Hayatın Sureti, Hakikati ve Kemâli: Aynadaki Sır

Hayatın Sureti, Hakikati ve Kemâli: Aynadaki Sır

“Hayatın sureti ise şudur: Hayatın bir kelime-i mektube ve hem mesmuadır. Esmâü’lHüsnâ’ya delâlet eder.

   Hakikat-ı hayatın da budur: Tecelli-i ehadiyete âyinelik etmektir.

   Hayatın saâdet ve kemâli ise; hayatın âyinesine temessül edene karşı, şuur ile muhabbet ve şevk ile ibâdet etmektir. ”
Nur’un İlk Kapısı

Hayat…
Dıştan bakıldığında bir nefes alış, bir kalp atışı, bir yürüyüş, bir zaman dilimidir. Lakin “hayatın sureti” ne baktığımızda gördüğümüz yalnızca bir görüntüdür. Tıpkı bir kelime gibi… Ama bu kelime “bir mektup” hükmündedir. Mektup ise gelişigüzel yazılmaz; mutlaka bir yazanı, bir göndereni ve bir anlamı vardır.

Risale-i Nur’un ifadesiyle hayat, sadece bir hareketlilik değil; “esmâ-i hüsnâya delâlet eden mesmu bir kelime”dir. Yani hayat dediğimiz şey, Allah’ın isimlerinin okunabilir, duyulabilir, görülebilir bir tecellisidir. Gözle görünen canlılık, kulakla işitilen bir emir gibidir. Merhametle beslenen yavru, Rezzâk isminin; büyüyen ağaçlar, Muhyî isminin; sanatlı bedenler Musavvir isminin tercümanıdır. Her şey ilahî isimlere açılan birer pencere gibidir.

Ama işin en önemli tarafı, hayatın hakikatidir. Suret bir kabuktur, hakikat ise özdür. Risale-i Nur bunu şu şekilde açıklar:
“Hakikat-ı hayat, tecelli-i ehadiyete âyinelik etmektir.”
Bu cümle, hayatın sıradan değil, şahsî bir ilahî tecelli olduğuna işaret eder. Her bir insanın hayatı, Allah’ın bir ismine değil, bizzat “Ehadiyet”ine, yani her şeyi doğrudan bilen, yöneten ve yaratan zatına bir aynadır. Senin gözyaşını Allah doğrudan bilir. Senin içindeki sevinci de, hüzün fırtınanı da doğrudan işitir. Çünkü senin hayatın, O’nun nazarında bizzat önemlidir. Toplu değil, ferdî bir ilgi vardır. İşte bu, varlığa sonsuz bir kıymet katar.

Bu durumda, hayat sadece yaşanacak bir şey değil; anlaşılacak, okunacak ve kıymet bilinecek bir emanet olur. Ama bu emaneti anlamlı kılan, son aşamada hayatın kemâlidir.

Peki hayat neyle kemale erer?
Ne makamla, ne mal ile, ne de şöhretle…
Risale-i Nur buna net cevap verir:
“Hayatın kemâli ve saâdeti; hayatın aynasına temessül edene karşı şuur ile muhabbet ve şevk ile ibadet etmektir.”

Yani hayat, O’na bir ayna olduysa; o aynadaki yansımanın kıymetini bilmek gerekir. Şuurla bakmak, yani gafletten uyanmak… Muhabbetle sevmek, yani korkudan değil, gönülden yaklaşmak… Ve şevkle ibadet etmek, yani görev değil, nimet bilinciyle kulluk yapmak… İşte o zaman hayat anlam bulur. Yoksa sadece nefes alıp veren bir varlık, şuurlu bir ayna olamaz.

Hayat, sana verilen bir isimdir. Ama sen o ismi nasıl okudun?
Hayat bir kelimedir ama sen onu hangi cümlede kullandın?
Hayat bir aynadır ama sen o aynada kimi seyrettin?

Hayatın değeri, yaşandığı sürede değil; kime şahitlik ettiğindedir. Eğer hayatın Allah’a şahitlik ediyorsa; o zaman bir ömür değil, bir ebediyet kazanırsın.

ÖZET

Hayat, Risale-i Nur’a göre sadece bir biyolojik varlık değil; Allah’ın isimlerini gösteren işaretli bir kelime, bir mektup ve bir aynadır. Bu hayatın hakikati, Allah’ın her şeyi doğrudan kuşatan “ehadiyet” tecellisine ayna olmaktır. Hayatın kemâli ise, bu aynadaki yansımanın farkına vararak şuurla düşünmek, sevgiyle bağlanmak ve ibadetle yaşamakla mümkündür. Gerçek anlamda yaşayan, yalnızca bu idrake varabilendir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 9th, 2025