Yeryüzü Bir Mescid, Efendimiz (s.a.v.) Bir İmamdır
Yeryüzü Bir Mescid, Efendimiz (s.a.v.) Bir İmamdır
“Evet, bak! Sath-ı Arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber, Peygamberimiz (A.S.M.) bütün ehl-i îmâna imam, bütün insana hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri. Bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya taravetdar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki; her bir dâvâsını, mu’cizatlarına istinat eden bütün enbiya ve kerâmetlerine itimad eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar.”
Nur’un İlk Kapısı
Bediüzzaman Said Nursî’nin bu kudsî tasviri, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yeryüzündeki yerini, misyonunu ve ümmet içindeki merkezi konumunu derin ve ihtişamlı bir ifadeyle ortaya koymaktadır.
Dünyaya sadece bir varlık sahnesi olarak bakmak mı gerekir, yoksa bir mescid olarak mı?
Bediüzzaman Said Nursî, bakışı kökünden değiştiriyor:
> “Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minberdir.”
Yani dünya, rastgele dönen bir taş yığını değil; hikmetle döşenmiş, ilahi nizamla şekillenmiş bir secde yurdudur. Bu mescidin mihrabı, yani yöneliş noktası Mekke’dir. Çünkü orada Kâbe vardır. Ve minberi –yani sözün yükseldiği, hakikatin ses bulduğu kürsüsü– Medine’dir. Çünkü orada Efendimiz’in (s.a.v.) sesi yankılanır.
Bu bakış açısı, hayatın sıradanlığını kırar, onu mukaddes bir görev alanına dönüştürür. Çünkü böyle bir mescidin imamı da sıradan biri olamaz:
> “Peygamberimiz (A.S.M.), bütün ehl-i imâna imam, bütün insana hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyiddir.”
🌍 O, Tüm İnsanlığa Rehberdir
Hz. Muhammed (s.a.v.), sadece 7. yüzyılda Arabistan’da yaşayanlara değil, kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa hitap eden bir peygamberdir. Sesi, çağları aşar; sözü, zamanları delip geçer. Çünkü onun getirdiği mesaj, sadece bir topluluğa değil, insanlık hakikatine dairdir.
Bir hatip düşünün ki, cemaatinin hududu yok. Siyah, beyaz, doğulu, batılı, fakir, zengin… Herkes onu dinlemek zorunda. Çünkü onun sözü, yaratılışın manasını anlatır.
🌱 O, Nebîler Ağacının Meyvesidir
Bediüzzaman, Efendimiz’i (s.a.v.) “bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri” olarak tarif eder. Yani o, geçmiş bütün peygamberlerin mesajını özetleyen, onların sesiyle konuşan bir zâttır. Onun davası yeni değil; binlerce yıl öncesine, Âdem’den İbrahim’e, Musa’dan İsa’ya kadar uzanan bir tevhid zincirinin son halkasıdır.
O, aynı zamanda bir şecere-i nuraniyenin en parlak meyvesidir.
Bu nur ağacının kökleri hayattar peygamberler, dalları evliyalar, yaprakları salihlerdir.
Ve o ağaç, Efendimiz ile kemalini bulmuştur. Çünkü:
> “Her bir dâvâsını mu’cizatlarına istinat eden bütün enbiya ve kerâmetlerine itimad eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar.”
Bu ne demektir?
Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberlik iddiasında yalnız değildir. Tüm peygamberler, onun getirdiği hakikati önceden müjdelemiştir. Tüm velîler de, onun izinde yürümüş, onun davasını kalplerde sürdürmüştür. Böyle bir imza zinciri, onun nübüvvetini sarsılmaz bir hakikat haline getirir.
🕋 Dünya Bir Mescidse, Hayat Bir Namazdır
Bu bakış, bize şunu öğretir:
Hayatın her ânı, aslında bir ibadettir.
Çalışmak, ilim öğrenmek, insanlara faydalı olmak — hepsi birer secdedir.
Çünkü dünya bir mesciddir, Efendimiz onun imamıdır ve bizler de o mescidin cemaatiyiz.
O hâlde, onun arkasında saf tutmak ne demektir?
– Onun ahlâkı ile ahlâklanmak.
– Onun davasını yaşamak.
– Onun sünnetini sürdürmek.
İşte gerçek kulluk budur.
ÖZET
Bediüzzaman Said Nursî, yeryüzünü bir mescid, Mekke’yi mihrab, Medine’yi minber olarak tasvir eder. Bu kutsal mescidin imamı ise Peygamber Efendimiz’dir (s.a.v.). O, bütün mü’minlere imam, insanlığa hatip, enbiyaya reis, evliyaya seyyiddir. O’nun peygamberliği, geçmiş tüm peygamberlerin ve velîlerin tasdikiyle sabittir. Dünya bir mescid olduğuna göre, hayat da bir namazdır; Efendimiz’in (s.a.v.) arkasında saf tutmak ise onun ahlâkı ile yaşamak demektir.