Duanın Aslı: İbadet mi Menfaat mi?
Duanın Aslı: İbadet mi Menfaat mi?
“Dua, bir nevi ibâdet olduğu için, hâlis olmak gerektir. Tâ ki kabul olunsun. İbâdetin semerâtı ise uhrevîdir. Dünyevî işler, o ibâdâtın evkât-ı mahsusalarıdır. Meselâ yağmursuzluk, yağmur namazının vaktidir. Namaz, yağmur yağması için vaz’ edilmemiştir. Umûr-u dünyeviye niyet edilse, o ibâdet olan dua hâlis olmadığı için kabule lâyık olmaz. ”
Nur’un İlk Kapısı
> “Dua, bir nevi ibadet olduğu için, hâlis olmak gerektir. Ta ki kabul olunsun.”
(Bediüzzaman Said Nursî – Nur’un İlk Kapısı)
Dua, kulun Rabbiyle doğrudan konuştuğu, içini açtığı ve hâlini arz ettiği en samimi bağdır. Lakin bu bağın kıymeti, sadece ne istendiğiyle değil, ne için ve nasıl istendiğiyle ölçülür. Bediüzzaman Hazretleri, duanın mahiyetini incelerken çok ince bir çizgiye dikkat çeker:
Dua, bir ibadettir; dilek aracı değil.
- Dua: Bir İbadetin Kalbidir
İbadet nedir?
Allah’a yöneliş, O’na boyun eğiş, O’nu Rab bilip kul olduğunu ilân etmektir. Dua da bu yönelişin özü, ruhu, kalbidir. Dua, sadece bir şey istemek değil, aslında Allah’ı tanımak, O’nun rahmetini ummak, acziyetini ve fakirliğini ifade etmektir.
O hâlde dua ne kadar ihlaslı, ne kadar uhrevî gaye taşıyan, ne kadar menfaatten arınmış ise; o kadar ibadet kıymeti taşır. Çünkü ibadet, karşılık için değil, rızâ için yapılır.
- Dünyevî Amaçlar İçin Yapılan Dua: Niyet Kayması
Ne var ki, insan çoğu zaman dua ederken şu niyette olur:
– “Bu hastalık geçsin de rahat edeyim.”
– “Bu işim olsun da huzur bulayım.”
– “Şu dert bitsin de mutluluğa kavuşayım.”
Elbette bunlar duanın kapsamına girer; Kur’an da birçok yerde dünyevî şeyler için dua örnekleri verir. Fakat mesele şuradadır:
Dua sırf dünya için, sadece menfaat niyetiyle yapılırsa; ibadet olmaktan çıkar, yalvarışa benzer ama arınmış dua olmaz.
Bediüzzaman’ın dediği gibi:
> “Umûr-u dünyeviyeye niyet edilse, o dua hâlis olmadığı için kabule lâyık olmaz.”
Yani, dua yalnızca sonucu hedeflerse, özü bozulur. Zira duanın amacı sonucu elde etmek değil, Allah’a yönelmektir.
- Yağmur Namazı Misâli: Sebep-Sonuç Değil, Zaman ve Vesile
> “Meselâ yağmursuzluk, yağmur namazının vaktidir. Namaz, yağmur yağması için vaz’ edilmemiştir.”
Bu ifade müthiş bir şuur kazandırır. Bazen zannedilir ki “namaz kıldım, dua ettim, neden sonuç olmadı?” Halbuki namaz, yağmuru getirmek için değil, rahmete sığınmak için, acziyetini itiraf için, tevekkülünü göstermek için kılınır.
Bu yüzden, musibetler bazen sadece duanın vaktidir. Geliş gayeleri, bizi ibadete, yakarışa, Allah’a döndürmeye yöneliktir. Netice, Allah’a aittir. Kulun vazifesi dua etmek, emretmek değil.
- Duanın Kabulü: Neticede Değil, Niyette Gizlidir
Birçok insan “dua ettim ama olmadı” diye düşünür. Oysa esas soru şudur:
“Duam ibadet niyetiyle miydi, yoksa menfaat niyetiyle mi?”
Kur’an’da geçen şu ayet, duanın hakikatini gösterir:
> “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan, 77)
Yani dua bir ibadet olduğu için, biz duamızla değer kazanırız. Ama bu ibadet, dünyevî niyetlerle bulanırsa, o zaman dua olmaktan çıkar, pazarlığa benzer. Allah ise pazarlık kabul etmez; ihlas ister, teslimiyet ister.
- Gerçek Teselli: Dünya İçin Dua Et, Ahiret İçin Yönel
Bu demek değildir ki dünya için dua edilmez. Hayır, edilir. Fakat o dualar, ahirete bakan bir şuurla, kulluğun farkında olarak, “Ya Rabbi, bu senin hikmetinle olursa” diyerek yapılmalı. O zaman dua hem kabul edilir, hem kalbi terbiye eder.
Sonuç: Duanın Değeri, Sonuçta Değil, Yöneliştedir
Dua sadece bir dilek listesi değil; bir kulluk beyanıdır.
– Eğer sırf istenen şey için yapılıyorsa, o dua ibadet olmaz.
– Eğer Allah’a yönelmek, rızasını aramak, teslimiyet göstermek için yapılıyorsa, o dua hem ibadettir hem en yüksek huzurdur.
O hâlde dua ederken ne istediğimize değil, ne niyetle istediğimize bakmalıyız. Çünkü duanın kabulü, niyetin saflığıyla ilgilidir.
Makale Özeti:
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “Nur’un İlk Kapısı”ndaki duaya dair ifadesi esas alınarak, duanın bir ibadet olduğu ve bu yönüyle hâlis bir niyet taşıması gerektiği anlatılmıştır. Dünyevî maksatlarla yapılan dualar, ibadet niyetinden uzaklaşırsa makbuliyeti zedelenir. Yağmur namazı örneğinde olduğu gibi, dünyevî olaylar dua için bir vesile olabilir; fakat dua, sonucu zorlamak için değil, Allah’a yönelmek içindir. Bu yönüyle dua, neticeye değil niyete göre değerlendirilir. Hakiki dua, kulluk şuuruyla yapılan duadır.