Ravza-i Mutahhara: Cennetin Dünyadaki Eşiği
Ravza-i Mutahhara: Cennetin Dünyadaki Eşiği
Ol Resûl-i müctebâ hem rahmete’l-lil-‘âlemîn
Bende medfûndur deyû eflâke fahr eyler zemîn
Ravzasın idüp ziyâret dedi Cibrîl-i emîn
Hâzihî cennâtü ‘adnin fedhulûhâ hâlidîn
Manası:
“O seçkin resûl, hem alemlere rahmet olan zat bende gömülüdür” diye yeryüzü, göklere iftihar eder.
Onun Ravza-i mutahharasını ziyaret eden Hz. Cebrail
“هٰذِهِ جَنَّاتُ عَدْنٍ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ”
“Burası Adn Cennetidir. Ebedî kalmak üzere girin ona” der.
Bu beyit, bir hakikatin hem edebî hem manevî bir ifadesidir: Yeryüzü, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübarek bedenine ev sahipliği yapmakla göklere iftihar eder. Zira bu yeryüzü, hiçbir mahlûka nasip olmayan bir şerefe mazhar olmuştur: “Rahmeten li’l-âlemîn”in bağrına gömüldüğü yer olmak.
Yeryüzünün İftiharı: O’nu Taşımak
İnsanlık tarihinin en kutlu misafiri, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.), dünya semasına teşrif ettiği andan itibaren bu gezegenin kaderi değişmiştir. O, sadece bir peygamber değil; yaratılışın maksadı, varlıkların nuru ve bütün âlemlerin rahmetidir.
Ve ne gariptir ki, bu yüce peygamber, başka hiçbir mekâna değil, bu dünyanın sinesine tevdi edilmiştir. Dolayısıyla yeryüzü, bu büyük misafirle iftihar eder. Göklere karşı şöyle der adeta:
“Sizde yıldızlar var, melekler var. Ama bende Ahmed-i Mahmud-u Muhammed (s.a.v.) medfûndur.”
Bu, sadece fizikî bir gömülme değil; bir sırra, bir hikmete, bir feyze mazhar oluşun ifadesidir. Ravza-i Mutahhara bu yüzden sıradan bir mezar değil, cennetin eşiğidir.
Ravza: Cennet Kapısının Yeryüzündeki Nişanesi
Hz. Cebrail’in, Resûlullah’ın kabrini ziyaret ederken “هٰذِهِ جَنَّاتُ عَدْنٍ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ” ayetini okuduğu rivayeti, onun mübarek kabriyle Cennet arasında nasıl bir bağ bulunduğunu gösterir. Burası, hem nurun başladığı hem de nurun döndüğü yerdir. Orası sadece bir mezar değil; bir vuslat menzili, bir secde durağı, bir dua eşiğidir.
Oraya her gelen mü’min, oradan hem selam verir hem selam alır. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) buyurmuştur:
> “Kim bana selam verirse Allah onu ruhuma ulaştırır, ben de o kişiye cevap veririm.”
(Ebû Dâvûd, Menâsik 96)
İşte bu yüzden, Ravza’nın toprağı, sıradan bir toprak değil; manevî cennet toprağıdır. Ve bu toprağı gören Cebrail’in, cennetin ayetini hatırlatması boşuna değildir.
Zemîn ve Eflâk Arasında Bir Şeref Mukayesesi
Yeryüzü ve gökyüzü, kainatın iki büyük sahnesidir. Gökler, meleklerin, yıldızların ve arş-ı a’lânın mekânıdır. Yeryüzü ise imtihanların, çamurun ve geçiciliğin. Fakat Peygamber Efendimiz’in yeryüzünde medfun olması, bu dengeyi değiştirir. Artık yeryüzü sadece çamur değil, rahmetin merkezi ve nurun menbaıdır.
Bu yüzden şair şöyle seslenir:
> “Ne güneşler batmış da, böyle doğmamış bir daha
Toprak altında Muhammed, yeryüzü iftiharda!”
Bu da bize bir ibret verir: Bir mekânı yücelten, içindeki manadır. Kâbe’yi Kâbe yapan, taşları değil; içinde tecelli eden sırdır. Medine’yi Medine yapan, çöl değil; içindeki Resûl’dür. İnsan da böyledir: Onu aziz kılan dışı değil, taşıdığı hakikattir.
Bizim İçin Ne Mana Taşır?
Peygamberimiz’in Ravza-i Mutahhara’sı, sadece ziyaret edilen bir türbe değildir. O, imanımızın yönü, kalbimizin merkezi ve dualarımızın menzilidir. Ona selam göndermek, onun sünnetini yaşamak, onun mesajını anlamak, ona ümmet olmanın gereklerini taşımaktır.
Ravza’ya ulaşamayan için bile yeryüzü onun izleriyle doludur. Onun bir hadisinde geçen şu müjdeyi unutmayalım:
> “Benim kabrimi ziyaret eden, sanki beni hayattayken ziyaret etmiş gibidir.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 12410)
Bu ne büyük lütuf, ne büyük rahmettir! Kabrinin bile ümmetine rahmet olan bir Peygamberin ümmeti olmak, en büyük iftihar sebebimizdir.
Özet
Bu makalede, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Ravza-i Mutahhara’sının taşıdığı manevî derinlik ve şerefi ele aldık. Şairin beyitleriyle yeryüzü, göklere karşı övünür; çünkü Rahmeten li’l-Âlemîn orada medfundur. Hz. Cebrail’in, Resûlullah’ın kabrine hitaben “Burası Adn Cennetidir” demesi, Ravza’nın cennetle bağlantısını ve onun manevî kıymetini ortaya koyar. Hakikat şudur ki, bir mekânı yücelten içindeki sırdır. Ravza, ümmetin yönü ve duasının merkezidir. O’nun izinden yürümek, cennetin kapısına en kısa yoldur.