Tohumun Duası: İstidat Lisanı ve Kâinatın Sessiz Yakarışı
Tohumun Duası: İstidat Lisanı ve Kâinatın Sessiz Yakarışı
> “İstidat lisanıyladır ki bütün hububat, tohumlar lisan-ı istidat ile Fâtır-ı Hakîm’e dua ederler ki:
‘Senin nukuş-u esmanı mufassal göstermek için bize neşv ü nema ver, küçük hakikatimizi sümbülle ve ağacın büyük hakikatine çevir.’”
(Mektubat, Bediüzzaman Said Nursî)
İnsan çoğu zaman sadece sözle yapılan duayı dua zanneder. Oysa kâinatta, dilsiz dudaksız ama çok daha tesirli bir dua dili vardır: İstidat Lisanı… Yani bir varlığın yaratılışındaki potansiyel, yöneliş ve kabiliyetle yaptığı sessiz ama hikmetli yakarış…
Bediüzzaman, bu satırlarıyla bizlere sadece bitkilerin neşv ü nemasını değil, insanın içindeki inkişaf potansiyelini, hayata bakışını ve yaratılış gayesini de gösteriyor.
- Her Tohum, Sessiz Bir Dua Eder
Toprağa atılan bir buğday tanesi, görünüşte sessizdir. Fakat içinde, muazzam bir duâî hareket başlar. Tohum, kendi varlığının farkındadır. Küçük, zayıf ve karanlıklar içinde olduğunu bilir. Ama içinde taşıdığı ağaç olma arzusuyla içten içe Fâtır-ı Hakîm’e yönelir:
> “Ey beni yaratan! Ne olur bana yeşermeyi nasip et,
beni büyüt, sümbüllet, meyve verdir;
ki Sen’in isimlerini üzerimde göster…”
Bu duaya karşılık olarak, toprağın bağrında bir rahmet eli uzanır, suyu gönderir, güneşi gönderir, besini gönderir. Neticede tohum çatlar, kök salar, filizlenir ve bir ağaç olur.
İşte bu, Allah’ın istidat lisanına verdiği şefkatli cevaptır.
- Her Canlının İçinde Bir “Olmak” Duası Vardır
Tohumun toprağa düşmesi neyse, insanın bu dünyaya düşmesi de odur. Her insanın kalbinde, ruhunda, aklında gizli bir “ağaç olma” duası vardır.
Kimisi bu duayı bilgiyle,
kimisi ibadetle,
kimisi sanatla,
kimisi güzel ahlakla ifade eder.
Fakat esas mesele şudur:
> Her varlık, fıtratındaki istidat ile Allah’a döner.
Her gelişim, bir duadır.
Her tekâmül, bir yakarıştır.
- Dua, Sadece Dille Değil, İstidatla Yapılır
Bediüzzaman’ın bu derin yaklaşımı, dua kavramını çok daha geniş bir çerçeveye yerleştirir:
İhtiyaç lisanıyla dua: Aç olanın rızık için içten gelen arayışı.
Fıtrat lisanıyla dua: Gözün görmeyi istemesi gibi yaratılışa aid talepler.
İstidat lisanıyla dua: Tohumun ağaç olma potansiyelinin yakarışa dönüşmesi.
İnsan, sadece ellerini kaldırıp bir şey istemekle değil; hayatını istidatlarına göre şekillendirerek de dua eder. Yani her çaba, her emek, her sabır, her gayret bir duadır.
- Fâtır-ı Hakîm: Her İstidada Cevap Veren Sanatkâr
“Fâtır” yani her şeyi hikmetle yaratan… “Hakîm” yani her işinde sayısız hikmet bulunan Zât…
O, her varlığı yaratırken ona bir kabiliyet, bir potansiyel yerleştirmiştir. O potansiyel, uygun şartlar altında yeşerir.
Tıpkı bir tohumun koca bir ağaca dönüşmesi gibi, insanın da içindeki iman tohumu, sabır tohumu, ilim tohumu, ihlâs tohumu; zamanla kemâle erer.
Bu yönüyle Allah, sadece tohumları değil; niyetleri de sümbüllendirir. Çünkü her niyet, içte yapılan sessiz bir duadır.
- Düşündürücü Bir Hikmet:
Bir tohumun toprağa düşüp yok olmadan büyümesi mümkün mü?
Peki ya insanın da nefsi kırılmadan, zorluklarla mücadele etmeden tekâmül etmesi mümkün mü?
Tohum çatlamazsa büyüyemez,
insan da sabretmezse yükselmez.
İşte bu yüzden her acı, her zorluk, her çaba aslında duayı besleyen bir toprak gibidir.
Sonuç ve Özet
İstidat lisanı, her varlığın kendi potansiyeliyle Allah’a yönelip tekâmül istemesidir.
Tohumlar bu kabiliyetleriyle “ağaç olmak” için dua eder, insan da “kâmil olmak” için.
Fâtır-ı Hakîm olan Allah, bu içten dualara rahmetiyle, kudretiyle, hikmetiyle cevap verir.
Dua sadece sözle değil; kabiliyetle, gayretle, yönelişle de yapılır.
Her çaba bir dua, her sabır bir yakarış, her istidat bir umut fidanıdır.
> Unutma:
Sen de bir tohum gibisin. İçinde ne cevher saklıysa, onu açığa çıkarmak senin duandır.
Ne kadar derin çalışırsan, o kadar büyük bir ağaç olursun.