Buğday Bitmedi, Ambar Delik: Türkiye’nin Ekonomik Gerçeği
Buğday Bitmedi, Ambar Delik: Türkiye’nin Ekonomik Gerçeği
Bir milletin geleceğini sadece tarlalarındaki mahsul değil, vicdanlarındaki ahlâk belirler. Çünkü toprak, her yıl Allah’ın izniyle sabırla yeniden ürün verir; ama kalplerdeki çürüme başladığında, en verimli toprak bile doyuramaz. Bugün Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntılar, yalnızca üretimle, yalnızca ihracatla veya dövizle açıklanamaz. Asıl mesele, o kutsal ambarlarımızın içindeki “farelerin çokluğu”dur.
“Mevzu; buğdayın kıtlığı değil, ambardaki farelerin çokluğudur.”
Yani mesele, yokluk değil; israf, hırsızlık ve yolsuzluktur.
Zengin Bir Ülke, Fakirleştirilmiş Halk
Türkiye, doğal kaynaklarıyla, genç nüfusuyla, stratejik konumuyla aslında zengin bir ülkedir. Ancak yıllardır yaşadığımız krizlerin temelinde, bu kaynakların adaletle değil, açgözlülükle yönetilmesi yatmaktadır. İhaleler adrese teslim edilirken, kamu kaynakları bir avuç çıkar grubuna peşkeş çekilirken, halkın alın teri çalınmaktadır.
Bankaların, halkın değil, belirli çevrelerin arka bahçesi hâline getirildiği dönemleri gördük. Darbe dönemlerinde devletin hazinesi, “istikrar” bahanesiyle boşaltıldı. Bir gecede milyarlar uçup giderken, sabahında vatandaş daha ağır vergilere uyanmak zorunda kaldı. Çünkü sistem hep aynıydı: Altta ezilen halk, yukarıda semiren bir azınlık.
Ambarın Delikleri: Hırsızlık, Yolsuzluk, Liyakatsizlik
Ekonomik sıkıntılarla mücadelede sadece üretimi artırmak yetmez. Eğer ambarınız delikse, ne kadar çok buğday koyarsanız koyun, sonunda yine aç kalırsınız. Türkiye’nin ambarı da yıllardır delik:
Hırsızlıkla,
Rüşvetle,
Kayırmacılıkla,
İsrafla,
Liyakatsizlikle…
Devlet malı deniz sayıldı, “benim adamım” zihniyetiyle çark döndürüldü. Halka sabır, kemer sıkma, fedakârlık çağrısı yapılırken; lüks araçlar, şatafatlı makamlar, milyarlık ihaleler sessiz sedasız yükseldi. Ambarın içindeki “fareler” her geçen gün çoğaldı.
Gerçek Güç, Ahlâk ile Yönetilen Zenginliktedir
Bir ülkeyi büyüten şey sadece fabrikalar, barajlar veya yollar değildir. Asıl kalkınma; adaletli bir vergi sistemi, şeffaf bir yönetim ve halka hesap veren bir idareyle olur. Çünkü “bütün yolların yapıldığı bir ülke”de, ahlâk ve liyakat bozulmuşsa, o yollar hırsızlığa daha hızlı ulaşmak içindir.
Hz. Ömer (ra) adaletiyle hatırlanır; çünkü çaldırmadı, israf ettirmedi. Bir dirhemin hesabını verdi. O yüzden Medine’de aç kalmadı kimse. Çünkü adalet varsa bolluk gelir, israf varsa kıtlık başlar. O yüzden bu milletin kurtuluşu, ahlâkı yönetim anlayışına yeniden taşımakla mümkündür.
Bugün “Buğday” Var Ama “Bereket” Yok
Türkiye hâlâ üretiyor, hâlâ çalışıyor. Ama gelin görün ki, adaletli dağıtım gerçekleşmemektedir. Çünkü sofraya konmadan çalınıyor, vergi olarak alınıp başka yerlere akıyor. Milletin alın teri, başka hesaplara hizmet ediyor.
Bu yüzden mesele gelir değil, giderin yönü ve niyeti…
Mesele fakirlik değil, adaletsizlik…
Mesele buğday değil, ambarın güvenliği…
SONUÇ VE ÖZET:
Türkiye’nin bugünkü ekonomik sıkıntısı, kaynakların azlığından değil, kaynakların adil paylaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Problem buğdayın azlığında değil, ambardaki farelerin çokluğundadır. İsraf, yolsuzluk, hırsızlık ve liyakatsizlik; bu milletin alın terini kemiren asıl tehlikelerdir. Çözüm; ahlâklı yönetim, şeffaf denetim ve adaletli bölüşümdedir. Eğer biz bu ambardaki delikleri kapatmazsak, her yeni hasat yine kaybolur gider. Çünkü “buğdaydan önce, ambarı korumak gerekir.”