Toprağın Secdesi: Sessiz Bir Teslimiyetin Yüce Hitabı

Toprağın Secdesi: Sessiz Bir Teslimiyetin Yüce Hitabı

“Unsurlardan toprak unsuru bir dil olarak bütün zîhayatların her biri bir kelime-i zîhayat olup ‎ اَلتَّحِيَّاتُ‎  derler. Çünkü her bir avuç toprak ekser nebatata saksılık edebilir ve menşe olabilir bir vaziyettedir. O halde her bir avuç toprakta, ya bütün beşerin meydana getirdikleri bütün fabrikaların adedince manevî küçücük mikyasta fabrikalar –her bir avuç toprakta– bulunacak. Bu ise hadsiz derecede imkânsız. Veyahut bir Kadîr-i Mutlak’ın hadsiz kudreti, nihayetsiz ilmi ve iradesiyle olacak.
Demek toprak unsuru, bütün eczası ile ve zerratı ile bu mazhariyet için hadsiz ‎ اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ‎  der. Yani ezelden ebede kadar bütün zîhayatların hayat hediyeleri Zat-ı Vâcibü’l-vücud’a hastır.”
Emirdağ Lâhikası 2

İnsan göğe bakarak hayrete düşer, denizlere bakarak kudreti hisseder, yıldızları temaşa ederken sonsuzluğu sezer. Fakat çoğu zaman ayaklarının altındaki toprağı unutur. Oysa toprak, kâinat kitabının en derin, en sessiz fakat en çok konuşan sayfalarından biridir. Görünüşte pasif, cansız, sessiz gibi görünse de hakikatte toprak; hayatın beşiği, rahmetin taşıyıcısı, Halık’ın sessiz bir hatibidir.

Bediüzzaman Said Nursî’nin bakışıyla toprak unsuru, sadece bir madde değil; kâinatın en hikmetli dili, en vefalı hizmetkârı ve en çok ibadet eden unsurudur. Çünkü o, her canlının doğuşuna zemin olur, her nimetin köküdür ve her fani varlığın dönüş yeridir. Ve işte bu büyük vazifesiyle o, lisan-ı hâl ile:
“اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ”
“Tüm tahiyyeler (hayat hediyeleri, hürmetler ve selamlar) Allah’a aittir.” der.

Toprak: Hayatın Sessiz Fabrikası

Bir avuç toprağın içine bir tohum bırakırsınız. O tohum çatlar, yeşerir, dallanır, meyve verir. Bu süreç, her gün milyarlarca defa tekrarlanır. Her tohum, başka bir ağaç, başka bir çiçek, başka bir nimet olur. İşte bu sıradan gibi görünen muazzam olayda, akıl durduracak bir hakikat gizlidir: Toprak, her şeyi yetiştirebilecek potansiyele sahip bir platformdur.

Her avuç toprak, yüz binlerce farklı bitkiye uygun ortam sunabilir. Bu, öylesine akıllara durgunluk veren bir durumdur ki, eğer bunun arkasında sonsuz bir kudret, nihayetsiz bir ilim ve mutlak bir irade olmazsa, o zaman her avuç toprağın içinde milyonlarca farklı sistem ve fabrika olması gerekir. Bu ise maddeten ve aklen imkânsızdır. Demek ki o hârika yaratılış, toprağın değil, toprağa hükmeden Allah’ın eseridir.

Tahiyyat: Hayat Hediyeleri ve İlahi Selam

“اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ” cümlesi, namazın en kıymetli anında, secdeden kalktıktan sonra okunur. Bu, bir selamlaşma değildir yalnızca; bir kabulleniş, bir teslimiyet, bir ilan-ı şükürdür. Hayatın tamamı Allah’tan geldiği gibi, hayat içindeki her hediye de yalnız O’nundur.

Toprak da bu tahiyyeyi hal diliyle sürekli tekrar eder. Çünkü her canlının vücudunu inşa eden temel unsur odur. Hayat orada başlar, oraya döner. Toprak doğurur, besler, taşır ve sonunda sarar. Bu yönüyle toprak, rahmetin evi, hayatın beşiği, tevhidin aynasıdır.

Ve bu hizmeti karşılıksız yapar. Ne övülmek ister, ne de alkış bekler. İşte bu sessiz ve tevekkül içindeki hizmetkârlık, onun Allah katındaki değerini artırır.

Zerreler Halinde Tahiyyat: Sessiz Bir Zikir Ordusu

Toprağın her zerresi, her kum tanesi, adeta Allah’a dönük bir yüzle çalışır. Her birinde, binlerce hayatın potansiyeli saklıdır. Ve her biri, bir emirle hayatı fışkırtabilir. Bu potansiyelin farkında olan her kalp, toprağa yalnızca madde gözüyle değil; bir “mucize merkezi” nazarıyla bakar.

O hâlde her zerre, adeta dili olmayan bir derviş gibi:
“اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ”
“Bütün hayat hediyeleri Allah’a mahsustur.” diye sessizce zikreder.

Toprağa Dönüş: İnsanın Aslı ve İstikameti

İnsanın yaratılışında da toprak vardır, dönüşü de toprağadır.
“Sizi topraktan yarattık, yine ona döndüreceğiz.” (Tâhâ, 55)

Bu ilahi beyan, toprağın insanla olan bağını ebedî kılar. Aslı topraktır insanın. Ve ölünce toprağa döner. Bu gidiş, bir yok oluş değil; toprak gibi vazifeli olma imtihanının tamamlanmasıdır.

İnsan, hayatı boyunca toprağa benzerse; verimli, alçakgönüllü, sabırlı ve hizmetkâr olursa, toprak gibi bereketlenir ve toprak gibi ebediyet kapılarını aralar.

Sonuç: Sessizlikteki Haykırış

Toprak, görünüşte suskundur ama hakikatte en çok konuşan unsurdur. O, hem nimetin kaynağı hem de ibadetin taşıyıcısıdır. Her canlı onunla başlar, onunla yaşar ve ona döner. O hâlde, toprağın diliyle bakmak; hayatı anlamak, şükrü artırmak ve ibadeti derinleştirmek demektir.

“Her şey Allah’ındır. Hayat da O’ndan gelir, O’na döner.” demek; toprak gibi tevhid ehli olmaktır. Ve bu şuurla yaşamak, gerçek kulluktur.

Özet:

Bu makalede, toprak unsurunun yalnızca fizikî bir madde değil, hayatın kaynağı ve Allah’ın kudretine şahitlik eden bir unsur olduğu anlatılmıştır. Bir avuç toprak, sayısız canlıya menşe olur; bu ise ya imkânsız bir tesadüf ya da sonsuz kudretin eseridir. Toprak bu görevini, hal diliyle “اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ” yani “Bütün hayat hediyeleri Allah’a aittir” diyerek yerine getirir. İnsan ise, toprak gibi şükredici, alçakgönüllü ve hizmetkâr oldukça gerçek manada kulluğunu yerine getirmiş olur.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 8th, 2025