Risale-i Nur: Tahkikî İmanın Kestirme Yolu

Risale-i Nur: Tahkikî İmanın Kestirme Yolu
Zamana ve Zihne Hitap Eden Bir Kur’ân Tefsiri

“Risale-i Nur, hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risale-i Nur’dadır. Evet, on beş sene yerine, on beş haftada Risale-i Nur o yolu kestirir, iman-ı hakikiye îsal eder.”
Kastamonu Lâhikası

Giriş:

İman, insan hayatının hem anlamı hem yönüdür. Zihni doyuran, kalbi tatmin eden ve ruhu huzura erdiren bir kuvvettir. Ancak zaman geçtikçe şüpheler artmakta, marifet yolları karmaşıklaşmakta, ilim ve teknolojinin cazibesi içinde imanî meseleler arka plana düşmektedir. İşte bu asırda Risale-i Nur’un değeri, sıradan bir kitap olmanın ötesinde; bir mürşid, bir rehber, bir kurtarıcı olarak karşımıza çıkar. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “on beş sene yerine on beş haftada” tahkikî imanı kazandıran bir kudsî okul olur.

Risale-i Nur’un Gayesi: İmanı Kurtarmak ve Kuvvetlendirmek

Bu zamanda en büyük tehlike, kalbî zaaf ve zihnî karışıklıktır. İman, artık sadece ezberle değil; tahkik ve marifetle korunabilir. Zira inkâr ve şüphe, eskiden yalnız felsefi çevrelerde dolaşırken; şimdi sosyal medya, diziler, filmler, hatta ders kitapları vasıtasıyla her haneye sızmış durumdadır.

Risale-i Nur ise doğrudan bu yaraya ilaç olarak gelmiştir. İmanın altı şartını —Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete ve kadere imanı— delillerle, akıl ve kalbi aynı anda tatmin edecek biçimde ele alır. Böylece okuyucusunu taklitten tahkike taşır; “neden iman ediyorum” sorusuna net ve kuvvetli cevaplar verir.

Neden Başka Eserlere İhtiyaç Bırakmaz?

Bu söz asla diğer kitapları küçümsemek anlamına gelmez. Aksine, Risale-i Nur’un bu asırdaki “zaruri bir eczane” oluşuna işaret eder. Çünkü her devrin bir dili, bir hastalığı, bir reçetesi vardır. Bu asırda insanlar felsefenin, bilimsel pozitivizmin, materyalizmin tesirinde kalmış; geleneksel dilin onlara ulaşmadığı bir dünyaya savrulmuştur. Risale-i Nur, bu modern zihin yapısına hitap edecek şekilde yazılmıştır: Mantıkla konuşur, akılla ikna eder, kalple bağ kurar.

Ayrıca, çok okuyan ama az anlayan bu zamanda, Risale-i Nur’un sade, tekrar eden ve merhale merhale ilerleyen anlatımı, mana derinliğine kolay ulaşma imkânı sunar. İhtisas gerektirmeden, bir mü’mini ilim ve iman yolunda hızlıca terakki ettirir. Bu yönüyle diğer eserlerden daha kısa ve kestirme bir yoldur; çünkü doğrudan iman esaslarına temas eder.

On Beş Haftada Bir Dönüşüm:

“On beş sene yerine on beş haftada…” ifadesi sıradan bir teşbih değil, bizzat yaşanmış tecrübelerin özüdür. Risale-i Nur’un müellifi ve talebeleri, bu eserlerin sadece bilgi değil, bir terbiye, bir inşa vesilesi olduğunu defalarca görmüşlerdir. Nice insanlar, birkaç haftalık okuma neticesinde hayata başka bir gözle bakmaya başlamış; gaflet perdeleri yırtılmış, dünya anlayışı değişmiş, iman şuuru parlamıştır. Çünkü Risale-i Nur bir “kitap” değil, bir “meydan” gibidir; okuyanı mücadeleye çağırır, zihinle kalbi barıştırır, nefisle ruhu karşı karşıya getirir.

Sonuç:

Risale-i Nur, sadece bir bilgi kitabı değil, imanî bir inkılabın vesilesidir. Bu asrın dehşetli dalaletlerine karşı, akıl, kalp ve ruh üçlüsünü aynı anda tatmin eden nadir bir tefsirdir. Tahkikî imana ulaşmanın en kısa, en etkili ve en selametli yoludur. Bu yönüyle diğer eserlerden ayrılır, onları dışlamadan ama onları da aşarak bir bütünlük sunar. Her asırda gelen mücedditlerin faaliyetlerini bu asırda Risale-i Nur üstlenmiştir.

Özet:

Risale-i Nur, bu asrın imanî ihtiyaçlarına doğrudan cevap veren, tahkikî imanı kısa sürede kazandıran, akıl ve kalbi aynı anda doyuran bir eserdir. Modern şüphe ve inkâra karşı bir kalkan gibi iş görür. “On beş sene yerine on beş haftada” insanı iman-ı tahkikîye ulaştırması, onun eşsiz yapısını ve bu zamandaki vazifesini açıkça ortaya koyar. Başka eserlere ihtiyaç bırakmaması, bu asırda doğrudan imanı kurtaran bir reçete oluşundandır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 3rd, 2025