İffetin Bedeli ve İzzetin Tercihi: Kadın, Maişet ve Ubudiyet Dengesi

İffetin Bedeli ve İzzetin Tercihi: Kadın, Maişet ve Ubudiyet Dengesi

“Fıtraten kadın, zaafı için maişet noktasında bir yardımcıya muhtaçtır. O ihtiyaç için şimdiki terbiye-i İslâmiyeden ders almayan; serseriliğe, tahakküme alışanlardan o küçük bir iaşesi hatırı için tahakkümler altına girip riyakârane kocasının rızasını tahsil etmek yolunda hayat-ı dünyeviye ve uhreviyesinin medarı olan ubudiyetini ve ahlâkını bozmak bedeline, köy kadınları gibi kendi nafakasını kendi çalışmasıyla kazanmak, on defa daha kolaydır. Rezzak-ı Hakiki çocukların rızkını süt ile verdiği gibi onların da rızkını o Hâlık-ı Rahîm veriyor. O rızık hatırı için namazsız ve ahlâkını kaybetmiş bir zevci aramak, riyakârane çalışıp tahakkümü altına girmek elbette Nur talebesinin kârı değil. ”
Emirdağ Lâhikası 2

“Kadının şerefi, iffeti; izzeti ise kulluk bilincidir.”
Zaman değiştikçe değerler de değişiyor; ama hakikat değişmiyor. Kadın, insanlığın yarısıdır, anneliğin sığınağıdır, merhametin remzidir. Lakin modern zaman, kadını ya bir tüketim nesnesine ya da sadece ekonomik bir varlığa indirmiştir. Oysa kadının hakikî kıymeti, fıtratının ve ubudiyetinin korunmasıyla mümkündür.

Fıtratın Fısıltısı: Kadın Zayıftır Ama Zillet İçin Değil

Risale-i Nur’da geçen “fıtraten kadın zaafı için maişet noktasında bir yardımcıya muhtaçtır” ifadesi, kadının ekonomik değil, fıtrî bir hakikate işaret eder. Zira kadın yaratılış itibarıyla daha ince, daha şefkatli, daha kırılgandır. Bu zafiyet, horluk değil; bir hikmettir.

Kadın, aile hayatında erkeğin desteğine, onun muhafazasına ve rızasına muhtaçtır. Ama bu ihtiyaç, tahakküm altına girmek, izzetini kaybetmek, riyaya sapmak pahasına değil; izzetli bir beraberlik içinde bir araya gelmek içindir.

Terbiye-i İslâmiye Olmadan Gelen Tehlike

Eğer erkek, İslâm terbiyesi almamışsa; dinden, ahlâktan, merhametten uzaksa; kadının bu fıtrî ihtiyacını bir sömürü aracı hâline getirir. İşte burada kadın, bir tercih noktasına gelir:

> “Ubudiyetini ve ahlâkını bozmak pahasına, riyakârane bir erkeğin tahakkümüne mi girecek? Yoksa köy kadınları gibi kendi nafakasını izzetle mi kazanacak?”

İşte bu sorunun cevabı, her çağın kadınına yapılmış bir şahsiyet ve izzet çağrısıdır.

İffet mi? İaşe mi?

Modern çağ, kadına “özgürlük” diye sömürü zincirini uzatıyor. Onu ya reklam panolarında bir yüz, ya da patron masasının karşısında bir maaş nesnesi yapıyor. Bu tabloda, kadın ya süslenmek ve beğenilmek için yaşıyor, ya da ekonomik kaygılarla hayatta kalmaya çalışıyor. Oysa:

> “Rezzak-ı Hakiki, çocuklara rızıklarını sütle verdiği gibi, kadınlara da rızıklarını kendi rahmetiyle verir.”

Bu kudsî cümle, kadına verilmiş bir teminat gibidir. Yani sen Allah’ın kulusun. Rızkın Allah’tandır. Ahlâkını kaybetmek, namazsız bir zevcin gözüne girmek için riyaya girmene gerek yoktur.

Mümin Kadının Tavrı: İzzetli İktisat ve Ubudiyetle Direniş

Nur Talebesi olan bir kadın veya iman şuuru taşıyan bir hanımefendi; geçim için şerefini zedelemez. Kocasının helal kazanmasına destek olur; ama onun zulmüne, ahlâksızlığına, ibadetsizliğine razı olmaz. Bu çağrıda bir kadın hareketi değil, bir izzet ve ibadet hareketi gizlidir.

Bu çağın kadınları, evet üretmeli, çalışmalı, kendini geliştirmelidir. Ama bunu yaparken:

Ahlâkını yitirmemeli,

Kendisini meta gibi sunmamalı,

Erkek egemenliğine değil, Allah’ın rızasına göre bir hayat kurmalıdır.

ÖZET:

Kadın, maişet konusunda fıtraten bir yardımcıya muhtaçtır. Ancak bu ihtiyaç, zillet ve riyakârlık pahasına olmamalıdır. İslâmî terbiye almamış erkeklerin tahakkümü altına girmektense, kendi rızkını helal ve izzetli bir şekilde kazanmak daha evladır. Çünkü asıl maksat, kadının hem dünya hem ahiret saadetini sağlayacak ubudiyetini ve ahlâkını korumasıdır. Kadına rızkı veren Allah’tır; onun izzetini zedeleyerek çalışmasına asla muhtaç değildir. Mümin kadın, bu bilinçle yaşar ve izzeti, iffeti ve ubudiyeti pahasına hiçbir şeye tâviz vermez.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 8th, 2025