SOKAK ÇOCUKLARI VE SOKAĞIN ÇOCUKLARI
SOKAK ÇOCUKLARI VE SOKAĞIN ÇOCUKLARI
Dün dağa çıkıp da dağdan inenler, bugün dağdan inip bağdakilerini kovmaktan bahsediyorlar.
Sokak çocukları, sokağın çocukları, evin ve memleketin gerçek sahiplerini sokakla tehdit ediyorlar.
Terbiye bu ya.
Hayatı sokakta kazanıp sokakta sürdüren sokak kültürlü sokak çocukları; devlete ve devlet kademelerine sokaktan yükseleceklerini sanıyorlar.
Sokak terbiyesiyle yetişen de ancak bu kadar olur.
Soylu ve terbiye almış aileler çocuklarını pek sokağa salmaz,sokaktan alırlar.
Kurt köpek kapmasın diye.
Sokakta başı boş dolaşmasın diye.
Uyusturucusu var, berduşu var, nolur nolmaz diye.
Hatta ev terbiyesinde yetiştirdiğimiz Yumoş adlı kedimizi bile dışarıya çıkarırken yanında bulunuyoruz, ipini tutarak.
Nolur nolmaz, ipsiz sapsıza gelmesin diye.
İpini koparan ona saldırmasın diye.
Ne de olsa ev terbiyesi görmüş.
Bu aziz millet geçmişten beri ata terbiyesiyle yetişmiştir.
Sokakta yetişen başı boşlara kolay kolay pabuç bırakmaz.
Hadi hayırlısı.
*******
Sokağın Çocukları ve Evlat Terbiyesi: Bir Milletin İmtihanı
Giriş
Toplumların yükselişi, bireylerinin aldığı terbiyeyle başlar. Terbiye, sadece bilgiyle değil, ahlâkla, örfle, görgüyle, edep ve adapla yoğrulmuş bir inşa sürecidir. Bu inşa, ya aile ocağında şekillenir ya da hayatın çetin çarşısında, sokağın rastgeleliğinde. Fakat şurası kesindir ki: Her medeniyet, evin içinden doğar, sokaktan değil.
Tarihten Hikmetler
Tarihin derinliklerinde nice milletler, hanedanlar ve toplumlar görürüz ki çöküşlerinin sebebi sadece savaşlar ya da kıtlıklar değildir. Asıl çöküş, ahlâkın çözülmesiyle, terbiyenin yerini hoyratlık almasıyla başlar.
Osmanlı, son demlerinde bile Enderun Mektebi’nde padişah çocuklarını bile sokaktan uzak, edeple ve dikkatle yetiştirirken; Fransız İhtilali’nin arkasında sokağın öfkesi, sarayı basan ayak takımının terbiye yoksunluğu vardı.
İbn Haldun’un dediği gibi: “Devletler de insanlar gibidir; doğar, büyür, olgunlaşır ve çöker. Eğer bir devletin çocukları sokakta, ipsiz ve başıboş yetişiyorsa, o millet yaşlılığını yaşıyordur.”
Sokaktan Devlete: Tersine Yükselişin Tehlikesi
Bugün bazı çevrelerde, dağdan inip ovayı işgal etmek, sokaktan çıkıp devleti yönetmek bir marifet gibi sunuluyor. Oysa devlet yönetimi; terbiye, sadakat, vakar ve hikmet ister. O değerleri sokakta değil, köklerini ailede ve gelenekte bulan bir medeniyet kültüründe bulabiliriz.
Sokakta yetişmiş bir çocuk, yalnızca fizikî olarak başıboş değildir; düşünce dünyası da çoğu zaman disiplinsizdir. Sınır tanımayan, saygı bilmeyen, hak hukuk tanımayan bu zihin yapısı; adalet değil, öfke üretir.
Bugün sokaktan gelenlerin devleti tehdit etmesi, sadece fiziksel bir kalkışma değil; bir zihniyetin, köklü terbiyeye karşı başkaldırısıdır. Bu, milletin asaletine, aile yapısına, çocuk terbiyesine açılan bir savaştır.
Aile: Terbiyenin Kalesi
Türk-İslam geleneğinde çocuk terbiyesi, her şeyin önüne konmuştur. “Beşik sallayan el dünyayı sallar” sözüyle annelik ve terbiye eş anlamlı hâle getirilmiş; çocukların geleceği sadece bireysel değil, millî bir dava olarak görülmüştür.
Anne babalar, çocuklarını sokağın tesadüflerine bırakmazdı. Hele hele geçmişte “Sokakta başıboş gezen çocuk ya it olur ya dilenci” denilerek uyarılan bir milletin evladı, bugün “sokağı kutsallaştıran” bir sapkın akla asla pabuç bırakmaz.
Kürt çocuklarını sokaktan almak, “köpek kapmasın” söylemiyle değil, onlara sahip çıkmakla mümkündür. Çünkü çocuk sokaktaysa, o toplumda adalet eksik, aile zayıf, eğitim çökmüş demektir. Terbiye; dışlayarak değil, sahip çıkarak verilir. Ama asla sokak diliyle değil, medeniyet diliyle…
İpin Ucundakiler: Yumoş’un Temsili
Makalenin başında geçen “Yumoş” metaforu, aslında aile terbiyesinin bir temsili. Kendi köpeğine bile sokakta başıboş dolaşmasın diye ip takan bir aile, çocuğunu nasıl sokağa salabilir? Bugün ipini koparanlar yalnız hayvanlar değil, değerlerini koparan insanlardır. Sözde özgürlük arayışıyla bağlarını, terbiyesini, ailesini, milletini, Rabbini yitiren bir insan tipi…
İşte bu yüzden sokakta ipini koparan her “terbiyesiz”, sadece kendi değil, milletin huzurunu da tehdit eder.
Sonuç ve Değerlendirme
Toplumları çürüten şey; düşmanlar değil, içerden gelen başıboşluktur. Terbiye, bir medeniyetin ruhudur. Bu ruhu sokakta değil, evde yaşatabiliriz. Devletin asli sahibi, sokağın çocukları değil; terbiyeyle yoğrulmuş, aileden beslenen, örf ve imanla büyümüş nesillerdir.
Milletin geleceği, hangi parti veya hangi kadro değil; hangi ahlâk ve hangi terbiye ile yetiştirilen evlatlara emanet edildiğiyle ölçülür.
Makale Özeti
Bu makale, sokağın kültürü ile aile terbiyesi arasındaki derin farkı ele alarak, bir milletin ahlaki ve sosyal yapısının çocuk terbiyesiyle ne kadar yakından ilgili olduğunu anlatır. Tarihî örneklerle desteklenen yazı, sokakta başıboş kalan çocukların değil, aile terbiyesiyle yetişen evlatların milletin umudu olduğunu savunur. “Sokaktan devlete terfi” gibi ters akımların tehlikesine dikkat çeker ve geleceğimizin, köklü değerler ve ev terbiyesiyle inşa edileceğini hatırlatır.