Kalbin Selameti ve Siyasetin Fitnesi – Hakikat Kardeşliğinden Siyasî Tefrikaya

Kalbin Selameti ve Siyasetin Fitnesi – Hakikat Kardeşliğinden Siyasî Tefrikaya

“Sakın, sakın! Dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihat etmiş dalalet fırkalarına karşı perişan etmesin! 

اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ وَ الْبُغْضُ فِى اللّٰهِ

düstur-u Rahmanî yerine, el-iyazü billah

اَلْحُبُّ فِى السِّيَاسَةِ وَ الْبُغْضُ لِلسِّيَاسَةِ

düstur-u şeytanî hükmedip melek gibi bir hakikat kardeşine adâvet ve el-hannas gibi bir siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlık ile zulmüne rıza gösterip cinayetine manen şerik eylemesin.

   Evet bu zamanda siyaset, kalpleri ifsad eder ve asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i kalp ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.”
Kastamonu Lâhikası

Giriş: Zamanın fitneleri, asırların birikmiş fesadını taşıyan cereyanlar halinde kalplere hücum etmektedir. Bu hücumların en tehlikelilerinden biri de siyasetin, iman ve ahlak ölçülerinin önüne geçirilmesidir. Bediüzzaman Said Nursî’nin yukarıdaki ikazı, sadece kendi dönemine değil, her çağın insanına bir ihtar hükmündedir. Çünkü kalplerin selametiyle, siyaset tutkusu arasında her zaman derin bir zıtlık olagelmiştir.

  1. Hakikat Kardeşliğini Zedeleyen Bir Fitne: Risale-i Nur’da altı çizilen en önemli hakikatlerden biri, mü’minler arasında uhuvvet ve muhabbetin esas olmasıdır. Ancak siyaset, özellikle haricî odaklı ve tarafgirane yapısıyla, bu uhuvvet bağlarını kesmeye çalışır. Mü’minleri, din kardeşliği yerine parti kardeşliğine; Allah için sevme yerine politik çıkar için taraftarlığa sevk eder.

Bu hal, “اَلْحُبُّ فِى اللّٰهِ وَ الْبُغْضُ فِى اللّٰهِ” düsturunu unutturur. İnsan, Allah için sevmesi gereken bir mü’mini, siyasi görüşü farklı diye düşman görmeye başlar. Buna mukabil, ahlâkî, fikrî ve imanî olarak sapkın birini, sırf aynı siyasî cephede diye kardeşi gibi sahiplenir. Bu da kişiyi, zulme rıza gösteren, hatta zalimin cinayetlerine manen ortak olan bir hâle düşürür.

  1. Siyasetin Kalbi İfsad Etmesi: Bediüzzaman, siyasetin “kalpleri ifsad ettiği” gerçeğini çok açık ifade eder. Çünkü siyaset, çoğu zaman doğruluk ve ahlaktan çok strateji ve çıkar üzerine kurulur. Bu da mü’minin kalbinde nifak, gıybet, suizan, kin ve tarafgirlik gibi manevî hastalıkları doğurur.

Siyasetle fazlaca iştigal eden kişi, bir süre sonra kendi safında olanları “mutlak doğru”, karşısında olanları ise “mutlak yanlış” görmeye başlar. Halbuki insan, siyaset üstü bir ölçüye –yani Kur’an ve sünnetin hakikatlerine– göre hüküm vermelidir.

  1. Asabiyet-i Cahiliyeye Geri Dönüş: Bediüzzaman’ın “asabî ruhları azap içinde bırakır” sözünde, siyasetin bir başka yönüne işaret vardır: fanatikleşme. Modern siyasî kamplaşmalar, tıpkı cahiliye dönemindeki kabile taassubu gibi, insanların sadece bir gruba aidiyetle her şeyi mazur görmesini doğurur. Bu, ne Kur’an’ın adalet ölçüsüne, ne de İslam’ın muhabbet esasına uyar.
  2. Selamet-i Kalp İçin Siyaseti Bırakmak: Mü’minin gayesi, siyasî iktidarların geçici menfaatlerinden çok, ebedî hayatı kazanmak olmalıdır. Bu dünyada zulüm devam edebilir; ancak adaletin asıl tecellisi mahkeme-i kübradadır. Kalbî selamet ve ruhî istirahat isteyen bir mü’minin siyaseti değil, hakikat hizmetini esas alması gerekir.

Siyasetin karmaşık ve kirli hesapları içinde kalbini kaybeden bir insan, hizmet-i imaniyede sebat edemez. Zira bu hizmet, siyasetle değil, ihlâs ve sadakatle yürür.

Sonuç ve Değerlendirme: Bediüzzaman’ın bu ihtarı, günümüzde olduğu gibi her devrin mü’minlerine yöneltilmiş bir uyarıdır: Siyaset, iman kardeşliğini bozacak şekilde kullanılmamalıdır. Din için siyaset değil; siyaset için din anlayışı tehlikelidir. Mü’min, sevgisini ve buğzunu siyasete göre değil, Allah’a göre tayin etmelidir. Yoksa hakikate düşman, zulme dost olur; kardeşine kin, zalime muhabbet besler hâle gelir.

Özet: Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin siyasetin kalpleri ifsad edici özelliğine dair ikazı ele alınmıştır. Siyasi tarafgirlik, mü’minler arasında uhuvveti zedeleyerek hakikat kardeşliğini bozmakta; insanları adalet yerine taassuba, Allah için sevgi yerine parti için muhabbet ve düşmanlığa sevk etmektedir. Siyaset ile meşguliyetin manevî zararlarından kurtulmak isteyenlerin, iman hakikatlerini esas alarak kalplerini muhafaza etmeleri gerekmektedir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 4th, 2025