Eğer Ölümü Öldürebilirsen, Konuş!

Eğer Ölümü Öldürebilirsen, Konuş!

“Ey gafil! Eğer ölümü öldürebilirsen; zevâli dahi dünyadan izâle edebilirsen; ve acz ve fakrı beşerden kaldırabilirsen; ve katıü’t-tarîklik yapmak için zîhayatın hususan insanın ebede giden yolunu seddedecek bir çare bulmuşsan; dinden istiğna ve dinin şeairini terketmeğe insanları dâvet edebilirsin. Yoksa ey sersem! Sus!.. Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın dediğini dinle.”
Nur’un İlk Kapısı

Her şeyi kontrol ettiğini zanneden insan,
bir musibetle, bir acizle, bir kayıpla
ya da bir ölüm haberiyle aniden durur.
Çünkü bütün dünyevî hikâyelerin sonunda
değişmeyen bir hakikat vardır:
Ölüm.

İşte bu yüzden Bediüzzaman Said Nursî, gaflet içinde dine burun kıvıran,
dünyayı ebedî zanneden insanlara dönerek şöyle seslenir:

> “Ey gafil! Eğer ölümü öldürebilirsen… zevâli dahi dünyadan izale edebilirsen… acz ve fakrı beşerden kaldırabilirsen…”

Yani:
Sen ölüm gibi kesin bir hakikati ortadan kaldırabiliyor musun?
İnsanlığın sonsuz arzularına, bu fâni dünyada cevap verebiliyor musun?
İnsanın aczini, fakrını, çaresizliğini ebedî bir güvene dönüştürebiliyor musun?

Hayır?
O zaman sus!
Çünkü konuşma hakkı, ancak hakikati bilenindir.

🌑 Ölüm: Fikrî Dürüstlüğün Testi

İnsanı dinden uzaklaştıran fikirler, genellikle ölüm gerçeğinden kaçar.
Felsefî sistemler, nefsî eğilimler, seküler talimler
hayatı sadece “şimdi” ile sınırlamak ister.
Çünkü “ölüm” geldiğinde bütün o süslü yalanlar çöker.

Ölüm, insanın kibir balonunu patlatır.
Ve insana şöyle der:
“Sen fâni bir yolcusun. Nereye gidiyorsun?”
Bu sorunun cevabını din verir.
Kur’ân verir.
Vahiy verir.

🪞 Acz ve Fakr: İnsan Olmanın İtirafı

> “Acz ve fakrı beşerden kaldırabilirsen…”

İnsan, ne kadar zengin olsa da bir hastalıkla yere yığılır.
Ne kadar güçlü olsa da bir afetle un ufak olur.
Ne kadar bilgili olsa da bir ölümle susar.

İşte bu yüzden din, insanı önce kendisiyle tanıştırır.
Sen acizsin.
Sen fakirsin.
Sen fânisin.
Ama işte tam bu noktada, din sana sonsuz bir kudretin, bir Rahmân’ın kapısını açar.
İnsan bu kapıdan içeri girdiğinde,
hiçbir acz onu ezemez, hiçbir fakr onu korkutamaz.

🛑 Ebed Yolunu Kapatabilir misin?

> “Katıu’t-tarîklik yapmak için zîhayatın, hususan insanın ebede giden yolunu seddedecek bir çare bulmuşsan…”

En sarsıcı soru bu:
İnsanın içindeki ebed arzusunu susturabiliyor musun?

İnsan, sonsuzluk için yaratıldığını hisseder.
Geçici olan hiçbir şey ona yetmez.
Mutluluk dursa da, huzur sürse de,
eninde sonunda içinde bir “devam etsin” arzusu uyanır.

Bu arzuyu hiçbir felsefe tatmin edemez.
Çünkü bu arzu yaratılışın özüdür.
Ve bu arzunun tek karşılığı Cennet’tir.
Tek yolu ise vahiy ve imanla çizilmiştir.

📖 Sus ve Kur’ân’ı Dinle

Son satırda, Bediüzzaman net bir çağrıda bulunur:

> “Yoksa ey sersem! Sus! Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın dediğini dinle!”

Bu, kibirle konuşan akla bir sarsıcı uyarıdır.
“Her şeyi ben bilirim” diyen nefsin yüzüne vurulan bir tokattır.
Çünkü hakikat, insanın uydurduğu şey değil;
Allah’ın gönderdiği şeydir.

Susmak, teslimiyettir.
Kur’ân’ı dinlemek, gerçek konuşmaya kulak vermektir.

ÖZET

Bediüzzaman’a göre, dine burun kıvıran insan ancak şu dört şeyi başarabildiği zaman konuşabilir:
1. Ölümü öldürmek,
2. Dünyanın faniliğini ortadan kaldırmak,
3. İnsanın acz ve fakrını yok etmek,
4. Ebed yolunu kesmek.

Bunları yapamayan hiçbir fikir, dine alternatif olamaz. Bu yüzden insan, susmalı ve Kur’ân’ın rehberliğine kulak vermelidir. Çünkü ölüm, acz ve ebediyet arzusu, insanı ancak vahiy ve imanla tatmin eder.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 9th, 2025