlerle, tüm insânî erdemleri tahrip eden emperyal akıllar arasında olacaktır.
ABD: İlâhî Adaletin İnişi
ABD, İsrail’i besleyen can damarıdır. Fakat ilâhî adalet, hiçbir zulmü cezasız bırakmaz. Kasırgalarla, sellerle, yangınlarla Amerika kıtası adeta zelzeleler gibi sarsılıyor. Bu sadece meteorolojik bir tesadüf değildir. Zulümle yükselen her güç, çöküşünü tabiatın diliyle yaşar.
New York’ta bir sinagogun altındaki kanlı döşekler, gizli kazılar ve tüneller; sadece bir polis vakası değil, tarihten beri Yahudilere atfedilen ve zaman zaman antisemitizm olarak değerlendirilen “çocuk kurban etme” sözlerinin yeniden hortlatılmasıdır. Bu tür olaylar, karanlık bir zihniyetin, masumiyet üzerinden bina edilmiş bir şeytanî sistemin çöküş alametleridir.
Masonluk ve Siyasetin Şifreleri
ABD’deki başkanların çoğunun mason olması bir tesadüf değildir. Biden’ın da bu zincirin bir halkası olması, küresel bir aklın dünya yönetimini ele geçirme çabasının simgesidir. Bu yapı, sadece bir düşünce kulübü değil, karar alıcıları şekillendiren derin bir örgütlenmedir.
Ve bu yapı, Türkiye’nin önünü kesmek, manevî değerlerini çökertmek için içeride ve dışarıda her yola başvurmaktadır. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, milletin ruhunu esir alamazlar. Çünkü bu milletin kalbinde iman var, dilinde dua, alnında secde var.
Sonuç: Zalim Planlar ve İlâhî Hesap
Tarih, zalimlerin planlarıyla değil, Allah’ın takdiriyle yazılır. Firavunlar plan yapar, ama Musa gelir. Nemrutlar kibirlenir, ama İbrahim ateşi serinletir. Bugün İsrail’in ve destekçilerinin yaptığı, sadece kendi sonlarını hızlandırmaktır.
Ve bilinsin ki, Kudüs sahipsiz değildir. Akkuyu yalnız değildir. Türkiye, sadece bir ülke değil, bir dirilişin, bir medeniyetin adıdır. Ve bu medeniyetin özünde zulme karşı durmak, mazluma sahip çıkmak vardır.
ÖZET:
İsrail, artık sinsilik perdesini kaldırmış, Türkiye’yi doğrudan hedef alan açıklamalarla savaş psikolojisine girmiştir. Kudüs’teki tapınak planı, sadece bir inşaat değil, büyük bir savaşın fitilidir. ABD’nin İsrail’le olan ittifakı da, hem ahlâkî hem coğrafî olarak çöküş sinyalleri vermektedir. Masonik yapılanmalar, siyaseti şekillendirirken Türkiye’yi hedef tahtasına koymuşlardır. Ancak hakikatin, adaletin ve imanın gücü, bu kirli hesapları bozacak kudrettedir. Çünkü tarih boyunca Firavunlara karşı Musa’lar, Nemrutlara karşı İbrahim’ler gönderilmiştir. Ve Türkiye bu misyonun son halkasıdır.