İman Eğitimi: Çocukta Başlar, Nesilleri Kurtarır

İman Eğitimi: Çocukta Başlar, Nesilleri Kurtarır

“Risale-i Nur’un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta masum çocuklardır. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyet’i kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil belki davacı olur: “Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?” ”
Emirdağ Lâhikası 1

Giriş

Günümüzde eğitimin en büyük zaaflarından biri, sadece aklı besleyip ruhu ihmal etmesidir. Bilgi çağında, teknolojiyle donatılmış nesiller yetiştiriliyor; fakat aynı oranda inanç, merhamet, ahlâk ve maneviyat aktarımı sağlanamıyor. Bu da nesillerin sadece zihinlerini değil, kalplerini de boşlukta ve karanlıkta bırakıyor.

Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası’nda bu hakikati çarpıcı bir şekilde dile getirir:

> “Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir…”

Bu cümle, hem bir uyarı hem bir çağrıdır: İman eğitimi, erken yaşta verilmeli; yoksa sonradan telafisi neredeyse imkânsız hale gelir.

  1. Fıtrî Talebeler: Masum Çocuklar

Risale-i Nur’un fıtraten en uygun talebeleri, masum çocuklardır. Çünkü çocuk, henüz saf ve bozulmamış bir fıtrat üzeredir. Kalbi iman nurunu kabule müsaittir. Küçüklüğünde aldığı hakikat tohumları, büyüdükçe iman ağacına dönüşür. Fakat bu dönem kaçırılırsa, dünya ve nefsin tesiri altında şekillenen bir zihin, iman hakikatlerini kabule yabancılaşır.

> “Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyet’i kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer.”

Bu ifadeyle Bediüzzaman, imanı öğretmenin en ideal vaktinin çocukluk çağı olduğunu, sonrasında bunun adeta bir “yabancı dine geçiş” kadar zorlaştığını belirtir.

  1. Dindar Aile ve İman Aktarımı

Çocuklar, sadece okuldan değil, en başta aileden öğrenir. Eğer anne-baba dindar değilse, ya da dini sadece sözde bırakıp hayata yansıtmıyorsa, çocuk rol model bulamaz. Hatta dinî değerleri, hayatın dışında bir “geçmiş kalıntısı” gibi görmeye başlar. Bu da onda dinden bir soğuma, dindarlara karşı bir yabancılaşma meydana getirir.

Bediüzzaman’ın uyarısı çok net:

> “Peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa daha ziyade yabanilik verir.”

Yani dinî eğitim eksik olursa, fen ilimleri çocuğu olgunlaştırmaz; gurur ve materyalizmle onu daha da yabancılaştırır. Çünkü ruhu olmayan bilgi, kalbi kurutur.

  1. Dünyevîleşmiş Evlat, Âhiret Belası Olur

Sadece dünya eğitimiyle büyümüş bir çocuk, manevî bağlardan kopuk olur. Anne babasına hürmet değil; menfaatle yaklaşır. Maddiyat bitince sevgisi biter. Hatta daha ileri giderek:

> “Çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur.”

Bu korkunç cümle, anne babasını sadece bir yük gören, şefkatten uzak ve benmerkezci bir nesli tarif eder. Böyle evlât, dünyada rahmet değil, bela; âhirette de şefaatçi değil, davacı olur.

  1. Evladın Âhiretteki Hesabı: “Neden Terbiye Etmediniz?”

Bediüzzaman’ın şu cümlesi, tüm anne babalar için hem dehşetli hem uyarıcıdır:

> “Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur: ‘Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?’”

Evlat, mahşer günü ebeveyninden davacı olabilir. Çünkü sorumluluk, sadece karın doyurmak ve okul okutmak değil; imanı kazandırmak, ahlâkı yerleştirmek, kalbi diriltmektir. Bu yapılmazsa, o çocuk mutsuz bir dünya, hesaplı bir âhiret yaşar.

Sonuç: Çocuk Kalbine Atılan İman Tohumu, Ebedî Meyve Verir

İslâmî terbiye sadece bir gelenek değil; yarınlardan, hem bu dünyada hem ebediyette huzur ve selâmet bekleyen bir milletin teminatıdır. Risale-i Nur’un iman dersleri, özellikle çocuklara yönelik sade ve derin anlatımıyla, zihinle kalbi buluşturan eşsiz bir eğitim modelidir. Çocuklukta alınan iman dersi, ebedî bir meyve verir; ama ihmal edilirse hem dünyada sıkıntı hem âhirette vebal getirir.

Özet

Bu makalede Emirdağ Lâhikası’ndan alınan bir pasaj doğrultusunda, çocuklukta iman eğitiminin önemi vurgulanmıştır. Küçüklüğünde imanî ders almayan bir çocuk, sonradan İslam’a yabancılaşabilir; hatta ailesine bela ve âhirette davacı olabilir. Dindar anne-baba ve erken yaşta verilen İslâmî terbiye, çocuğun hem dünya hem ahiret saadeti için zorunludur. Risale-i Nur, çocukları bu manevî eğitime fıtraten en uygun talebeler olarak görür.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 6th, 2025