Geçim Yolunda Haysiyet ve Hamiyet: Rızkın Şerefi Nerede Gizli?
Geçim Yolunda Haysiyet ve Hamiyet: Rızkın Şerefi Nerede Gizli?
“Maişet için tarîk-i tabiî ve meşrû ve zîhayat; sanattır, ziraattır, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imarettir. Bence imareti, ne nam ile olursa olsun, medar-ı maişet edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir. Fakat hilebaz kısmında… Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa, yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nevi çingenelik eder.”
Münâzarât
İnsan, maişet yani geçim için yaratılmamıştır. Lakin geçim, insanın şerefli yaşaması için kaçınılmaz bir zarurettir. Bu zaruretin nasıl karşılanacağı, insanın şahsiyetini, toplumun ahlâkını ve milletin geleceğini doğrudan etkiler. İşte Bediüzzaman Said Nursî, tam bu noktaya dikkat çeker:
> “Maişet için tarîk-i tabiî ve meşrû ve zîhayat; sanattır, ziraattır, ticarettir.”
Sanat, ziraat ve ticaret… Bunlar hem insanın emeğini hem de kabiliyetini ortaya koyduğu helâl, üretken ve tabii geçim yollarıdır. Kişi çalışır, üretir, kazanır, infak eder. Hem kendi onurunu korur, hem topluma fayda sağlar.
❖ Gayr-ı Tabii Yol: Menfaate Dayalı Memuriyetçilik
Bediüzzaman, memuriyet ve imaret dediği kamu görevlerine iki yönlü bakar:
- Eğer bu görevler hizmet niyetiyle yapılırsa, büyük bir fazilettir.
- Fakat sadece geçim kapısı olarak görülürse, bu bir zillete, bir asalaklığa dönüşür.
> “Memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir. Yoksa, maişet için girerse, bir nevi çingenelik eder.”
Bu ifadede geçen “çingenelik”, rencide edici değil, asıl işi dolaşmak, başkalarına bağlı yaşamak olan zihniyeti temsil eder. Yani kamusal görev, hizmet makamı iken geçim makamına dönüştürülürse; hem o kurum çürür, hem toplumun saygısı zedelenir.
❖ Emek ve Onur: Rızkın Helâl Yoluyla Güzelleşmesi
Bir insan sanatla, ziraatla, ticaretle meşgul olduğunda doğrudan üretir. Eliyle kazandığı rızkın hem maddi hem manevi bereketi olur. Onurludur, bağımsızdır, üretkendir. Kimseye yük olmaz. Bu, Kur’an’ın da tavsiye ettiği yoldur:
> “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm, 39)
Oysa memuriyet, liyakat ve hizmet anlayışıyla değil de sadece maaş için yapılırsa:
Devlet yük altına girer.
Toplum “memur zihniyetine” teslim olur.
Bireyler gayret ve üretimden uzaklaşır.
Bediüzzaman böylelerinin bir kısmını açıkça şöyle tanımlar:
> “Bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir.”
Yani sırtına yük yüklenen, çalışmayan ve sürekli isteyen kimseler…
❖ Hizmet Ruhu: Memurlukta Asli Ölçü
Memurluk kötü değildir. Ama “niyet” bozulursa, makam kirlenir. Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu kriter çok nettir:
Eğer bir kişi memuriyeti sırf hizmet için seçmişse; Allah katında ecir alır, halk katında itibar kazanır.
Ama sırf maaş ve menfaat için seçmişse; kendini ucuza satmış olur, kamusal yük olur, ahlâkî bir çözülmeye sebep olur.
Toplumu kurtaracak olan da, çürütecek olan da bu niyet farkıdır.
❖ Peki Ne Yapmalı?
Eğitim sistemleri üretimi, mesleği ve kabiliyet temelli geçimi teşvik etmelidir.
Gençlik, kamuda memurluğu değil; müstağni bir geçimi, yani özgür kazancı hedeflemelidir.
Kamu görevlileri ise konumlarını bir emanet olarak görmeli, sadece “maaş” değil, millete hizmet hedefiyle çalışmalıdır.
Devlet, üretim yapanı yüceltmeli, asalaklığı değil istihdam ve istikrarı ödüllendirmelidir.
Özet:
Bediüzzaman’a göre helâl ve şerefli geçim yolları; sanat, ziraat ve ticarettir. Memuriyet ise, yalnızca hizmet niyetiyle yapılırsa kıymetlidir. Sadece geçim için memur olmak, kişiyi asalaklığa ve şahsiyet zafiyetine sürükler. Toplumun dirliği, bireyin kendi emeğiyle kazandığı rızka ve kamu görevlerinin liyakatli, hamiyetli kişilerce yürütülmesine bağlıdır. Asıl medar-ı maişet: Emek, üretim ve hizmettir.