Gençlik Nimet mi, Tuzak mı?
Gençlik Nimet mi, Tuzak mı?
“Gençlik gidecek. Sefahette gitmiş ise hem dünyada hem âhirette, binler bela ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle sû-i istimal ile israfat ile gelen evhamlı hastalıkla hastahanelere veya taşkınlıklarıyla hapishanelere veya sefalethanelere veya manevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhanelere düşeceklerini anlamak isterseniz; hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz.
Elbette hastahanelerin ekseriyetle lisan-ı halinden, gençlik sâikasıyla israfat ve sû-i istimalden gelen hastalıktan “enînler” “eyvahlar” cevabını işittiğiniz gibi hapishanelerden dahi ekseriyetle gençlik sâikasıyla gayr-ı meşru dairedeki harekâtın tokatlarını yiyen bedbaht gençlerin teessüfatını işiteceksiniz.”
Kastamonu Lâhikası
Hastahaneler, Hapishaneler ve Kabristanların Sessiz Çığlığı
Giriş
Her insanın hayatında bir defa gelip geçen, ama etkisi bir ömür süren bir devre vardır: gençlik. Dışarıdan bakıldığında tıpkı yemyeşil bir bahar gibi görünen bu dönem, hakikatte ya bir nimet ya da telafisi zor bir felaket olabilir. Kastamonu Lâhikası’ndaki bu ibretli pasaj, gençliğin sorumsuzca harcanmasının hem dünya hem ahiret açısından nasıl korkunç sonuçlar doğurabileceğini bize derin bir hikmetle sunar.
Gençliğin İmtihanı: Sefahet ve İsrafın Bedeli
Gençlikte insanda akıl tam gelişmemiş, his ve hevesler ise kuvvet kazanmıştır. İşte bu dengesizlik, sefahet (eğlence düşkünlüğü), israf (boş harcama) ve sû-i istimal (kötüye kullanma) gibi davranışlarla gençliğin yanlış yollarda harcanmasına sebep olur. Said Nursî bu konuda oldukça net konuşur:
> “Gençlik gidiyor. Eğer sefahatte gitmişse hem dünyada hem âhirette binler bela ve elemler netice verir.”
Bu söz, zamanın kendisinin bir öğretmen gibi konuştuğu ve “bakın, bu sonu ben size daha önce de gösterdim” dediği derin bir uyarıdır.
Şahitlik Edenler: Hastahaneler, Hapishaneler, Kabristanlar
Eğer gençliğin kötüye kullanılmasının gerçek neticesini görmek isterseniz, tarih kitaplarına değil, doğrudan şehre bakın der Bediüzzaman. Ve yönlendirir:
Hastanelerde “gençlikteki israf ve pervasızlığın” yankısı
Hapishanelerde “gayrimeşru zevklerin cezası”
Kabristanlarda ise “ahirete hazırlıksız giden gençliğin sükûtu” yankılanır.
Bu üç yer, sanki birer sessiz vaiz gibi, yanlış yolda harcanan gençliğin akıbetine dair bağırmadan haykırırlar. Bu haykırış nefsin hoşuna gitmez belki ama ruhun uyanmasına vesile olur.
Neden Gençler?
Çünkü gençlik:
Güçtür, ama dizginsizse tehlikedir.
Enerjidir, ama yönsüzse savrulur.
Cesarettir, ama rehbersizse isyana dönüşür.
Bu yüzden gençliğin istikameti, iman, ahlak ve sorumluluk ile belirlenmelidir. Aksi takdirde bu enerjik dönem, insanı hem dünyada perişan, hem ahirette mahkûm hâle getirebilir.
Hakiki Gençlik: Nefsine Hakim Olanın Baharı
Gençliği Allah’ın emaneti bilmek, onu ibadetle, ilimle, hizmetle değerlendirmek, hakiki gençliği yaşamak demektir. Böyle bir gençlik, hastahane değil cami yolunu, meyhane değil ilim meclisini, sefalet değil izzet yolunu tercih eder.
> Gençlik bir bahar gibidir, ama bu baharda dikenler de vardır. Niyeti, istikameti, hedefi doğru olanlar o baharın güllerine ulaşır. Aksi ise her gül niyetiyle dikene batar.
🌿 Sonuç: Gençliğe Sahip Çıkmak, Geleceğe Sahip Çıkmaktır
Bediüzzaman’ın bu satırları sadece bireysel bir nasihat değil, aynı zamanda toplumsal bir reçetedir. Gençlik, sadece bir bireyin değil, bir milletin de kaderini belirler. O hâlde:
Gençliğe sahip çıkmak, millete sahip çıkmaktır.
Gençliği eğitmek, toplumu onarmaktır.
Gençliği uyarıp yönlendirmek, geleceği garantiye almaktır.
📌 Özet:
Gençlik, geçici ama yön verdiği sonuçlar kalıcıdır.
Sefahette harcanan gençlik, dünyada bela, ahirette hüsran getirir.
Hastaneler, hapishaneler ve kabristanlar; kötüye kullanılan gençliğin doğal istasyonlarıdır.
Hakiki gençlik, nefse değil, hikmete hizmet edendir.
Bediüzzaman’ın bu ikazı, hem bireysel hem toplumsal bir istikamet pusulasıdır.