Mes’uliyetin Mahiyeti: Kimse Başkasının Günahını Taşımaz

Mes’uliyetin Mahiyeti: Kimse Başkasının Günahını Taşımaz

“Birisinin hatasıyla başkası mes’ul olamaz. Kardeşi de olsa aşireti ve taifesi de olsa partisi de olsa o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız manevî günahkâr olup âhirette mes’ul olur, dünyada değil.”
Emirdağ Lâhikası 2

Kur’ân ve Risale-i Nur Perspektifinden Adalet ve Ferdî Sorumluluk

  1. Giriş: Adaletin Ruhunu Anlamak

İnsanlık tarihi boyunca nice toplumlar, soy, grup veya aidiyet üzerinden kolektif suçlar üretmiş, bireysel hataları kitlelere yüklemiştir. Ancak İslâm’ın adalet anlayışı, bu zulmü kökten reddeder.

Bediüzzaman Said Nursî de bu hususu şöyle ifade eder:

> “Birisinin hatasıyla başkası mes’ul olamaz. Kardeşi de olsa, aşireti de olsa, partisi de olsa o cinayete şerik sayılmaz.”

Bu söz sadece mantıki bir ilke değil, aynı zamanda Kur’ânî bir hakikatin tefsiridir. Çünkü:

> “Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez.”
(En’âm, 164; İsrâ, 15; Fâtır, 18; Zümer, 7)

  1. Ferdî Mes’uliyet: İslâm Hukukunun Temeli

Kur’ân’a göre her insan:

Kendi fiilinden sorumludur.

Başkasının suçu ile sorguya çekilmez.

Günahın cezası, onu işleyene aittir.

🔹 “İnsan için ancak kendi çalıştığı vardır.” (Necm, 39)

Bu ayetle Kur’ân, ilahi adaletin ferdî olduğunu bildirir.

Aynı şekilde:

> “Hiçbir kimse bir başkasının yükünü taşımaz.” (Zümer, 7)

Bu, hem dünyevî hukukta adaleti hem de âhirette hesap gününü berraklaştırır.

  1. Bediüzzaman’ın Vurgusu: Manevî Tarafgirliğin Tehlikesi

Bediüzzaman meseleye bir adım daha derinlik katar. Der ki:

> “Olsa olsa o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız manevî günahkâr olup âhirette mes’ul olur, dünyada değil.”

Yani:

Birinin yaptığı bir suça doğrudan karışmasak bile,

Onu savunur, alkışlar, mazur görür veya görmezden gelirsek,

Manevî mes’uliyet altına gireriz.

🔹 Bu da bize ahlâkî sorumluluk yükler. Dilsiz şeytan olmamayı, zalime meyletmemeyi emreder.

Kur’ân bu konuda uyarır:

> “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur.” (Hûd, 113)

  1. Toplumda Suçun Yayılmasının Sebebi: Kolektif Körlük

Bazen toplumda kötülük sadece kötülerin işi değildir.
Sessiz kalanlar, taraf tutanlar, “bize zarar gelmesin” diye duranlar, pasif de olsa bu kötülüğün manevî ortakları olurlar.

Bediüzzaman bu konuda çok nettir:

> “Zulme rıza zulümdür.”
“Zalimler kadar, onlara sessiz kalanlar da sorumludur.”

Kur’ân, geçmiş kavimlerin helâk sebeplerini açıklarken şöyle der:

> “İçlerinden kötülüğü yasaklayanlar pek azdı.” (A’râf, 164)

Yani bir toplumda zulüm ve günah alenî hale gelmişse, sadece işleyen değil, sustukları için engel olmayanlar da sorumludur.

  1. Hakiki Kurtuluş: Tarafgirlik Değil Hakkaniyet

Bediüzzaman, iman ehline şöyle seslenir:

Kardeşlik duygusunu, hakikatin üstünde tutmayın.

Siyasi, ırkî, grupsal aidiyetleri, adaletin önüne geçirmeyin.

Çünkü:

Adalet ilahidir.

Hakkaniyet Allah’ın sıfatıdır.

Tarafgirlik ise körlüğe sebep olur.

Kur’ân buyurur:

> “Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun, bu takvaya daha yakındır.” (Maide, 8)

🔹 İşte İslâm’da birey hem kendi amelinden sorumludur hem de doğru yerde durmakla yükümlüdür.

SONUÇ VE ÖZET

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bir insanın hatasıyla başkası dünyada cezalandırılamaz. Bu, Kur’ân’ın açık hükmüdür. Ancak manevî anlamda, haklıya haksızlık eden veya zalime meyleden kişi, ahirette sorumluluk taşır.

İslâm bireysel sorumluluk esasına dayanır.
Ancak toplumsal sorumluluk da vardır:
Sessiz kalmakla, zulmü alkışlamakla, hatayı savunmakla günaha ortak olunabilir.

🔹 Hak ve adalet, ancak nefsin, grubun ve hissiyatın önüne geçerse hayatın tamamında tecelli eder.

Makale Özeti

Kur’ân’a göre hiçbir insan, başkasının günahını yüklenmez.

Bediüzzaman bu prensibi açıklar: Suç ferdîdir, ceza da öyle olmalıdır.

Ancak zalime tarafgirlik, sessiz kalmak, manevî mes’uliyet doğurur.

Hakikî adalet, sadece suçu işleyene değil; onu meşrulaştıranlara da ahirette hesap sorar.

Tarafgirlik değil, hakkaniyet ölçüsüyle hareket eden kurtuluşa erer.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 8th, 2025