İki Yol Arasında Değil, Bir Yoldayız: Bu Topraklarda Ya İman Ya Hiçlik Var

İki Yol Arasında Değil, Bir Yoldayız: Bu Topraklarda Ya İman Ya Hiçlik Var

“Küfür ile iman ortası yoktur. Bu memlekette İslâmiyet’e karşı komünist mücadelesi ortası olamaz. Sağ ve sol, ortası üç meslek icab ettirir. Eğer İngiliz, Fransız deseler hakları var. Sağ İslâmiyet, sol komünistlik, ortası da Nasraniyet diyebilirler. Fakat bu vatanda küfr-ü mutlaka karşı iman ve İslâmiyet’ten başka bir din, bir mezhep olamaz. Olsa dini bırakıp komünistliğe girmektir. Çünkü hakiki bir Müslüman hiçbir zaman Yahudi ve Nasrani olamıyor. Olsa olsa dinsiz olup tam anarşist olur.”Emirdağ Lâhikası 2

“İmanla küfür ortasında bir çizgi yoktur; o çizgi, ya karanlığa ya da aydınlığa çıkar.”

Medeniyetlerin kaderinde inanç esaslı ayrışmalar belirleyicidir. Tıpkı gece ile gündüz gibi, imanla küfür arasında da kesin ve belirgin bir sınır vardır. Bu sınır, bazı toplumlarda görece flu olabilir; ancak bazı milletler vardır ki, ya İslâmiyet’le yaşar ya da tamamen ruhsuz bir anarşiye sürüklenir. İşte o milletlerden biri de Türk milletidir.

Orta Yolcuların Yanılgısı

Modern Türkiye’de bir asırdır “ılımlı laiklik”, “ortada bir ideoloji”, “ne sağcıyım ne solcu” gibi kavramlarla milletin önüne bir “üçüncü yol” konmaya çalışılıyor. Bu üçüncü yol, ne yazık ki ne İslâm’ı yaşatan bir yoldur ne de açıkça küfrü ilan eden dürüst bir sapmadır. Tam aksine, bir buhranın, kimliksizliğin, fikrî çürümenin adıdır.

Bediüzzaman Said Nursî bu meseleyi şöyle ortaya koyar:

> “Bu memlekette İslâmiyet’e karşı komünist mücadelesi ortası olamaz.”

Neden?

Çünkü bu milletin fıtratında, tarihinde, ruhunda tevhid ve İslâm hakikati derinlemesine kök salmıştır. Bu millet Hıristiyan olamaz, Yahudi hiç olamaz. Dini bıraksa, boşluğa düşer ve anarşist olur. Çünkü bu topraklarda küfür, organize bir sistem değil; bir çöküştür.

İngiliz’in Ortası, Türk’te Boşluk

İngiliz, Katoliklikle Protestanlık arasında bir yol bulur. Fransız laikliği, Hristiyanlık zemininde bir denge kurabilir. Ama Türkiye’de böyle bir zemin yoktur. Burada “orta yol” denilen şey, aslında İslâm’dan uzaklaştıran ince ve sinsi bir kayma hattıdır.

Sağ, İslâmiyet’tir.
Sol, komünistliktir.
Ortası, bu millet için yok hükmündedir.

Çünkü ortada durmak, doğrularla yanlışları meczetmek anlamına gelir. Hak ile batıl bir araya gelirse, hak zedelenir; batıl güçlenir. Bu sebeple, Bediüzzaman’ın tesbiti çok nettir:

> “Küfür ile iman ortası yoktur.”

İslâmiyet’ten Sapan, Hiçliğe Düşer

Tarihte Müslüman olup da sonra başka bir dine geçen milletlerin çoğu yok olmuş ya da kimliksizleşmiştir. Çünkü İslâm, insanın tüm yönlerini kapsayan bir dindir: Akıl, kalp, ruh ve beden hep birlikte yönelir. Bu bütünlük bozulursa, insan yarım kalmaz; tamamen dağılır.

Ve işte Türkiye’nin bugün yaşadığı kimlik buhranı, tam da bu noktada baş göstermektedir. Ne tam Batılı olabildik, ne de İslâm’a tam sarıldık. Bu arada kalanlar, zamanla ya anlamsız bir sekülerliğe ya da yıkıcı bir inançsızlığa sürüklendi. Uyuşturucu, intihar, aile dağılması, kimlik kaybı gibi problemler; hep bu inançsız aralığın neticesidir.

Çözüm: Tam Bir İman, Saf Bir İstikamet

Bu milletin selâmeti, İslâm’a tam yönelmek ile mümkündür. Ortada durmak; ne Batı’ya yaranır ne de İslâm’a sadakat getirir. Sağlam bir duruş için, inancını netleştirmek gerekir.

Ya iman, ya inkâr.

Ya Kur’an, ya boşluk.

Ya ubudiyet, ya serkeşlik.

Çünkü imanla küfür ortası bir köprü değil, bir uçurumdur.

ÖZET:

Emirdağ Lâhikası’nda belirtildiği üzere, Türkiye gibi İslâmî temeller üzerine kurulu bir millet için imanla küfür arasında bir “orta yol” yoktur. Sağ İslâm’dır, sol komünistliktir; ortası ise bu millet için yok hükmündedir. Çünkü bir Türk, Hristiyan ya da Yahudi olamaz; dini bırakırsa ancak anarşist ve kimliksiz olur. Bu sebeple “ortayolculuk” bir çözüm değil, tehlikeli bir yok oluşun adıdır. Kurtuluş, sadece tam bir imanla, istikametli bir hayatla mümkündür.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 8th, 2025