Bir Dosyanın Kapanışı: Emeklilikten Ebediyete
Bir Dosyanın Kapanışı: Emeklilikten Ebediyete
Bugün itibariyle çok şükür 65 yaş dolayısıyla öğretmenlik mesleğinden emekli oldum.
Hamdolsun.
Memura bir evrak için gittiğimde tüm görev süresince bana ait olan klasörü gostererek;
Hocam, her şey tamam, şu dosyanızı da arşive kaldıracağız, başka iş kalmadı, dedi.
Bir an sonrasına gittim.
Artık okulla işim bitmiş, dosyam da kaldırılmıştı.
Bunu bir günde dünyadan gidince söyleyecekler.
Merhumun tüm resmi ve gayri resmi dosyaları kütükten düşülmüştür.
Öyle değil mi?
*********
Hayat uzun bir yolculuktur; ama bu yolculukta duraklar kadar dosyalar da vardır. Her insanın ömrü, tıpkı devlet dairelerinde tutulan klasörler gibi, kayıt altına alınır. Kimlik kartları, sicil belgeleri, disiplin kayıtları, başarı belgeleri, teşekkür yazıları, hatta unutulmuş birkaç evrak bile dosyanın içindedir. İşte insan, yıllar içinde çalıştığı kurumlarda kendisine ait bir iz bırakır; hem evraklarda hem gönüllerde.
Emekli olan bir öğretmenin devlet dairesinde karşılaştığı tablo, aslında hepimizin bir gün karşılaşacağı hakikatin küçük bir izdüşümüdür. Memurun “Dosyanızı da arşive kaldıracağız, işiniz bitti.” demesi; sıradan bir işlem değil, adeta varlığın idari olarak da tamamlandığını, o görevin kapandığını ilan eden bir cümledir. O dosya, bir dönemin bittiğini, artık başka bir kimlikle, başka bir statüyle yaşanacağını fısıldar.
Ama asıl derin ve düşündürücü olan şudur:
Bir gün bu dünyadan göç ettiğimizde de aynı şey olacak.
O gün yine birileri diyecek ki:
> “Merhumun tüm resmi ve gayri resmi dosyaları düşmüştür.”
Artık devlet kayıtlarında da, mahalle nüfusunda da, sosyal güvenlik sisteminde de aktif bir yerimiz kalmayacak. Ne işe gidilecek, ne maaş alınacak, ne sicil işlenecek. Dünya defteri kapanmış olacak. Ve bu kapanış, sadece bir klasörün rafa kaldırılması değil, tüm bir ömrün muhasebesi anlamına gelecek.
Dünyada Dosya Kapanır, Ahirette Açılır
Risale-i Nur’da geçen bir ifadede özetle şöyle denilir:
Bu dünya bir meydan-ı imtihandır. Burada işleyen yazılır, fakat karşılık verilip yargılama burada yapılmaz. Ahirette ise dosyalar açılır, herkesin hayat kitabı kendisine okunur.
Demek ki, dünyada resmi işlemler nasıl bir dosyada toplanıyorsa; manevi işlemlerimiz de Levh-i Mahfuz’da toplanıyor. Allah’ın katip melekleri, hiçbir detayı atlamadan yazıyor. Küçük büyük her amel, her söz, her niyet, o büyük dosyada kayıtlı.
Öğretmenlik hayatı boyunca nice öğrenciye bilgi, ahlak, yön ve ışık olan bir kişi; inşallah bu yönüyle manevi bir sermaye biriktirmiştir. Her doğru yönlendirme, her güzel söz, bir başka insanın kaderinde olumlu bir değişime sebep olmuşsa, bu da ahiret dosyasına yazılmıştır.
O yüzden emeklilik, bir son değil; bir tefekkür başlangıcıdır. Kendini dışarıya kapatmayan, topluma hâlâ örnek olmaya devam eden bir öğretmenin emekliliği, sadece görev tanımının değişmesidir. Artık tahtada değil, hayatın ortasında öğretmeye devam edecektir.
Ama o kapanan dosya, bir şeyi daha hatırlatır:
Bir gün asıl dosya kapanacak.
Ve o gün, arşivlere değil mahşer meydanına konulacağız. Bu sebeple, emekliliği bir zafer olarak görmekten ziyade, “şimdi ne yapmalıyım, daha ne kadar hazırlanmalıyım?” sorusuyla karşılamak gerekir.
Çünkü:
Devlet arşivine giden dosya belki bir daha hiç açılmaz.
Ama ahiretteki dosya, kişinin ebedi akıbetine yön verecek kadar önemlidir.
Şimdi ne yapmalı?
Emeklilik, sadece bir veda değil, aynı zamanda bir davettir. Yeni bir hayata, yeni bir hizmet biçimine, belki daha az meşguliyetle daha çok derinleşmeye çağırır. Kitaplar, tefekkür, ibadet ve özellikle de genç nesle manevi miras bırakma zamanı gelir çatar.
Çünkü ölüm, emekliliğin de emekliliğidir.
Sonuç:
Dünyadaki klasörler rafa kaldırılır, tozlanır, unutulur. Ama ebediyetin dosyaları canlıdır, titizlikle korunur ve günü geldiğinde açılmak üzere bekler.
Öyleyse, şimdi kapanan dosyanın ardından durup şunu sormalı:
Ben ebedî dosyam için neler biriktirdim?
