Gençlik, Ebedî Bir Yatırımdır – Nimetin Şükrü ve Sorumluluğu Üzerine Derin Bir Düşünce

Gençlik, Ebedî Bir Yatırımdır – Nimetin Şükrü ve Sorumluluğu Üzerine Derin Bir Düşünce
Kastamonu Lâhikası Işığında Gençliğin Kıymeti ve Akıbeti

“Bir gün yanıma parlak birkaç genç geldiler. Hayat ve gençlik ve hevesat cihetinden gelen tehlikelerden sakınmak için tesirli bir ihtar almak istediler. Ben de eskiden Risale-i Nur’dan meded isteyen gençlere dediğim gibi onlara dedim ki:

   Sizdeki gençlik kat’iyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada hem kabirde hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte sarf etseniz, o gençlik manen bâki kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.”
Kastamonu Lâhikası

Giriş:
Gençlik, insana verilen en parlak ve en geçici nimetlerden biridir. Enerjiyle, hayalle, kuvvetle ve kabiliyetle donatılmış bu dönem; bir yandan büyük fırsatlar sunarken, diğer yandan büyük tehlikelerle doludur. Nitekim heva ve hevesin, zevk ve eğlencenin cazibesinin yoğunlaştığı gençlik yılları, sorumluluk duygusu ve uhrevî bilinç ile donatılmazsa, sonunda ağır pişmanlıkların sahnesine dönüşebilir.

Bediüzzaman Said Nursî’nin Kastamonu Lâhikası’nda gençlere hitaben söylediği şu cümle, zamanlar ve nesiller üstü bir uyarı ve uyanıştır:

> “Sizdeki gençlik kat’iyen gidecek.”

Bu kısa ama hakikat yüklü ifade, hem gençliğin fani olduğuna hem de bu fâniliğe karşı yapılması gereken esaslı yatırıma işaret eder.

  1. Gençlik: Emanet mi? Eğlence mi?
    Modern çağın dayattığı hayat tarzı, gençliği bir eğlence ve haz dönemi olarak sunmakta; sorumluluktan, dinden, ahiretten uzaklaştırarak sadece dünyaya odaklamaktadır. Oysa gençlik, Rabbimizin insana verdiği geçici bir sermaye, bir imtihan süresidir.

Bediüzzaman’a göre gençlik, ya ebedî bir saadetin anahtarı, ya da ebedî bir felaketin başlangıcı olabilir. Bu ise kişinin o nimeti nasıl kullandığına bağlıdır. Eğer gençlik, terbiye-i İslâmiye çizgisinde geçirilirse; iffete, namusa, ibadete sarf edilirse; bu fani gençlik, ebedî gençliğe dönüşebilir.

  1. Gençliğin Gidişi: Kaçınılmaz Hakikat
    En gafletli genç bile aynaya baktığında saçındaki bir beyazla, kalbindeki bir yorgunlukla bu gerçeği sezer:
    “Gençlik geçiyor.”
    Bu kaçınılmazdır. Hiçbir genç, genç kalmayacaktır. Ama herkes gençliğinin hesabını mutlaka verecektir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur:

> “Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini bil: Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sıhhatin, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin.”

Özellikle gençliğin kıymeti, kaybolduktan sonra anlaşılır. Oysa mü’min, geleceği şimdiden görebilmelidir. Geleceği gören, gençliğini geçici bir eğlence aracı değil, ebedî saadetin tohumu olarak görür.

  1. Daire-i Meşruada Kalmak: Koruyucu Bir Zırh
    Bediüzzaman, gençlerin kurtuluşu için “daire-i meşrua”yı (meşrû daireyi) adres gösterir. Yani helal dairesinde yaşamak, nefsin ve arzuların peşine körü körüne takılmamak. Çünkü helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye gerek yoktur.

Gençlikte iffet, sabır ve ibadet; sıradan işler değil, kahramanlık seviyesinde amellerdir. Nefsin bağırdığı, arzuların coştuğu bir dönemde harama el uzatmamak, mukaddes bir direniştir. Bu direniş, dünya ve ukba saadetinin anahtarıdır.

  1. Gençliğin Ebede Dönüşmesi: Şükürle Taçlanan Ömür
    Bediüzzaman’ın vurguladığı en çarpıcı hakikatlerden biri de şudur:

> “Gençliğe şükürle karşılık verilirse, manen baki kalır.”
Yani gençliğin şükrü; onu Allah’ın emirlerine göre kullanmak, nefsin isteklerine karşı sabretmek ve ibadetle değerlendirmektir. Böyle bir gençlik, kabirde nur olur, sıratta kolaylık olur, mahşerde selamet olur.

Nitekim Allah yolunda geçen gençlik, ebedî gençliğin müjdecisidir. Ne demek bu? Cennet gençleri gibi, yaşlanmayan bir nefs, solmayan bir bahar, tükenmeyen bir kuvvetle Allah’ın lütfettiği sonsuz bir saadet…

Sonuç:
Gençlik, geçici ama çok kıymetli bir emanettir. Fani lezzetler için zayi edilirse, ardında sadece pişmanlık bırakır. Ancak İslamî terbiye ve kulluk şuuru ile sarf edilirse; o gençlik ebedî olur, ahirette de gençliğin en güzel neticeleri yaşanır.

Her genç, bu büyük nimetin farkında olup, onu Allah yolunda bir sermaye olarak görmelidir. Çünkü bu nimet şükür ister; şükür ise iffettir, ibadettir, itaattir. Bu bilinçle yaşayan bir genç, hem dünyada huzur bulur hem ahirette ebedî gençliğe mazhar olur.

Özet:
Bu makale, Bediüzzaman’ın Kastamonu Lâhikası’nda gençlere yönelik yaptığı ikaz üzerinden gençliğin değeri ve sorumluluğu üzerine kaleme alınmıştır. Gençlik fânidir, mutlaka geçecektir. Eğer genç, bu nimeti şükürle değerlendirir; iffete, ibadete ve itaate sarf ederse, bu geçici gençlik ebedî saadetin vesilesi olur. Haramlara yönelirse, bu nimet hem dünyada hem kabirde hem de ahirette ağır sonuçlar doğurur. O hâlde gençlik, eğlence değil; imtihan ve yatırım devridir. Kazanmak isteyen, şükürle yaşamalı; iffet ve takvayla bu nimeti taçlandırmalıdır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 5th, 2025