Tevhid İnancından Toplumsal Birliğe: İman Birliği Kalpleri de Birleştirir

Tevhid İnancından Toplumsal Birliğe: İman Birliği Kalpleri de Birleştirir

> “Evet, tevhid-i imanî elbette tevhid-i kulûbü ister. Ve vahdet-i itikad dahi vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder.”
(Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat)

İman, sadece bir düşünce biçimi değil; insanın kalbini, aklını, ruhunu ve toplumsal davranışlarını şekillendiren köklü bir hakikattir. Tevhid inancı, yani Allah’ın birliğine kesin iman; beraberinde sadece kişisel bir teslimiyeti değil, aynı zamanda kalplerin, duyguların ve hedeflerin birleşmesini de gerektirir. Bu yönüyle tevhid, sadece inanç değil, ahlakî, siyasî ve içtimaî bir birliğin de temelidir.

  1. Tevhid-i İmanî: İnançta Birlik

Tevhid, İslam’ın özüdür. Allah’a tek ilah olarak iman etmek; O’ndan başka ilah olmadığını kabul etmektir. Bu iman kalpte yer ettiğinde, insana tevazu, teslimiyet, adalet, kardeşlik ve sorumluluk bilinci kazandırır. Çünkü her şeyi yaratan bir Rabbe inanan insan, mahlukata karşı kibirlenemez, zulmedemez ve bencilleşemez.

Tevhid inancı, her bireyin aynı merkeze yönelmesini sağlar. Tıpkı pusulası kıbleye dönen yüz binlerce insanın bir safta birleşmesi gibi, tevhid de insanları manevî olarak hizaya getirir.

  1. Tevhid-i Kulûb: Kalplerde Birlik

Tevhid inancı sadece akıl işidir sanılmamalıdır; o, aynı zamanda kalbin birlik arzusudur. İmanı ortak olanların kalbi de ortak hedeflerde buluşur. Kalplerin birleşmesi, kardeşliğin, merhametin ve dayanışmanın doğmasına vesile olur.

Kalplerin birleşmesi, toplumsal huzurun mayasıdır. Farklılıklar düşmanlık değil, zenginlik olur. Çünkü aynı Rabbe, aynı Peygambere, aynı Kitaba ve aynı kıbleye inananlar, ayrılıktan değil; beraberlikten beslenir.

> “Müminler ancak kardeştir.”
(Hucurat, 10)

  1. Vahdet-i İtikad: İnançta Ortaklık

Bir toplumda insanların inanç temelleri ne kadar ortak ve sahihse, o toplumun huzuru da o kadar kuvvetlidir. Vahdet-i itikad (inanç birliği), farklı kesimlerin birbirine güvenle bakmasını, düşmanlık yerine dayanışmayı tercih etmesini sağlar.

Bu yüzden Kur’an, Müslümanları inançta bölünmemeye çağırır:

> “Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, tefrikaya düşmeyin.”
(Âl-i İmrân, 103)

İtikad birliği; siyasî birlik, ekonomik adalet, toplumsal huzur ve ortak gelecek inşası gibi birçok alana sirayet eder. Bu birlik yoksa toplum, bireyci, çıkarcı ve dağınık hale gelir.

  1. Vahdet-i İçtimaiye: Toplumsal Birlik

Bir milletin güçlü olması sadece ordusuyla, teknolojisiyle, ekonomik gücüyle değil; kalplerin ve inançların birliğine bağlıdır. Eğer insanlar farklı ilahlar edinmiş gibi farklı yönlere savrulursa, o toplum bir vücut olmaktan çıkar, bir enkaza dönüşür.

İman birliği varsa; toplumda adalet, merhamet, yardımlaşma ve güven olur. Çünkü iman eden bilir ki, yaptığı her iş Allah’ın gözetimindedir. Hesapsız hareket edemez, zulmedemez.

  1. Hikmetli Bir Misal:

Bir millet düşünün, hepsi bir çadırın içinde ama çadırın direği kırılmış. Her biri başka tarafa çekiyor, çatışıyor, birbirine düşman oluyor. Çünkü onları bir arada tutan tevhid direği ya eğilmiş ya da unutulmuş.

Oysa tevhid, kalplerin tek bir hakikatte birleştiği köklü bir mihverdir. Bu mihver etrafında dönen toplum, iç çatışmadan, kargaşadan ve dağılmaktan korunur.

Sonuç ve Özet

Tevhid-i imanî (inanç birliği), sadece kişisel bir hakikat değil; toplumsal birliğin de temelidir.

Kalplerin birleşmesi (tevhid-i kulûb), inanç birliğinin doğal sonucudur.

İtikad birliği, toplumsal düzenin ve huzurun ruhudur.

Bu birlik yoksa, toplumda fitne, çatışma ve kargaşa hüküm sürer.

Bu sebeple Müslümanlar, iman birliğiyle kalplerini, kalp birliğiyle toplumlarını birleştirmelidir.

> Unutma!
Aynı Allah’a inananlar, aynı kalpte birleşmeli; aynı kalpte birleşenler, aynı ümmet olmalı.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 1st, 2025