Fâniliğin İçindeki Cehennem ve Bâkîliğe Açılan Cennet

Fâniliğin İçindeki Cehennem ve Bâkîliğe Açılan Cennet

“Hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapan, zâhiren cennet içinde olsa da, mânen cehennemdedir. Hayat-ı bâkiyeye müteveccih olan zât ise, saâdet-i dâreyne mazhardır.”
Nur’un İlk Kapısı

İnsanın iki hayatı vardır:
Birincisi geçici olan dünya hayatı,
İkincisi sonsuz olan ahiret hayatı.

Bu iki hayat arasındaki ilişki, sadece zaman farkından ibaret değildir. Aynı zamanda hangi hayatı merkeze koyduğumuz, bu dünyadaki huzurumuzu, bakışımızı ve akıbetimizi şekillendirir.

  1. Fâniliği Esas Alanın dahili Cehennemi

İnsan eğer dünya hayatını tek hedef, yegâne amaç ve nihai maksat yaparsa, farkında olmadan içten içe bir azap yaşar. Neden?

Çünkü fânilik, tükenmek demektir.
Her sevdiği elinden gider.
Her sahip olduğu, bir gün yitip gider.
Zevkler yıpranır, gençlik solar, mallar dağılır, dostlar vefat eder.

Bu kaçınılmaz tükeniş içinde, dünya hayatını “cennet” gibi gören kimse, kaybettikçe yanar. Kalbi, her ayrılıkla bir yara alır. Ve bu yürek yangını, hakikatte bir manevî cehenneme dönüşür.

Bediüzzaman bu noktada mânen cehennemdedir derken, insanın iç dünyasında oluşan ızdırabı tarif eder. Gül bahçesinde de olsa, eğer ölüm fikri onu yakıyorsa, ruhu huzur bulmaz.

  1. Bâkî Hayatı Merkez Alanın İki Dünya Saadeti

Buna mukabil, bir insan eğer dünya hayatını bir vasıta, bir imtihan, bir misafirhane olarak görür ve asıl maksadı ahiret olarak belirlerse; hem bu dünyada huzur bulur hem de sonsuzluk âleminde kurtuluşa erer.

Çünkü o bilir ki:
– Kaybettikleri aslında ebediyete gidiyor.
– Sevdikleri, eğer Allah içinse, ayrılık değil buluşma vaktine ilerliyor.
– Mal, evlat, nimet… hepsi bir emanet; doğru kullanılırsa ebedî kazanca dönüşüyor.

İşte bu bakış, insana dünya cennetini de verir. Çünkü ölüm korkusunu yener, kayıp acısını hafifletir, fâniliğin içindeki güzellikleri ebedî mana ile taçlandırır.

> “Saâdet-i dâreyn” (iki dünyanın saadeti) ifadesi, hem dünya huzuru hem ahiret selâmeti demektir. Bu da ancak bâkî olana yönelmekle mümkündür.

  1. Cennet Görünümlü Cehennem: Modern Dünyanın Aldatmacası

Bugünün insanı, teknoloji, konfor, lüks ve tüketim ile zahiren bir cennet içinde yaşıyor gibi. Ama depresyonlar, yalnızlıklar, tatminsizlikler bu “cennet”in içindeki cehennem çığlıklarını işaret ediyor.

Çünkü kalbî huzur, sonsuzlukla bağlantılıdır. Ruh, fânilikte değil, bâkîlikte teselli bulur. Mal, makam, şöhret doyurmaz; çünkü ruhun asıl gıdası ebediyettir.

Bediüzzaman’ın bu sözü tam da bu çağın iç dünyasını teşhis eder:
– Bedenin cenneti kuruldu ama ruhun cehennemi büyüdü.
– Eşyalar çoğaldı, anlamlar kayboldu.
– Sahip olunanlar arttı, ama huzur azaldı.

Sebep?
Hayat-ı fâniye, yani geçici olan şeyler asıl maksat yapıldı.

  1. Gerçek Kurtuluş: Fâniliği Ebedîlik İçin Kullanmak

Fâniliği inkâr etmeye gerek yok. Çünkü bu dünya geçici. Ama geçici olanı, kalıcı bir maksat için kullanmak mümkündür. İşte hakiki akıl, hakiki tefekkür, hakiki dindarlık budur.

> – Mal varsa, Allah yolunda harcanmalı.
– Zaman varsa, ebedî kazanç için değerlendirilmeli.
– Sevgi varsa, Allah adına ve ebediyet ekseninde olmalı.

İşte bu hâl, fâniliği cennet kapısına çevirir. O zaman dünya, cehennemin değil; ahiret cennetinin koridoru hâline gelir.

Sonuç: Hayatın Yönü, Akıbetini Belirler

Yaşadığımız hayatın kendisi değil, ne için yaşadığımız önemlidir. Aynı ömür, birine cennet sebebi olurken, diğerine cehenneme dönüşebilir. Bediüzzaman’ın ifade ettiği o kritik fark budur:

> – Dünya hayatını esas maksat yapmak: görünürde cennet, özde cehennem.
– Ahiret için yaşamak: görünürde çileli bile olsa, özde huzurlu ve ebedî.

O hâlde seçim senindir:
Hayatı sen mi merkeze alırsın, yoksa ebediyeti mi?

Makale Özeti:

Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin “Nur’un İlk Kapısı”ndaki şu veciz cümlesi esas alınmıştır:

> “Hayat-ı fâniyeyi esas maksat yapan, zâhiren cennet içinde olsa da, mânen cehennemdedir. Hayat-ı bâkiyeye müteveccih olan zât ise, saâdet-i dâreyne mazhardır.”

Geçici dünya hayatını nihai gaye olarak görenler, görünüşte refah içinde olsalar bile iç dünyalarında bir boşluk ve huzursuzluk yaşarlar. Oysa ebedî hayatı merkezine alanlar, hem bu dünyada iç huzuru yaşar hem de ahiret saadetine ulaşır. Gerçek cennet, sadece dış koşullarla değil, insanın ebediyet bilinciyle şekillenir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 9th, 2025