Suretlerin Gölgesinde: Bozulan Ruhlar, Putlaşan Hevesler ve Sarsılan İstikamet

Suretlerin Gölgesinde: Bozulan Ruhlar, Putlaşan Hevesler ve Sarsılan İstikamet

“Beşerin şimdiki seyyiat-âlûd hırçın ruhunda, mütebessim küçük cenazeler olan suretlerin rolü ehemmiyetlidir. “

   “Memnu’ heykel; ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim veya bir riyâ-yı mütecessiddir. “

   “İslâmiyet’in müsellematını tamamen imtisal ettiği cihetle bihakkın dâire-i dâhiline girmiş zâtta; meylü’t-tevsi’ meylü’t-tekemmüldür. Lâkaydlık ile hâricde sayılan zâtta meylü’t-tevsi’, meylü’t-tahripdir. Fırtına ve zelzele zamanında; değil içtihad kapısını açmak, belki pencerelerini de kapatmak maslahattır. Lâübaliler ruhsatlarla okşanılmaz; azimetlerle, şiddetle ikaz edilir.”
Hutbe-i Şamiye

Bu ifadeler, modern zamanların ruhsal çöküşlerini, şekilperestlik ve gösterişin felaketini, heykel ve suret gibi sembollerin manevî yozlaşmadaki etkisini ve İslâmî istikametin nasıl korunması gerektiğini ifade eder.

  1. Gülümseyen Cenazeler: Suretler ve Ruhsuzluk

Modern çağ, her şeyin “görüntüye” dönüştüğü bir devirdir. Ekranlar, afişler, sanal profiller; gülümseyen yüzlerle doludur. Ama bu suretlerin ardında hırçın, huzursuz, seyyiatla boğulmuş bir ruh vardır. Bediüzzaman’ın deyimiyle bu görüntüler:

> “Mütebessim küçük cenazeler”dir.
Yani gülümser gibi görünen ama ruhu ölü olan maskelerdir.

Bu benzetme; medya, reklam, magazin kültürü gibi “suretperestlik” üzerine kurulu modern anlayışın manevî tahribatını gösterir. Surete takılıp kalan insan, içini unutmuş, vicdanını susturmuştur. Bu, şeklin manayı öldürmesidir.

  1. Heykel: Taşlaşmış Zulüm ve Tezahürleşmiş Heves

> “Memnu’ heykel; ya bir zulm-ü mütehaccir, ya bir heves-i mütecessim, ya bir riyâ-yı mütecessiddir.”

Heykel burada sadece fiziksel bir taş yapıt değil, putlaşan her şeyin sembolüdür.

Zulm-ü mütehaccir: Güce tapınma, zorba liderleri abideleştirme, zulmü kutsallaştırma.

Heves-i mütecessim: Şehveti, malı, kariyeri, şöhreti temsil eden “arzuların cisimleşmesi”.

Riyâ-yı mütecessid: Gösterişin, sahte dindarlığın, yapmacık iyiliğin bir suret hâlinde kalıplaşması.

Bediüzzaman bu heykellerin, insanın içindeki boşluğu, şirk temayülünü ve görünüşe tapma eğilimini açığa vurduğunu söyler. Suret, suret olmaktan çıkıp sahte bir mânâya büründüğünde, birer “modern put” olur.

  1. Genişleme mi, Tahrip mi? Kimin İçin Ne Zaman?

> “İslâmiyet’in müsellematına uyan kişide meylü’t-tevsi’, meylü’t-tekemmüldür; uymayan kişide meylü’t-tevsi’, meylü’t-tahriptir.”

Bediüzzaman burada “gelişim” ve “yenilik” iddialarının kimde fayda, kimde zarar doğuracağını çok net ifade eder:

Eğer bir kişi İslam’ın sabit değerlerini kabul ediyorsa, onun genişleme arzusu bir tekâmül ve inkişaf anlamına gelir.

Ama bu sabiteleri reddeden, onlara lakayd kalan birinin genişleme ve yenilik arzusu, sadece yıkıma ve yozlaşmaya sebep olur.

Yani “ilerleme” herkes için aynı anlama gelmez. Manevî temeli olan için tekâmüldür; olmayan için istikametsizliğin genişlemesidir. Bu tesbit, özgürlük, reform, yenilik gibi kavramların boşlukta değil, değer zemininde anlam kazanması gerektiğini ortaya koyar.

  1. Fırtınada Pencere Kapatılır: Sarsıntılı Zamanların Tedbiri

> “Fırtına ve zelzele zamanında; değil içtihad kapısını açmak, belki pencerelerini de kapatmak maslahattır.”

Bu söz, özellikle dini ilimlerde herkesin içtihad yapma hevesiyle ortaya atılmaması gerektiğini bildirir. Her fikir özgürce konuşulmalı ama kargaşa, kaos ve fitne zamanlarında, sağlam olanı korumak önceliklidir.

İçtihad kapısı, ilmî derinlik, takva, ilahî denge ile açılır. Ama toplum zelzele altındaysa, daha temel meseleler vardır: istikrar, itidal, güven ve sükûnet. Bediüzzaman, bu dönemde azimetle, yani ciddi ve sağlam duruşla ikaz edilmesi gerektiğini belirtir.

Özet:

Bediüzzaman’ın bu bölümde işaret ettiği temel mesajlar şunlardır:

  1. Modern suret ve görsellik kültürü, insanın içini öldürmüş, ruhsuz bir tebessüm üretmiştir.
  2. Heykel sembolizmiyle anlatılan putlaşmalar; güç, heves ve riyanın taşlaşmış hâlidir.
  3. Müslüman şahsiyet için gelişme, değer temelli bir tekâmüldür; lakayt kişide ise yozlaşmadır.
  4. Kargaşa zamanlarında içtihad değil, istikrar gerekir; azim, sabır ve hikmetle hareket edilmelidir.

Bu makale, bize modern zamanların içi boşalmış kavramlarını yeniden düşünmeyi, şekil ile manayı ayırt etmeyi ve neyin gerçekten ilerleme, neyin sadece yıkıcı bir süs olduğunu fark etmeyi teklif eder.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 1st, 2025