Bir Avuç Hava”da Tecelli Eden Kudret: Radyodan İman Dersleri

Bir Avuç Hava”da Tecelli Eden Kudret: Radyodan İman Dersleri

“Kelimelerin envaının kabı ve mahfazası olan yanımdaki bu radyo makineciğindeki bir avuç hava, kat’iyen gösteriyor ki şimdi elimizde baktığımız radyo istasyon cetveli namındaki listede yazılı iki yüze yakın merkezden bir saatten bir seneye kadar uzak ve muhtelif mesafelerden aynı dakikada bir tek kelime-i Kur’aniye, mesela ‎ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ‎  kelâmı tam hurufatıyla ve şivesiyle ve söyleyenin mahsus sadâsının tarzıyla, bu makinedeki bir avuç havanın zerreleriyle hiç tagayyür etmeden kulağımıza gelmek için ve muhtelif kelimat-ı Kur’aniyeyi ayrı ayrı sadâ ile çeşit çeşit şive ile keza hiç tagayyür etmeden ve bozulmadan bizim kulağımıza getirmek için o bir avuç havanın her bir zerresinde öyle hadsiz bir kuvvet ve ihatalı bir irade ve bütün rûy-i zemindeki merkezlerde o Kur’an’ı okuyan hâfızların ayrı ayrı şivelerini bilecek ihatalı bir ilim ve onları bütün görecek ve işitecek muhit bir göz ve her şeyi bir anda işitebilir bir kulak olmazsa elbette bu mu’cize-i kudret vücuda gelmeyecek. ”
Emirdağ Lâhikası 2

  1. Görünenin Ardındaki Görünmeyen Kudret

Zamanın insanı çoğu zaman gördüğü şeyin arkasındaki hikmeti göremez. Radyoda yankılanan sesler, Kur’an tilavetleri, ezgiler ve haberler… Bunlar sıradan gibi görünse de, Bediüzzaman’a göre, bu seslerin bozulmadan, birbirine karışmadan bir avuç hava zerresinde taşınması, ilahi kudretin mucizevî bir tecellisidir.

Bu noktada Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası’nda şu soruları zihinlere bırakır:

Aynı anda yüzlerce sesi, sadâsıyla ve şivesiyle kim ayırır?

Her sesi bozulmadan kilometrelerce öteye kim ulaştırır?

Havanın her bir zerresine bu taşıma görevini kim verir?

Cevap açık ve nettir: Allah. Çünkü bu işlemler sonsuz bir ilim, irade ve kudret ister. Hava zerresi ise bilinçsiz bir varlıktır. O zaman bu işin arkasında muhit bir kudret vardır.

  1. Radyonun Gösterdiği Kudret Haritası

Bediüzzaman, bir avuç hava zerresinin, dünyanın dört bir yanından gelen Kur’an tilavetlerini aynı anda taşıyabilmesini “mu’cize-i kudret” olarak nitelendirir. Bu, sadece fizikî bir olay değil, aynı zamanda tevhidi ispatlayan bir kevnî ayettir.

> “…bir tek kelime-i Kur’aniye, mesela اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ kelâmı, tam hurufatıyla, şivesiyle, söyleyenin sadâsının tarzıyla…”
“…bir avuç hava zerresiyle hiç tagayyür etmeden kulağımıza gelir.”

Bu ifadede anlatılanlar, sıradan bir fizik yasası değil, ilahi düzenin zerrelere kadar işlemiş mükemmelliğidir.

  1. Bir Avuç Hava ve Sonsuz Kudret

Bediüzzaman’ın anlatımına göre, havadaki zerrelerin her biri adeta şuurlu bir görevli gibi çalışmaktadır:

Her biri farklı merkezden gelen sesi tanır.

Onu bozmadan, karıştırmadan iletir.

Aynı anda binlerce farklı sesi taşıyabilir.

Peki bu nasıl olur?

İlimsiz olmaz. İradesiz işlemez. Kudretsiz vücuda gelmez.

Demek ki:

🔹 Havanın her bir zerresinde ihatalı bir ilim (her şeyi bilen),
🔹 muhit bir kudret (her şeyi kuşatan güç),
🔹 şuurlu bir irade (hedefe yönelik bilinçli tasarım) vardır.

Ve bu sıfatlar yalnız Allah’a aittir.

  1. Radyo: Ateizmin Değil, Tevhidin Delili

Bugün birçok insan bilimi Allah’tan uzaklaştırıcı bir araç gibi görür. Oysa Bediüzzaman’a göre gerçek bilim, marifetullahın yoludur.

Radyo: Kulaklara hitap eden bir Kur’an dersi gibidir.

Televizyon: Gözlere gösterilen kevnî ayetleri okutan bir ekrandır.

İnternet: Eşzamanlı irade ve kudretin binlerce örneğini gösteren bir ağdır.

Bunlar tevhidi inkâr değil, isbat eder. Yeter ki hikmet nazarıyla bakılsın.

  1. Tefekkürün İnşası: Bilimle İmanın Buluşma Noktası

Kur’an’ın “De ki: “Göklerde ve yerde olanlara bir bakın!” Ancak o apaçık ayetler ve uyarılar iman etmeyecek bir halka yarar sağlamaz.

قُلِ انْظُرُوا مَاذَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَا تُغْنِي الْاٰيَاتُ وَالنُّذُرُ عَنْ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ
Kulinzuru maza fis semavati vel ard, ve ma tugnil ayatu ven nuzuru an kavmin la yu’minun.” emriyle Bediüzzaman, gözümüzü göklere, kulağımızı cihazlara, aklımızı ise hakikate yönlendirir.

Radyo gibi cihazlar, bir ilahî simülasyon gibi çalışır:

Şekil vardır, ama ruh Allah’tandır.

Ses vardır, ama hareket ettiren ilim Allah’a aittir.

Görünmeyen şeyler taşınır, ama düzen içinde.

🔹 Bu tefekkür, camide başlar, laboratuvarda kemale erer.

SONUÇ: Radyonun Gösterdiği Hakikat

Bir avuç hava zerresi… İçinde milyarlarca kelime, şive, sadâ… Hiçbiri karışmadan, eksilmeden, sapmadan ulaşır kulağa. Bu, Allah’ın varlığına ve birliğine şahitlik eden sessiz bir âyettir.

Radyo bir ayet değil belki, ama kevni ayetleri gösteren bir penceredir. Bediüzzaman’ın nazarıyla bakıldığında, teknoloji tefekküre, fizik imanî delile dönüşür.

Ve işte tam burada iman bir kez daha der ki:
“Her şey O’nu gösteriyor.”

Makale Özeti:

Radyoda işleyen düzen, Allah’ın kudretini ve ilmini isbat eden bir tefekkür alanıdır.

Hava zerrelerinin milyonlarca sesi, sadâsıyla ve şivesiyle karıştırmadan taşıması, tesadüfle açıklanamaz.

Bediüzzaman, teknolojiyi inkâr aracı değil, iman tefekkürü olarak görür.

Radyonun arkasında, her şeyi kuşatan bir kudret, ihatalı bir ilim ve mutlak bir irade vardır.

Radyo, modern çağda tevhidi anlamanın ve anlatmanın bir delilidir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 8th, 2025