Unutkanlığın Hikmet Yönü: Haram Nazarın Hafıza Üzerindeki Tesiri

Unutkanlığın Hikmet Yönü: Haram Nazarın Hafıza Üzerindeki Tesiri

“Risale-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: “Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım?” Ben de dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünkü rivayet var. İmam-ı Şafiî’nin (ra) dediği gibi: “Haram nazar, nisyan verir.”

   Evet, ehl-i İslâm’da nazar-ı haram ziyadeleştikçe hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip vücudunda sû-i istimalat ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelir.

   Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden hususan bu memalik-i harrede o sû-i nazardan sû-i istimalat, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes cüz’î küllî o şekvadadır. İşte bu umumî hastalığın tezayüdüyle, hadîs-i şerifin verdiği müthiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki: “Âhir zamanda, hâfızların göğsünden Kur’an nez’ediliyor, çıkıyor, unutuluyor.” Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur’an’a bu sû-i nazarla bazılarda set çekilecek, o hadîsin tevilini gösterecek.

لَا يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ ”
Kastamonu Lâhikası

Giriş:
Zamanın hızla aktığı, dikkat dağınıklığının arttığı ve maneviyatın zayıfladığı bir çağda, insanlar hem zihinsel hem de kalbî birçok rahatsızlıkla yüzleşmektedir. En yaygın şikâyetlerden biri de “unutkanlık”tır. Ancak bu rahatsızlık sadece fizyolojik ve psikolojik nedenlerle değil, aynı zamanda manevî sebeplerle de açıklanmalıdır.

Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası’nda bu meseleye farklı ve derinlikli bir bakış getirir. Bir hafız talebenin unutkanlık şikâyeti üzerine verdiği cevap, çağımız insanının da hastalığını teşhis ve tedavi mahiyetindedir:
“Haram nazar, nisyan verir.”

Bu cümle, yalnızca bir nasihat değil, insan fıtratını ve yaratılış gayesini temel alan hikmetli bir uyarıdır.

  1. Nazarın Mahiyeti ve İnsan Üzerindeki Tesiri:
    İnsanın gözü, kalbin penceresidir. Nereye ve nasıl bakarsa, kalbi de ona göre şekillenir. Özellikle nâmahreme bakış, Kur’an ve hadislerde haram kılınmış ve bu nazarın, hem kalbi kararttığı hem de maneviyatı zayıflattığı bildirilmiştir.

Bediüzzaman, haram nazarın sadece günah olmakla kalmadığını, aynı zamanda hafızayı, zihni ve ruhu olumsuz etkilediğini belirtir. Çünkü haram bakış, nefsanî hevesatı harekete geçirir, insanda dahili bir enerji israfına ve sonrasında da zihinsel zaafa neden olur. Bu, sadece ilmî bir açıklama değil; aynı zamanda tıbbî ve psikolojik olarak da bugün teyit edilen bir hakikattir.

  1. Zihnî İsraf ve Hafıza Üzerindeki Yıkım:
    Nefsanî arzuların tahrikiyle insan, fıtrî dengesini kaybeder. Bedenî istimal fazlalaşır, sinir sistemi yıpranır, ruh yorulur, kalp dağılır. Bu da zamanla, zihin performansında düşüşe, dikkat eksikliğine, bilgilerin hafızada kalmamasına sebep olur.

Özellikle gençlerin sıklıkla yaşadığı hafıza zaafları, sadece “bilgisayar çağında yaşıyoruz” bahanesiyle geçiştirilemez. Çünkü unutkanlık artık neredeyse ümmet çapında bir hastalık hâline gelmiştir. Bu da Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “umumî bir unutkanlık hastalığı” doğurmuş ve hadis-i şerifte bildirilen “Kur’an’ın göğüslerden çekilmesi” tehlikesini gözler önüne sermeye başlamıştır.

  1. Âhir Zamanın Manevî Tehlikesi: Hıfzın Kaybı
    Hadis-i şerifte bildirildiği üzere, âhir zamanda Kur’an, hâfızların kalbinden sökülüp alınacaktır. Bu, Kur’an’ın lafzının unutulması değil; onun ruhundan, kalpten, şuurdan silinmesi anlamına gelir. Bu musibet, teknoloji değil; gaflet ve haramlara göz yummaktan doğan bir neticedir.

Bediüzzaman, bu hastalığın temeline **“harama nazar”**ı koyar. Çünkü göze hâkim olamayan, kalbine de hâkim olamaz. Kalbi dağınık olanın zihni değil Kur’an’ı, kendi kimliğini dahi taşıyamaz hâle gelir.

  1. Çare: Gözün ve Kalbin Teyakkuzu
    Bu dehşetli tehlikeye karşı alınacak en etkili tedbir, gözü muhafaza etmek, gözden kalbe, kalpten hafızaya inen yolu temiz tutmaktır. Nitekim İmam Şafiî’nin unutkanlıkla ilgili rivayet ettiği kıssa da bunu teyit eder. O büyük imam, hocasına hafızasının zayıfladığını söyler; hocası da ona, “günah işlemeyi terk et” diye nasihat eder.

Günümüzde unutkanlıkla mücadelede vitaminlerden önce, manevî diyet gereklidir. Zihin temizliği, kalp temizliğiyle başlar. Haram nazardan sakınmak, yalnızca günahı terk değil, zihinsel berraklığa ulaşmak için de zaruridir.

Sonuç:
Unutkanlık, yalnızca yaşla ya da teknolojiyle açıklanabilecek bir durum değildir. Özellikle genç yaşta artan zihinsel dağınıklık ve hafıza zaafının arka planında, haram nazar, hevesatın galeyanı ve manevî israf yatmaktadır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle bu, ümmet çapında artan bir hastalığa dönüşmektedir. Kurtuluş ise gözü haramdan koruyarak, kalbi Allah’a bağlamakla mümkündür. Bu sayede hafıza kuvvetlenir, zihin berraklaşır, Kur’an kalbe yerleşir ve orada kalır.

Özet:
Bu makale, Bediüzzaman’ın “haram nazar nisyan verir” hakikatini merkeze alarak, çağımızın yaygın unutkanlık probleminin manevî yönlerini ele almıştır. Haram bakış, nefsin tahrikiyle hem bedene hem ruha zarar verir; bu da hafızayı zayıflatır. Gençlerde artan bu zaaf, hadiste bildirilen Kur’an’ı unutma tehlikesine doğru ilerlemektedir. Çare, gözün haramdan korunması, kalbin tezkiyesi ve zihnin arındırılmasıdır. Bu şekilde hem dünyevî başarı hem de uhrevî selamet elde edilir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 5th, 2025