Özet:
Bu makalede, bir öğretmenin emekliliği vesilesiyle yaşadığı “dosya kapatılma” süreci üzerinden hayatın geçiciliği ve ölüm sonrası sorumluluklar ele alınmıştır. Emekliliğin bir dinlenme değil, daha derin bir hazırlık dönemi olduğu anlatılmış; dünya dosyalarının kapanışı ile ahiret dosyalarının açılışı arasındaki bağlantı hikmetli bir bakışla işlenmiştir. Her kapanan klasör, bir açılışın habercisidir: Ya hesap günü ya da ebedî bir istirahat…
***********
Kur’ân-ı Kerîm, amel defterlerinin verilmesini çok çarpıcı ve ibretli şekilde anlatır. Bu anlatımlar, insanın dünya hayatındaki yaptıklarının kayıt altına alındığını ve ahirette bu kayıtların ortaya konulacağını bildirir. Özellikle sağdan ve soldan verilen defterler ile ilgili sahneler, insanın ebedî akıbetine dair derin bir uyarı taşır. İşte bu konuda Kur’an’daki bazı ibretli ayetler ve kısa izahlarıyla birlikte bir derleme:
- Sağdan Amel Defteri Verilenler: Sevinç ve Kurtuluş Sahnesi
📖 “Kitabı sağından verilen kimse der ki: ‘Alın, kitabımı okuyun!’”
(Hâkka Suresi, 19)
Bu ayette kurtuluşa eren müminin sevincine dikkat çekilir. O kişi, amel defterini utanmadan, sıkılmadan çevresindekilere gösterir. Çünkü içinde hayırla dolu bir ömür vardır.
📖 “Ben zaten hesabımla karşılaşacağımı biliyordum.”
(Hâkka, 20)
Bu ifade, dünyadayken hesap bilinciyle yaşamanın ve buna göre bir hayat sürmenin sonucudur. Mümin kişi, dünyada yaptığı hiçbir şeyin boşuna olmadığını bilerek yaşar.
📖 “Artık o, hoşnut edici bir hayat içindedir. Yüksek bir cennettedir.”
(Hâkka, 21-22)
Bu ödül, dünyada yaptığı sabır, takva ve ihlaslı amellerin karşılığıdır. Cennet, onun için bir mükâfat değil; adaletin tecellisidir.
- Soldan Amel Defteri Verilenler: Dehşet ve Pişmanlık Sahnesi
📖 “Kitabı sol tarafından verilen kimse ise şöyle der: ‘Keşke kitabım bana verilmeseydi!’”
(Hâkka, 25)
Bu sahne, pişmanlığın en derin halini yansıtır. Artık hiçbir şey geri çevrilemez, hiçbir mazeret geçerli değildir. O kişi, dünyadayken yaptığı kötülüklerin şimdi bir bir önüne konduğunu görür.
📖 “Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!”
(Hâkka, 26)
Hesap, artık iş işten geçtikten sonra anlaşılmıştır. Ne çare ki bu anlayış, faydasız bir pişmanlıktır.
📖 “Keşke ölüm her şeyi bitirseydi!”
(Hâkka, 27)
Bu ifade, kişinin ölümün bir son değil, bir başlangıç olduğunu fark ettiğinde içine düştüğü dehşeti gösterir. Keşke ölümle yok olsaydı da bu azapla karşılaşmasaydı demektedir. Fakat artık dönüş yoktur.
- “Kime Defter Nereden Verilecek?” – Bir Ölçü ve Adalet Meselesi
📖 “O gün insanlar amellerine göre bölük bölük Rablerinin huzuruna çıkarılır. Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür; kim zerre kadar şer işlerse onu da görür.”
(Zilzâl, 6-8)
Bu ayetler, büyük-küçük her şeyin kayda geçtiğini ve adaletin eksiksiz işlediğini bildirir. Hiçbir amel boşa gitmez.
📖 “O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Eller bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.”
(Yâsîn, 65)
Sadece defterler değil, uzuvlar da şahitlik yapacaktır. İnsan artık kendi kendine bile savunma yapamayacaktır.
- Meleklerin Kayıt Tutması ve Defterin Hazırlanışı
📖 “Üzerinizde, yaptıklarınızı yazan değerli yazıcılar vardır. Onlar, yaptığınız her şeyi bilirler.”
(İnfitar, 10-12)
Her insanın yanında, amellerini kaydeden melekler vardır. Bu melekler hata yapmaz, unutmaz, yanlış yazmaz.
💡 Sonuç: Amel Defteri Yaşarken Yazılır, Ölünce Teslim Alınır
Kur’an’ın bu tablolarla verdiği mesaj nettir:
Hayat bir imtihandır.
Her söz ve davranış kayıt altındadır.
Defter ya sağdan verilir: Sevinç ve cennetle sonuçlanır.
Ya soldan verilir: Pişmanlık ve azapla sonuçlanır.
Kısa Özet:
Kur’an’da amel defterlerinin verilmesiyle ilgili sahneler, ahiret inancının en çarpıcı anlatımlarındandır. Sağdan defter verilenlerin sevinçle, soldan verilenlerin ise pişmanlıkla bu anı yaşadığı vurgulanır. Bu anlatımlar, hesap gününe hazırlık için sürekli bir muhasebe bilinci oluşturur:
Bugün yaşadığımız her şey yazılıyor. Yarın, o defteri ya gururla okuyacağız ya da “keşke verilmeseydi” diyeceğiz.
Rabbim utandırmasın…