Her Yer Kerbela: Gazzeli Mazlumların Sessiz Çığlığı
Her Yer Kerbela: Gazzeli Mazlumların Sessiz Çığlığı
Bir zamanlar Kerbela çöllerinde susuz bırakılan Hz. Hüseyin ve yârenleri gibi, bugün Gazze’nin sokaklarında da binlerce masum, dünyanın gözleri önünde susuz, kefensiz, mezarsız bırakılıyor. Hicrî 61 yılındaki zulmün yankısı, 1446 yıl sonra modern çağın dijital ekranlarında yeniden vücut buluyor. Artık her yer Kerbela, her gün Aşura…
Gazze’de akan kan, sadece bir coğrafyanın değil; bütün insanlığın ahlak sınavının kırmızı çizgisi olmuştur. Ama görüyoruz ki, “insanlık” adına ahlakını kaybeden bir çağda yaşıyoruz. Morglarda yer yok, kefen yok, mezar yok. Ama zalimlere karşı da öfke yok, hesap yok. Ne Birleşmiş Milletler’in ne de “uygar dünyanın” bir mahcubiyeti var. Çünkü artık vicdanlar da morga kaldırıldı.
Modern Çağın Yezidleri ve Maide Suresi’nin Uyarısı
Gazze’yi bombalayanlar, sadece bir ülkenin generalleri değil; aynı zamanda yeryüzünün zalim düzenidir. Bir yanda işgalci bir rejim, diğer yanda onun borazanlığını yapan medya, istihbarat, ekonomi ve diplomasi aygıtları. İşte tam burada Kur’ân-ı Kerîm’in şu uyarısı kulaklarımızda çınlamalı:
> “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”
(Maide Suresi, 51)
Bu ayet, sadece bir diplomatik uyarı değil; aynı zamanda imani bir duruş çağrısıdır. Mü’min, dostunu imanına göre seçer. Zalimle aynı safta yürüyen, mazlumun karşısında durmuştur. Mazluma sırt çeviren, zalimin safına geçmiştir. İşte Gazze; bu ayrımın yapıldığı mihenk taşıdır.
İsraf Olmasın Diye Atılan Bombalar: Kalplerin Çürümüşlüğü
Bir ülke, İran’dan dönen savaş uçaklarındaki “boşta kalan” mühimmatı Gazze’ye atıyor. İsraf olmasın diye. Bu, sadece bir askeri refleks değil; kalplerin çürümüşlüğünün manifestosudur. Bombanın maliyeti, bir çocuğun canından kıymetli görülüyor. Ve bu vahşeti alkışlayanlar, gözlerini kapatanlar, sözümona “medeniyetin merkezleri” oluyor.
Bütün bu yaşananlar gösteriyor ki, dünya terazisi bozulmuş. Hak ile bâtılın terazisi değil, artık sadece kâr ile zarar hesapları yapılıyor. Oysa mü’min, kârını vicdan terazisinde tartar. O terazide Gazze’nin feryadı, Arş-ı Âlâ’ya ulaşıyor ama yeryüzünde yankısını bulamıyor.
Medyanın Maskesi ve BBC’nin İtirafı
Bir zamanlar objektifliğiyle övünen kurumlar, şimdi İsrail’in PR merkezine dönmüş durumda. BBC çalışanlarının kendi kurumlarına karşı yazdığı mektup, bu çürümenin içerden gelen ilk tanıklığı oldu. O mektup, medyanın kirli yüzünü değil, hâlâ ayakta kalmış birkaç vicdanın çırpınışını gösterdi.
Gerçek şu ki: Zalim yalnızca bombayı atan değildir. O bombayı aklayan, görünmez kılan, gündemden düşüren, “iki taraf da aynı” yalanını söyleyen herkes bu zulme ortaktır.
Gazze: Yeryüzünün İmtihan Alanı
Gazze bugün sadece bir şehir değil; bütün ümmetin imtihanıdır. Kimin kalbi titrer, kimin susar, kimin sözde ama dilsiz olduğunu gösteren bir aynadır. Ve biz bu aynaya baktıkça ya imanımızı hatırlıyor ya da gafletimizi örtmeye çalışıyoruz.
> Kim bir zalime ‘sen zalimsin’ demezse, Allah onun kalbini mühürler,hakikati tezahür eder.
Yani kalbi bir mühürlenmişlik içindeyiz.
Bu nedenle Gazze, sadece bir siyaset konusu değil; bir iman, bir ahlak ve bir vicdan meselesidir. Bugün Gazze’nin yanında durmayan, yarın Allah’ın huzurunda hangi mazereti gösterebilir?
Özet
Gazze’de yaşananlar, modern dünyanın Kerbela’sıdır; kefensiz, mezarsız ölüler, suskun bir dünyanın suçudur.
Kur’ân, zalimleri dost edinmeyin diyerek, mazlumun yanında saf tutmamızı emreder.
İsrail’in zulmü, sadece askerî değil, medya ve diplomasi yoluyla da sürdürülmektedir.
Gazze, ümmetin imtihanıdır. Sessizlik, tarafsızlık değil; zalime ortaklıktır.
Her mü’minin vicdanı, bu zulüm karşısında konuşmalıdır; çünkü zulme susmak, zulmü onaylamaktır.