İman Nöbeti: Asrın İnkâr Karanlığına Karşı Risale-i Nur’un Lüzumu
İman Nöbeti: Asrın İnkâr Karanlığına Karşı Risale-i Nur’un Lüzumu
“Asrımızda kâinat fenleri ve maddî ilimler revaçta olup yeni yetişen nesiller bu ilim ve fenleri okudukları hem tabiiyyun ve maddiyyunun din ve maneviyat aleyhindeki neşriyatı hem küfr-ü mutlak cereyanı ki hiçbir din ve maneviyatı tanımayan ve Allah’a iman hakikatine karşı muaraza ederek dinsizliği neşreden, İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdit eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak isteyen kitap, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plana alındığı böyle acib ve dehşetli bir zamanda elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.”
Kastamonu Lâhikası
Asrın Hastalığı: Bilgi Var, İman Yok
Zamanımızda ilim çok, bilgi çok, teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişiyor. Fakat aynı ölçüde ahlâk düşüyor, kalpler boşalıyor, ruhlar çöküyor. İnsanlık, manevî öksüzlük yaşıyor. Çünkü:
İlim, kalbi değil yalnız aklı doyuruyor.
Fen, ruha değil sadece maddeye hükmediyor.
Teknoloji, huzuru değil sadece konforu getiriyor.
Bediüzzaman bu tabloyu daha geçen yüzyılın ortalarında okumuştu. Ve uyarıyordu:
> “Fen ve felsefe silahıyla saldıran küfr-ü mutlak, gençliği, halkı, hatta âlimleri zehirliyor!”
Bu küfr-ü mutlak, yani hiçbir din ve maneviyatı tanımayan inkâr cereyanı, artık yalnızca inançsızlık değil; aktif, organize, sistematik bir ifsad hareketine dönüşmüştür. Gazeteler, kitaplar, sinema, sosyal medya, okullar, “inançsızlığı normalleştirme” yarışında adeta seferberlik hâlindedir.
Risale-i Nur: Akla Hitap Eden İman İlmi
Böylesine akılcı görünmeye çalışan bir inkâr dalgasına karşı ancak akla hitap eden bir iman dersi cevap verebilir. Risale-i Nur tam da bu noktada devreye girer:
Akıl ile kalbi barıştırır.
Fen ile dini çatıştırmaz, uzlaştırır.
İman hakikatlerini kâinat kitabı üzerinden isbat eder.
Bugün gençliğe “inan” demek yetmiyor. “Neden inanayım?” sorusuna ilmî, mantıklı, tatmin edici cevaplar sunulmalı. İşte Risale-i Nur bu çağın diline göre hazırlanmış, Kur’an’ın asrımıza bakan bir tefsiri, iman hakikatlerinin rasyonel isbatıdır.
Düşman Cephesinde Yayın, Bizde Neden Suskunluk?
Bediüzzaman’ın ifadesiyle, iman ve İslâm düşmanları kitap, broşür, gazete ile küfrü yayıyorsa, mü’minlerin eli kolu bağlı durması, “zamanı değil” demesi, susması; bu büyük vebalin bir parçası olmak demektir.
Bugün:
İnançsızlığı savunanlar 7/24 yayın yaparken,
İnananlar haftada bir hutbeyle yetinemez.
Deistlik, ateistlik, nihilizm sistemli şekilde pazarlanırken,
Risale-i Nur gibi bir iman müdafaası kitaplığının tozlu raflara terk edilmesi affedilmez bir gaflettir.
Risale-i Nur yalnızca bir okuma metni değil; bir imân hareketidir, bir manevî cihad cephesidir. Onu neşretmek, okumak, okutmak; bu zamanın en hayati hizmetidir.
Her Evin Her Gencin İman Reçetesi
Risale-i Nur, özellikle gençler için zihin aydınlatıcı, kalp yumuşatıcı ve şüphe kırıcı bir manevî ilaçtır. Çünkü:
Allah’ı isbat eder.
Ahireti aklen ve mantıken açıklar.
Kur’an’ın mucizeliğini ilimle gösterir.
Şeytanın desiselerini mantıklı delillerle çürütür.
Bu yönüyle ateizm, deizm, materyalizm gibi virüslere karşı manevî bir bağışıklık sistemi kurar. Bir gencin Risale-i Nur’a muhatap olması, sadece onu değil; bir aileyi, bir nesli kurtarabilir.
Sonuç: İman Davası Susmaz, Ertelenmez
Bediüzzaman’ın “şiddetle ihtiyaç ve zaruret var” diyerek dikkat çektiği tehlike bugün daha da şiddetlidir. Artık mesele sadece bir tercih değil, bir zorunluluktur. Çünkü:
İman cephesinde sessizlik, küfür cephesine hizmettir.
Bugün küfr-ü mutlak organize ise, iman cephesi de organize olmalıdır.
Risale-i Nur, bu asrın ilmî, mantıkî, sosyal ve fikrî meydan okumalarına en kuvvetli cevaptır.
Özet
Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası’nda bu asırda fen ve felsefenin rehberliğinde yaygınlaşan inkârcı cereyanlara karşı Risale-i Nur’un iman kurtarıcı bir rehber olarak zaruri olduğunu ifade eder. Küfr-ü mutlak, gençliğe organize şekilde dayatılırken; Risale-i Nur, Kur’an’ın akla hitap eden bir tefsiri olarak bu ifsada karşı panzehirdir. Bu eserler sadece okunmak için değil; imanı kurtarmak, nesli muhafaza etmek ve hakikati yaymak için bir vazife metni olarak ele alınmalıdır.
Zaman, iman cephesini diri tutma ve Risale-i Nur’u her eve, her kalbe ulaştırma zamanıdır.