Ezeliyetin Akla Sığmayan Reddi ve Aklı Aşan Kabulü
Ezeliyetin Akla Sığmayan Reddi ve Aklı Aşan Kabulü
“Feya acaba! Vâcib-ül vücûd’un lâzime-i zaruriye-i beyyinesi olan ezeliyetini zihinlerine sığıştıramayan, nasıl oluyor da, her bir cihette ezeliyete münafî olan maddenin ezeliyetini zihinlerine sığıştırabilirler? Hem dest-i tasarruf-u kudrete karşı mukavemet edemeyen koca kâinat, nasıl oldu da küçücük ve nazik zerratların (öyle dehşetli salabet bulmuş ki) kudret-i ezeliyenin yed-i i’damına karşı dayanıyor. Hem nasıl oluyor ki, kudret-i ezeliyenin hassası olan ibda’ ve îcadı, hiç bir münasebet-i makule olmadan en âciz ve en bîçare esbaba isnad ediliyor? ”
Âsâr-ı Bediiye
İnsan aklı, hakikate ulaşma yolunda en parlak bir kandil, fakat aynı zamanda en büyük bir imtihan vesilesidir. Doğru kullanıldığında marifete, yanlış kullanıldığında inkâra götürür. Bediüzzaman Said Nursî’nin şu derin ifadesi, aklın bu kritik eşiğinde nasıl bir çelişkiyle karşı karşıya kaldığını gözler önüne serer:
> “Vâcib-ül vücûd’un lâzime-i zaruriye-i beyyinesi olan ezeliyetini zihinlerine sığıştıramayanlar, nasıl oluyor da, her bir cihette ezeliyete münafî olan maddenin ezeliyetini zihinlerine sığıştırabilirler?”
Yani bazıları, Allah’ın ezelî olduğunu kavrayamadıklarını söyleyip bunu inkâr ederken, aynı zihinle ve aynı mantıkla maddeyi ezelî kabul etmektedirler. Bu ise aklî değil, tam anlamıyla çelişkili ve izahı mümkün olmayan bir tavırdır. Çünkü ezeliyet, başlangıcı olmayan bir var oluşu ifade eder. Allah için bu mümkün ve zorunlu bir sıfattır. Ama madde için hem ilmen, hem mantıken hem de fıtraten imkânsızdır.
Madde, başıboş ve şuursuz bir varlıktır. Kendinde ilim, irade, kudret gibi yaratıcı sıfatlar bulunmaz. Sürekli değişir, dönüşür, başlar ve biter. O halde, sürekli başkalaşan, bir halden diğer hale geçen, zamanla kayıtlı olan bir varlık nasıl ezelî olabilir? Bu apaçık bir akıl tutulmasıdır.
Devamında Bediüzzaman, şu soruyu yöneltiyor:
> “Dest-i tasarruf-u kudrete karşı mukavemet edemeyen koca kâinat, nasıl oldu da küçücük ve nazik zerratların (öyle dehşetli salabet bulmuş ki) kudret-i ezeliyenin yed-i i’damına karşı dayanıyor?”
Kâinatın tamamı Allah’ın kudretine teslim olmuştur. Güneşler, galaksiler, dev yıldızlar; hepsi bir emre itaatle döner, doğar ve batar. Hiçbirisi kendi iradesiyle hareket etmez. Ancak iş madde ve atomlara gelince, sanki onlar ilahlaşmış gibi gösterilmek istenir. Sözde, bu şuursuz zerreler, sonsuz kudretin yerine geçirilip, yaratılış onlara isnad edilir. Bu, hem akıl dışı hem de kalp yaralayıcı bir kör inançtır.
Son olarak Bediüzzaman sorar:
> “Nasıl oluyor ki, kudret-i ezeliyenin hassası olan ibda’ ve icadı, hiçbir münasebet-i makule olmadan en âciz ve en biçare esbaba isnad ediliyor?”
İbda, yani yoktan yaratmak, yalnızca Allah’a mahsus bir sıfattır. Bu, hiçbir maddî sebep olmadan bir şeyi meydana getirmektir. Bir ressam resim yapmak için fırça ve boya ister. Bir marangoz için tahta gerekir. Fakat Allah için hiçbir sebebe ihtiyaç yoktur. O, “Ol” der, olur. (كُنْ فَيَكُونُ)
Ama modern materyalist akım, yaratmayı, sebeplere bağlıyor. Hâlbuki o sebeplerin kendisi de yaratılmıştır. Bir ağacın dalı, meyveyi yapamaz; çünkü ne iradesi vardır ne de bilgisi. Aynı şekilde, cansız sebeplerin sanatlı neticeler doğurması, ancak onların ilâhî kudrete perde yapılması ile mümkündür.
İşte bu sebeple, maddenin ezeliyetine inanmak, hem aklî hem ilmî hem de fıtrî olarak imkânsızdır. Gerçek ezelî olan yalnızca Vâcibü’l-Vücûd olan Allah’tır. Maddeyi ilah yerine koyan düşünce, aslında kendi aklını inkâr etmiş, ruhunu susturmuş, vicdanını körleştirmiş olur.
Özet:
Bu yazı, Bediüzzaman Said Nursî’nin ezeliyet meselesi üzerinden yönelttiği derin sorulara dayanarak, Allah’ın ezelîliğini reddedip maddenin ezelîliğini kabul eden anlayışın çelişkili ve akıl dışı olduğunu göstermektedir. Zamanla kayıtlı, sürekli değişen ve iradesiz olan maddenin ezelî kabul edilmesi imkânsızdır. Oysa kâinatın her zerresi, kudret-i ezeliyeye teslim olmuştur. İbda ve icat gibi sıfatlar yalnızca Allah’a mahsustur. Bu nedenle gerçek ezeliyetin sahibi yalnızca Allah’tır; sebepler ve madde değil.