ÖLÜMÜN YÜZÜNE MERDÂNE GÜL
ÖLÜMÜN YÜZÜNE MERDÂNE GÜL
National Geographic bu görüntüyü 2013’ün en iyi fotoğraflarından biri olarak seçti. Bu fotoğrafı çeken doğa fotoğrafçısı deklanşöre bastığı o anda gözyaşlarına boğulur.
Hayvanın cesareti ve kişiliğinin gücüne hayran kaldığını söyler.
Bu anı hayatı boyunca saygıyla hatırlayacaktır…
( Eğer kaçınılmaz olarak ölecekseniz, neden korku ve dehşet içinde olasınız ? Bir kahraman olarak ölmek yakışır her zaman. )
Fotoğraftaki hikâye şöyle der:
Bu iki leopar anne Ceylana küçük çocukları ile oynarken saldırır.
Ve Ceylan kaçma şansı olduğu, mesafenin ve hayatını kurtarmanın kendi lehine olduğunu bildiği halde leoparlara teslim olmaya karar verir.
Neden ??
Çocuklarına kaçma şansı vermek için…
Çünkü önce o kaçarsa henüz hızlı koşamayan bebeklerinin kaçması için fazla zaman olmazdı. Onlara zaman tanımak için tek çare kendini feda etmekti.
Resim, yavrularının avlanmadan huzur içinde kaçtığından emin olmak için kararlı bir şekilde bakarken, boğazı leoparın ağzında olan annenin son anıdır.
Onurlu olmak budur. Hayat denen kısacık öykünün başı kadar sonuda aynı ölçüde saygı duyulacak bir biçimde olmalıdır. Ve doğumda gülümseyip sevgiyle bakanlar ölümdede aynı hayranlık ve saygıyla bakabilmelidir..
Alıntıdır.
************
(Konu üzerine bir makale)
Makale: “Korkma, Ölüm Değil; Vuslattır!”
Hayatın en çarpıcı sahnelerinden biri, tabiatın sessiz ama hikmetli konuşmasıdır. Yukarıdaki resimde, üç çita tarafından kuşatılmış bir ceylanın yüzündeki sakinlik ve teslimiyet hali, göreni derin bir düşünceye davet eder. Ceylan, kendisini bekleyen kaçınılmaz sona karşı başını eğmemiştir. Gözlerinde korkudan çok, bir kabulleniş, bir tevekkül, hatta belki de bir huzur okunur. Bu tablo bize, ölümün korkulacak değil, anlaşılması gereken bir hakikat olduğunu hatırlatıyor.
Bediüzzaman Said Nursî’nin şu cümlesi ise bu tabloyu adeta açıklayan bir pusuladır:
“Ey nefis! Başta Habîbullah, bütün ahbabın kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup, başını çevirme; merdâne kabre bak, dinle ne talep eder. Erkekçesine ölümün yüzüne gül; bak, ne ister.”
Ölüm, ne sadece bir son, ne de bir yok oluştur. Bilakis o, bu dünyada misafir olan insanın asıl yurduna, ebedî yurduna dönüş biletidir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle; “kabir, ehl-i iman için bir âlem-i rahmete açılan kapıdır.” Bu sebeple ölüm, eğer iman varsa, bir korku değil, bir vuslat anıdır.
Resimdeki ceylan, sanki bunu idrak etmişçesine dimdik durmakta, teslimiyet içinde beklemektedir. Oysa biz insanlar, ölüme dair her işareti sanki hayatı yok sayan bir bela gibi karşılar; ondan kaçar, onu konuşmaktan bile çekiniriz. Halbuki ölüm, hakikatin en berrak aynasıdır. Çünkü ölüm, hayatın faniliğini gösterirken, ebedî hayatın değerini de öğretir.
İnsan, nefsinin aldatıcı oyunlarına aldanıp da dünyayı bir yurt, ömrünü ise sonsuz sanmasın. Her doğan, ölmek üzere doğar; her nefes, biraz daha sona yaklaşır. Öyleyse korkarak değil, anlayarak, iman ederek ve hazırlık yaparak ölümle yüzleşmek gerekir. Çünkü ölüm, yokluk değil; diriliştir. Tene değil, ruha açılan bir kapıdır.
Tarihte nice salih insanlar, ölümle karşılaştıklarında ceylan gibi dimdik durmuşlardır. Çünkü onlar, ölümün arkasında Rahmet-i İlahi’yi, Sevgili’yi, dostlarını ve asıl yurtlarını görmüşlerdir. Bu sebepledir ki, ölüm onlara bir azap değil, bir müjde olmuştur. “Ölüm gelmeden ölünüz” emrini duyan kul, ölmeden önce nefsini terbiye eder, arzularını ezer ve hakikati aramaya koyulur.
Resimdeki sahne bize şunu fısıldıyor: Korkma! Teslimiyet bir zaaf değil, yüksek bir iman halidir. Zira ölüm, düşman değil; Hakk’a dostluğun kapısıdır. Öyleyse başını çevirme, merdâne bak. Ölüm, eğer imanla karşılanırsa, en karanlık geceyi en nurlu sabaha çevirebilir.
Özet:
Bu yazıda, üç çita tarafından çevrelenmiş bir ceylanın sakin ve teslimiyet içindeki hali üzerinden ölümün hakikati ele alınmıştır. Bediüzzaman Said Nursî’nin veciz ifadesiyle ölümden kaçmak yerine onunla yüzleşmek, ölümün arkasındaki rahmet, vuslat ve ebediyet gerçeğini görmek gerektiği anlatılmıştır. Ceylanın hali, biz insanlara imanla teslim olmanın ve ölümden korkmak yerine ona hazırlıklı olmanın hikmetli bir örneği olarak sunulmuştur.