Ebedî Hayatın Gölgesinde Fâniliğin Isırıkları
Ebedî Hayatın Gölgesinde Fâniliğin Isırıkları
“Evet, hadsiz hayat-ı uhreviyeye nisbeten muvakkat ve fâni, kısacık hayat-ı dünyeviyenin zararları, sineklerin ısırması gibidir. Hayat-ı ebediyenin zararları, ona nisbeten yılanların ısırmasıdır.”
Kastamonu Lâhikası
İnsan, yaratılışı gereği hem dünya ile hem de ahiret ile irtibatlı bir varlıktır. Fakat çoğu zaman, göz önünde olan dünya hayatı, kalbi ve aklı meşgul eder; gayesi dünya olan bir yaşam tarzı hâkim olur. İşte böyle bir gaflet hâlinde, insan en küçük bir dünya zararında sarsılır, feryat eder. Halbuki Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası’ndaki hikmetli bir ifadesiyle bu durumu adeta bir ruh röntgeni gibi gözler önüne serer:
“Hadsiz hayat-ı uhreviyeye nisbeten muvakkat ve fâni, kısacık hayat-ı dünyeviyenin zararları, sineklerin ısırması gibidir. Hayat-ı ebediyenin zararları, ona nisbeten yılanların ısırmasıdır.”
Bu söz, sadece bir benzetme değil, aynı zamanda dünya-ahiret dengesini bozan gafletin izalesi için keskin bir irşattır. Geliniz bu hikmetli sözün etrafında düşünelim.
- Dünya Hayatının Mahiyeti: Bir Gölge, Bir Misafirlik
İnsan çoğu zaman, yaşadığı birkaç on senelik dünya hayatını gerçek varlık ve kalıcı saadet mekânı zanneder. Ancak bu hayat, muvakkat, yani geçici; fânî, yani yok olmaya mahkûm; ve kısacık, yani göz açıp kapayana kadar sürüp giden bir hayattır. Bu kısa ömür içinde yaşanan sıkıntı ve musibetler, sinek ısırığı gibi küçük ve geçicidir.
Fakat gaflet gözlüğüyle bakıldığında, bu sinek ısırıkları bile dehşetli acılar gibi görünür. Çünkü insan, dünyevî ziyanı büyüttükçe, onu ruhuna dokunur zanneder. Oysa bu tür zararlar çoğu zaman birer ilâhî ikaz, birer imtihan veya terbiye edici tokat hükmündedir.
- Ebedî Hayatın Ciddiyeti: Yılanın Isırığı Gibi Dehşetli
Ebedî hayat, yani ahiret; başlangıcı olmayan bir ömürle başlar ve sonu da yoktur. İşte bu hadsiz hayat içinde maruz kalınabilecek zararlar, sadece bir acı değil, sonsuz bir pişmanlık, ebedî bir azap, hiç bitmeyen bir ayrılık anlamına gelir. İşte bu yüzden, Bediüzzaman o zararları “yılanın ısırması” gibi tasvir eder.
Dünyada bir yılan soksa insan yerinde duramaz, imdat çağırır. Hâlbuki iman ve salih amelden uzak geçen bir ömür, insanı öyle bir azaba götürür ki, onun yanında dünya acıları bir sineğin vızıltısı kadar bile kalmaz.
Ne yazık ki insan, çoğu zaman sineğin acısına ağlar, ama yılanın yaklaşmasını umursamaz.
- Ağırlık Merkezini Değiştirmek: Dünya Endeksli Değil, Ahiret Odaklı Yaşamak
Mesele, zarar görmek değil; neyin büyük, neyin küçük olduğunu doğru anlamaktır. Ehl-i hikmetin tabiriyle, “musibet-i diniye”, yani imana, ahirete ve maneviyata zarar veren şeyler; bütün dünyevî musibetlerden daha büyük, daha elem verici ve daha korkunçtur.
O hâlde bir mü’minin asıl endişesi, geçim derdi değil; geçim bahanesiyle ebedî saadetini yitirme korkusu olmalıdır. Servet kaybı değil; salih amel kaybı insanı ağlatmalı. Dünyevî makamdan düşmek değil; Rabbin rızasından düşmek kişiyi titreten bir musibet olmalıdır.
- İdrak ve İkâz: Bu Farkındalığın Nefse Verdiği Terbiye
İnsanın bu benzetmeyi ciddiyetle düşünmesi, hem sabrı güçlendirir hem de takvayı besler. Çünkü geçici bir zararın büyük olmadığını bilmek, insana moral ve direnç kazandırır. Buna mukabil, ahiret için yaşadığını bilen bir ruh, her sözünü ve amelini tartar, akibetini düşünerek hareket eder.
Bediüzzaman’ın bu sözü, sadece bir mukayese değil, aynı zamanda bir irşad ve ikazdır. O hâlde mü’min bu sözü her musibette tekrar etmeli:
“Bu sinek ısırığı gibi acıya sabredemezsem, ya yılan ısırığı gibi azaplara nasıl dayanırım?”
Sonuç:
Dünya hayatının fâni olması, onun zararlarının da geçici ve küçük olmasını netice verir. Ebedî hayatın sonsuzluğu ise, oradaki zararları sonsuz ve dehşetli kılar. Bu yüzden mü’min, geçici dünyanın sıkıntılarıyla değil, ebedî hayatın kurtuluşu ile meşgul olmalıdır. Musibet geldiğinde sabır, bela uzaklaştığında şükür; her hâlükârda Allah’a yönelme, bu benzetmenin bizde oluşturması gereken asıl şuurdur.
Özet:
Bu makalede Bediüzzaman Said Nursî’nin “Dünyevî zararlar sinek ısırığı, uhrevî zararlar yılan ısırığı gibidir” sözü etrafında dünya-ahiret dengesine dair bir tefekkür sunulmuştur. Dünya hayatı geçici ve sınırlı olduğu için onun zararları da küçük ve geçicidir. Fakat ahiret ebedî olduğundan, oradaki kayıplar sonsuz ve elem vericidir. Mü’min bu farkındalıkla yaşamalı, dünyevî musibetleri sabırla karşılayıp, ahiret saadetini esas hedef haline getirmelidir.