Bir Elmaya Bakarak Allah’ı Tanımak: Şükürden Tevhide Açılan Yol

Bir Elmaya Bakarak Allah’ı Tanımak: Şükürden Tevhide Açılan Yol

“Hem ŞÜKÜR içinde, safi bir İMAN var, hâlis bir TEVHİD bulunur.
Çünkü;
Bir elmayı yiyen ve “ELHAMDÜLİLLAH” diyen adam, o şükür ile ilân eder ki:
“O elma doğrudan doğruya dest-i kudretin yadigârı ve doğrudan doğruya hazine-i rahmetin hediyesidir”
Kur’an Tefsiri Risale-i Nur’dan

Kâinat, baştan sona bir kitap gibidir. Her satırı, her kelimesi, hatta her harfi, Allah’ın varlığını ve birliğini anlatır. Bu büyük kitabın en sade ve tatlı kelimelerinden biri de elmadır. Evet, bir elma… Yerdeki bir ağaç dalında biten, renkli kabuğu, tatlı lezzeti ve mis kokusuyla soframıza gelen o meyve… Sadece basit bir meyve midir?

Hayır.
Risale-i Nur’un o veciz ifadesiyle:

> “O elma doğrudan doğruya dest-i kudretin yadigârı, ve doğrudan doğruya hazine-i rahmetin hediyesidir.”

Bir mümin, eline bir elma aldığında; onun rengini, kokusunu, lezzetini ve şeklini düşünüp “Elhamdülillah” dediğinde aslında ne demektedir?

“Bu elma, ne toprağın kendi kendine yaptığı bir şeydir, ne ağacın tesadüfen oluşturduğu bir meyvedir, ne de doğanın başıboş bir ürünü. Bu elma, doğrudan Allah’ın kudret eliyle hazırlanmış, rahmet hazinesinden çıkarılıp bana gönderilmiş bir hediyedir.”

İşte bu farkındalık, sadece bir teşekkür değil, imanın ilanı, tevhidin ifadesi, şuurun dirilişidir.

Şükür: Sade Bir Söz Değil, Derin Bir İman İlanıdır

Risale-i Nur’un tefekkürî üslubunda şükür, sadece dilin bir hareketi değildir. “Şükür içinde safi bir iman, hâlis bir tevhid bulunur.” Çünkü bir nimete şükreden insan, onu yaratanı ve ikram edeni tanımış ve kabul etmiş olur. Bu da kişiyi şirkten, gafletten ve küfürden uzaklaştırarak saf bir tevhide ulaştırır.

Bir insan düşünün: Elmaya bakıyor, lezzetini tadıyor ama arkasındaki kudreti, rahmeti, hikmeti görmüyor. Bu insan, hem nimetin kaynağını inkâr eder, hem de o nimetten faydalanma hakkını vicdanen kaybeder. Fakat elmayı yediğinde “Elhamdülillah” diyen bir kalp, sadece elmaya değil; onun ardındaki sonsuz kudrete de kapı açar.

Elma: Tevhidin Sessiz Şahidi

Her elma, bir mucizedir. Çünkü toprağın içinde ne kırmızı vardır, ne tatlılık, ne koku, ne de şekil. Ağaç bir fabrikaysa, toprak onun deposu ama planı, bilgiyi ve hikmeti kim yerleştirmiştir? İşte o sorunun cevabı, Allah’tır.

Bir elmayı yiyip şükreden kişi, sadece bir meyveye değil; kainat çapında işleyen bir sisteme iman etmiş olur. Çünkü o elmanın oluşabilmesi için güneşin yerinde olması, suyun toprağa ulaşması, ağacın mevsiminde uyanması, çekirdeğin açılması ve sayısız sistemin uyum içinde işlemesi gerekir. Yani bir elma, tüm kainatla bağlantılıdır. Onun için bir elmaya sahip çıkamayan, hiçbir şeyi hakiki anlamda yaratamaz.

İşte bu noktada şu gerçek belirir:

> “Bir elmanın Allah’tan olduğunu kabul etmeyen, koca kainatın sahibini tanımıyor demektir.”

Bu yüzden, bir elmaya “Elhamdülillah” demek; küçük gibi görünse de, büyük bir tefekkürün ve imanî derinliğin ifadesidir.

Özet:

Elma gibi sade bir nimet, şükreden bir kalp için iman ve tevhid dersine dönüşür. Çünkü şükür, nimetin sahibini tanımak ve onu ilan etmektir. Risale-i Nur’a göre bir elmayı yiyip “Elhamdülillah” diyen bir mümin, o elmanın doğrudan Allah’ın kudret eliyle geldiğini, rahmet hazinesinin bir hediyesi olduğunu kabul etmiş olur. Bu da onu saf bir imana ve hâlis bir tevhide ulaştırır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 2nd, 2025