İlim, İrfan ve Hikmet Üçgeninde Üç Yolun Barışı

İlim, İrfan ve Hikmet Üçgeninde Üç Yolun Barışı

“Ehl-i medrese, ehl-i mekteb, ehl-i tekkenin musâlahalarıdır. Tâ, temâyül ve tebâdül-ü efkâriyle lâakall maksadda ittihad eylesinler. Teessüf ile görülüyor ki: Onların tebâyün-ü efkârı, ittihadı tefrik ettiği gibi; tehâlüf-ü meşâribi de, terakkiyi tevkif etmiştir. Zira herbiri mesleğine taassub, başkasının mesleğine sathiyeti itibariyle tefrit ve ifrat ederek; biri diğerini tadlil, öteki de berikini techil eyliyor.”
Münâzarât

İslâm toplumunun ilim, düşünce ve maneviyat zemininde yükselmesi; yalnızca teknik gelişmelerle değil, fikir, kalp ve ruh dünyasının ahenkli bir uyum içinde işlemesiyle mümkündür. Ne var ki, tarihin birçok döneminde; ehl-i medrese, ehl-i mektep ve ehl-i tekke arasında olması gereken barış ve iş birliği, yerini anlaşmazlık, dışlama ve ayrışmaya bırakmıştır.

Üç Zihniyet, Üç Kanat

Ehl-i Medrese: Dini ilimlerle meşgul olup şer’î ve aklî ilimleri müzakere eden, ümmetin fıkhî ve akaidî ihtiyaçlarını karşılayan bir ilim sınıfıdır.

Ehl-i Mektep: Daha ziyade fen, felsefe, pozitif bilimler ve modern düşünce ile meşgul olan, akıl ve deney alanında ilerlemeyi esas alan zümredir.

Ehl-i Tekke: Kalp ve ruh eğitimini ön plana çıkaran, tasavvuf yoluyla insanın iç âlemini arındırmayı hedefleyen gönül ehli topluluktur.

Bu üç grup, temelde farklılık gösterse de hakikatin ayrı ayrı pencerelerinden bakarak aynı güneşe işaret ederler. Ne var ki, taassup, ön yargı, ben merkezlilik ve cehaletle yoğrulmuş bir sathilik, bu üç grubun arasında olması gereken yardımlaşma ve temayülün yerini, düşmanlığa ve küçümsemeye bırakmıştır.

Birlik Yerine Dağınıklık: Terakki Yerine Tevkif

Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

> “Teessüf ile görülüyor ki: Onların tebâyün-ü efkârı, ittihadı tefrik ettiği gibi; tehâlüf-ü meşâribi de, terakkiyi tevkif etmiştir.”

Yani fikir ayrılıkları, ittifakı dağıtmış; meşrep farklılıkları da ilerlemeyi durdurmuştur. Bu durum, hem içtimâî yapının zaafa uğramasına, hem de dinin güzelliklerinin toplumda yeterince yansıyamamasına sebep olmuştur. Halbuki bu farklı yollar birbirini tamamlayıcıdır, çelişen değil.

Her Meslek Kendi Penceresinden Bakınca…

Ehl-i medrese, ehl-i mektebi dine uzak görerek tadlil (dalalette görme) etmiş;
Ehl-i mektep, ehl-i tekkeyi ilimsizlikle, ehl-i medreseyi çağdışılıkla suçlamıştır;
Ehl-i tekke ise bazen mektep ehline dünyevîlik, medrese ehline de kalpsizlik isnadında bulunmuştur.

Bu tavırların ardında sathî bakış, derinlikten yoksunluk ve hakikatın sadece kendi mesleğinde olduğunu zannetmek yatmaktadır. Bu da ifrat ve tefriti doğurmuş, itidali yok etmiştir.

Ne Yapmalı?

Bediüzzaman’ın çözüm önerisi nettir:

> “Tâ, temâyül ve tebâdül-ü efkâriyle lâakall maksadda ittihad eylesinler.”

Yani fikir alışverişiyle, karşılıklı temayül ve anlayış geliştirerek, hiç değilse hedefte birlik sağlansın. Zira maksat birdir: Allah’ın rızasını kazanmak, toplumun maddî ve manevî yükselmesini temin etmektir.

Ehl-i medrese, şeriatın muhafızı,
Ehl-i mektep, toplumun ilerleyişine vesile,
Ehl-i tekke, kalplerin terbiyecisi ve iç huzurun mimarıdır.

Bu üçü birlikte çalıştığında, milletin manevî vücudu tamam olur. Aksi halde, vücudun bir organı diğerini inkâr eder, bedende denge kalmaz.

Özet

Münâzarât’ta geçen bu pasaj, ümmetin farklı ilim ve meşrep sahiplerinin ayrışmasının, gelişmeyi durdurduğunu ifade eder. Ehl-i medrese (din ilimleri), ehl-i mektep (modern ilimler) ve ehl-i tekke (tasavvuf ve kalbî marifet) aslında birbirine muhtaç üç ana kaynaktır. Bunların düşmanlık değil dayanışma içinde olması gerekir. Bediüzzaman bu birlikteliği, farklılıkları zenginliğe çevirme davası olarak görür ve bizi maksatta ittihada davet eder.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 2nd, 2025