Bir Gün “Haydi Dışarı” Denilecek: Dünya Misafirhanesinden Ebedî Yola

Bir Gün “Haydi Dışarı” Denilecek: Dünya Misafirhanesinden Ebedî Yola

İnsan bu dünyada kalıcı değildir. Ne kadar uzun yaşarsa yaşasın, ne kadar çok şeye sahip olursa olsun, gün gelecek; bu misafirhaneden ayrılması istenecek. Lem’alar’da geçen “Dünya bize bir gün ‘Haydi dışarı!’ diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak” ifadesi, bu gerçeği çarpıcı ve sarsıcı bir şekilde hatırlatıyor.

Tıpkı bir misafirin, davetli olduğu bir evde sınırlı süre kalması gibi, biz de dünya denilen hanede misafiriz. Buraya gelmeden bize sorulmadığı gibi, buradan ayrılırken de görüşümüz alınmaz. Zaman dolduğunda kapı gösterilir. İşte o an, dünyaya feryat edip yalvarsak da, dünya bizi artık dinlemez. Çünkü vazifemiz bitmiştir.

Bu hakikat, Mesnevî-i Nuriye’de geçen “Sen burada misafirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin” cümlesiyle de teyit edilir. Misafirlik, kalıcılığı değil geçiciliği ifade eder. İnsana verilen beden, mal, makam, unvan, çevre ve tüm dünya nimetleri aslında emanettir. Ve her emanet gibi, zamanı geldiğinde sahibine iade edilir.

Peki, bu yolculuğun hikmeti nedir?

İnsanın dünya hayatında yapması gereken şey; bu geçici misafirhanede ebedî saadetin yol azığını toplamaktır. Ahiret yurduna hazırlıksız gitmek, asıl yurda eli boş varmak demektir. Bu dünyada kalıcı olmadığını bilen bir insan, sahip olduğu şeylere dört elle sarılmaz. Onları bir imtihan, bir fırsat ve bir vesile olarak görür. Nefsi için değil, hakikat için yaşar.

Bir gün ölüm gelip de dünyadan çıkmak zorunda kaldığımızda, geride bıraktığımız şeyler değil, götürdüğümüz manalar kıymetli olacak. O gün “Haydi dışarı!” denildiğinde, kimimiz bir düğün daveti gibi karşılayacak bu sesi; kimimiz ise karanlık bir uçuruma düşer gibi korkuyla…

İşte bu yüzden dünya hayatı, insanın kendi ebediyetini kazanabileceği tek mekân ve tek zaman dilimidir. Gaflet içinde geçirilen bir ömür, ebedî pişmanlığa sebep olabilir. Fakat bilinçli, imanlı ve hikmetli bir ömür; ölüm kapısını ebedî saadetin eşiğine çevirir.

Sonuç ve Özet

Bu dünya, bir konaklama yeridir; varılacak nihai menzil değildir. İnsan burada misafirdir ve bir gün mutlaka ayrılacaktır. Lem’alar ve Mesnevî-i Nuriye gibi eserler bize bu hakikati hatırlatarak, geçici olanla kalıcı olanı ayırt etmemizi ister. Öyleyse yolcuyuz; kalıcı sanıp oyalanmamalı, yol azığımızı hazırlamalıyız. Zira dünya bir gün “Haydi dışarı!” dediğinde, pişmanlıkla değil, teslimiyetle çıkabilmek en büyük bahtiyarlıktır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 2nd, 2025