MASKELERİN DÜŞTÜĞÜ ASIR: BİR MİLLETİN İMTİHANI

MASKELERİN DÜŞTÜĞÜ ASIR: BİR MİLLETİN İMTİHANI

Tarih, milletlerin hem şahsiyet kazandığı hem de şahsiyetini kaybettiği dönemeçlerle doludur. Türkiye, özellikle son yüz yılda bu iki sınavı da aynı bünyede yaşadı. Hilafet gibi küresel bir idarenin merkezinden, Batı’nın yön verdiği bir taşraya dönüşen bu millet, uzun yıllar kimliksizlik girdabında debelendi.

Erdoğan’ın varlığı, sadece bir siyasi figür değil, aynı zamanda bir turnusol kâğıdı, bir mizaç ölçer, bir karakter terazisi oldu. Onunla beraber her şey ve herkes olduğu gibi görünmeye, maskeler düşmeye başladı. Görünmeyen görünür oldu. Gizlenen açığa çıktı. Münafıklık geleneğinin üzerine çektiği perdenin altındaki derin çürüme artık saklanamaz hale geldi.

Dış Bağlantılı Zihinler

Türkiye’nin en büyük zaaflarından biri; içerdeki iradesizliğin dışarıdaki güçlerle yaptığı ittifaktır. İngiltere, ABD, Fransa, İsrail, Çin ve Rusya gibi ülkelerin Türkiye üzerindeki etkisi sadece silahla değil, akılla, fikirle ve algıyla olmaktadır. Asıl tehlike, bu ülkelerle organik bağ kurmuş, onlarla düşünen ve onların planlarını içerde uygulayan yerli taşeron akıllardır. Bu güdümlü zihinler, kendi halkının lehine değil, efendilerinin lehine konuşur, yazar ve hareket eder.

Bu yapılar, kendi içlerinde projeleri olmayan, millete dair bir vizyon sunamayan, fakat tek bir projeleri olan kitlelerdir: Erdoğan karşıtlığı. Çünkü Erdoğan, onların iç yüzünü ortaya çıkaran bir projektör oldu. Onun varlığı, onların yok oluşu anlamına gelir. Onun duruşu, onların eğriliklerini izhar eder.

Nankörlük ve Unutuş

Ne gariptir ki, Erdoğan sayesinde medyada, siyasette, bürokraside belli mevkilere gelmiş bazı şahıslar, en büyük saldırıyı yine ona yapmaktadır. Bu, sadece nankörlük değil, aynı zamanda tarih ve ahlak önünde ağır bir vebaldir. Bu kişiler, kendilerine verilen fırsatları kişisel ikballer uğruna harcarken, millete ve tarihe karşı olan borçlarını unuttular. Tıpkı Yusuf’u kuyuya atan kardeşleri gibi; hased, nankörlük ve korku onları ihanete sürükledi.

Kim Kimdir Ortaya Çıktı

Bu arada Türkiye’de bir “karakter devrimi” yaşandı. Kimin milletle beraber, kimin millete karşı olduğu anlaşılır hale geldi. Medyada, siyasette, sanatta ve ilimde; kim samimi, kim sahte olduğu netleşti. Bu süreç aslında sancılı bir arınma sürecidir. Çünkü içteki kir açığa çıkmadan temizlik başlamaz. Bugün yaşanan krizler, çatışmalar ve ifşaatlar; bir milletin yeniden kendi hakikatine dönme sancılarıdır.

Millet Benliğini Yeniden Buldu

En büyük kazanım ise budur: Millet benliğine, özüne, tarihine ve inancına yeniden dönmeye başladı. Toplumsal hafıza, Batı’nın sunduğu sahte kimliklerden sıyrılıp kendi asli değerlerine yöneldi. Bunda Erdoğan’ın liderliğinin büyük bir payı vardır. Çünkü o, sadece yollar ve köprüler yapmadı; zihinsel ve kültürel bir yeniden doğuşa vesile oldu.

Özet:

Bu makale, Türkiye’nin son yüz yıldaki kimlik mücadelesine odaklanarak, Sayın Erdoğan’ın bu süreçte oynadığı belirleyici rolü ele almaktadır. Özellikle dış bağlantılı zihinlerin, Erdoğan düşmanlığını bir araç olarak kullanarak Türkiye’nin bağımsızlık yürüyüşünü engelleme çabası analiz edilmektedir.
Tıpkı yüz yıl önce merhum Abdülhamid’e yapıldığı gibi.
Erdoğan’ın liderliğiyle beraber maskeler düşmüş, kimin kim olduğu belirginleşmiş, millet ise kaybettiği benliğine yeniden kavuşmuştur. En önemli mesaj ise şudur: Asıl imtihan, içerideki düşmanla verilendir. Ve bu imtihanın neticesi, milletin asıl ve asil karakterini ortaya çıkaracaktır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 8th, 2025