Büyüklüğün Hakikati: Mahviyettir, Gösteriş Değil

Büyüklüğün Hakikati: Mahviyettir, Gösteriş Değil

“Velayetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazû ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir. Demek tekebbür eden, sabiyy-i müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.”
Münâzarât

Tarihin her devrinde, toplumlar önder aramıştır. İnsanlar, kalabalıkların önünde yürüyenlere, rehberlik edenlere “büyük” demiştir. Fakat gerçek büyüklük nedir? Büyüklük sadece makam, şöhret, kalabalık peşine takmak mıdır? Yoksa bambaşka bir şey mi?

Bediüzzaman Said Nursî, bu meseleyi bir cümlede net bir şekilde ifade eder:

> “Velayetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazu ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir.”

Yani gerçekten Allah dostu, kâmil bir mürşid, hakiki bir âlim, gerçek bir lider isen; bunun en bariz alameti tevazu ve mahviyettir. Kibir değil, edep; tahakküm değil, hizmettir.

Makam Sahibi Olmak Ayrı, Hakiki Büyüklük Ayrıdır

Bir insan, bir topluluğun önüne geçmiş olabilir. Makam, unvan, kalabalık onu “şeyh”, “önder”, “kanaat lideri” gibi sıfatlarla anabilir. Ama o kişi içinde tevazu yoksa, ne kadar büyük görünürse görünsün; hakikatte “sabiyy-i müteşeyyih”tir. Yani:

> “Şeyhlik taslayan bir çocuktur.”

Bu ifade çok derindir. Zira;

Çocuk gibi davranır, çünkü ciddi değildir.

Taklit eder, çünkü aslı yoktur.

Gösterişe düşer, çünkü hakikatten uzaktır.

Gerçek büyüklük; büyüklük taslamamakla başlar. Tevazu, insanı halkın kalbine yerleştirir; kibir ise sadece sırtlara binmeye çalışır.

Tevazu: Velayetin İlmi ve Ahlâkî Kıyafeti

Allah dostlarının en belirgin vasfı mahviyettir. Yani kendi varlığını silip, hakikatin önünde erimek… Bu yüzden Mevlânâ “Ben Hakk’ın kapısında bir hiçim” derken büyür; Firavun ise “Ben sizin en yüce rabbinizim” dediği için helâk olur.

Tasavvuf, velayet ve maneviyat; kişiyi büyütmek için değil, benliği eritmek için vardır. Fakat bazı istismarcılar, bu makamlara çıkarak kendilerine tapındırırlar. Bediüzzaman, bu tür zümrelere karşı halkı şöyle uyarır:

> “Siz de büyük tanımayınız.”

Yani hakikî olmayan, kibrine yalanı karıştıran, kendisini ilahlaştıran kimseleri “büyük” sanmayın, itibar etmeyin.

Velayetin Gerçek Sırrı: İnsan Olabilmektir

Kâmil insanlar, insanlara hükmetmek için değil; onlara hizmet etmek için büyürler. Efendimiz (s.a.v.) “Ben sultan peygamber değil, kul peygamber olmayı tercih ettim” buyurmuştur. O, insanların en büyüğüydü; ama en çok secde eden, en çok dua eden, en çok yetim başı okşayandı.

Bu, büyüklüğün hakiki tanımıdır:
Büyüklük, insanın kendisini değil; hizmetini yüceltmesidir.

Ne Yapmalı?

  1. Kibirli liderleri değil, mahviyetli rehberleri aramalıyız.
  2. Maneviyat kisvesi altında insanları sömüren, kendini kutsallaştıran, biat isteyen, eleştiriyi haram gören kimselerden uzak durmalıyız.
  3. Gerçek büyüklüğü, kişinin ahlâkında, edebinde, şefkatinde ve hizmetinde aramalıyız.
  4. Tevazuu bir meziyet, mahviyeti bir seviye, kibirden uzak durmayı ise bir iman meselesi olarak görmeliyiz.

Özet:

Bediüzzaman’a göre velayet, şeyhlik ve büyüklük; tevazu ve mahviyetle mümkündür. Kibirle, tahakkümle hakiki büyüklük olmaz. Gösterişle şeyhlik yapanlar, aslında çocukluk eden taklitçilerdir. Gerçek büyüklük, kendini silip hakikate hizmet etmektir. Halk, kibirli kişilere itibar etmemeli, onları büyük tanımamalıdır. Büyüklük taslayan küçüktür; küçüklüğünü bilen büyüktür.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 2nd, 2025