Hayatın Sessiz Vedası: Geliş, Gidiş ve Geride Kalan Sessizlik

Hayatın Sessiz Vedası: Geliş, Gidiş ve Geride Kalan Sessizlik

İnsan hayata gözlerini açtığında, ne olup bittiğinin farkında değildir. Sevinç çığlıkları, gözyaşları, dualar ve umutlarla karşılanır. O bir bebekken etrafındakilerin en büyük gündemi olur. Ama o bebek, günün birinde bir vedanın da konusu olacaktır. İşte hayat böyle başlar; başkalarının sevinciyle.

Çocukluk oyunlarla, okul çağları kalemle, defterle geçer. Sonra gençlik gelir; umutlar, evlilik planları… Derken bir iş bulunur, ardından bir eş ve aş. Hayat bir çark gibi dönmeye başlar. Çocuklar doğar, büyür, tıpkı kendisi gibi onlar da aynı devri daime girer. Her şey hızlıdır, zaman su gibi akar. Ta ki, bir gün kapısına emeklilik mektubu gelene kadar…

İşte o zaman insan fark eder ki; hayat büyük bir koşturmaca, kendisi ise sahnede bir aktör. Seyirciler değişmiş, oyuncular değişmiş ama oyun aynı kalmış. Dün kendisinin anne-babasına baktığı gibi, bugün çocukları ona sadece uzaktan selam veriyor. Ev kalabalıktı, şimdi sessiz. Sofralar neşeliydi, şimdi sade ve sakin. Gözleri eşiyle buluşur; ama o da artık yolun sonuna yaklaşmaktadır.

Ve o anda, bir şairin mısraları kulaklara gelir:

> “Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan âkıbet yer yer seni.
Onun için onun adı yer oldu.
Önce besler sonra kendi yer seni.”
– İbn Kemal Paşa

Evet, adın “yer” oluyor sonunda. Bir zamanlar bastığın yeri hissediyordun, şimdi o yer seni kucaklıyor. Önce besliyor, sonra seni yavaş yavaş içine alıyor. Veda vakti geldiğinde ise, geriye kalanlar sadece birkaç hatıra, bir iki fotoğraf ve eğer nasip olmuşsa, birkaç “hoş sada” oluyor.

Ama asıl mesele orada başlıyor. Çünkü dünyada yapılan eserler geçicidir. İnsan, ölümsüz bir hatıra bırakmak istiyorsa, bu kalplerde iz, ahirette kurtuluş vesilesi olacak eserlerle mümkündür. O yüzden ne güzel söylenmiş:

> “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde,
fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme!”

Hayatın Sessiz Dersi

Bu dünya bir misafirhane… Her gelen ayrılmak için gelir. Ve her ayrılan bir iz bırakır. Ne kadar yaşarsak yaşayalım, nihayetinde toprağın altına gireceğiz. Ama mesele şu:
Toprağa girmeden önce kalplere girebildik mi?
Bir sadaka-i cariye, bir dua, bir hayırlı evlat, bir güzel söz bıraktık mı?
Eğer bu sorulara cevap verebiliyorsak, hayat gerçekten yaşanmış demektir.

Özet:

Bu makalede, insan hayatının doğumdan ölüme kadar olan seyrine hüzünlü ve ibretli bir pencereden bakılmıştır. Hayatın bir devri daim olduğu, gençlik ve dünya telaşının geçici olduğu, sonunda ise gerçek değerin, ahiret için yapılanlarla ölçüldüğü anlatılmıştır.
Şair İbn Kemal Paşa’nın sözleriyle hayatın fâniliği ve kalıcılık meselesi hikmetle anlatılmıştır.
Ana mesaj: Hayat gelip geçer; mühim olan hoş bir sada, ebedî bir iz bırakmaktır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 6th, 2025