Ribânın Kapıları, Hutbenin Kapısı: Modern Çöküş ve İlahi Hitap

Ribânın Kapıları, Hutbenin Kapısı: Modern Çöküş ve İlahi Hitap

“Ribânın kab ve kapıları olan bankaların nef’i; beşerin fenası olan gavurlara ve onların en zâlimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Âlem-i İslâm’a zarar-ı mutlaktır; mutlak beşerin refahı nazara alınmaz. Zira; gavur harbî ve mütecâviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir. “

   “Cumâ’da hutbe, zaruriyat ve müsellematı tezkirdir; nazariyatı tâlim değildir. İbare-i Arabiye daha ulvî ihtar eder. Hadîs ile âyet muvâzene edilse, görünür ki; beşerin en beliği dahi, âyetin belâgatına yetişemez, ona benzemez.”
Hutbe-i Şamiye

İnsanlık tarihi boyunca ekonomik sistemler, insan onurunu ya yüceltmiş ya da yerle bir etmiştir. Bugün dünyanın dört bir yanında kurulu bankacılık sisteminin temel direklerinden biri olan faiz (riba), sadece mali değil, ahlaki ve sosyal bir tahribatın da merkezinde yer almaktadır. Bediüzzaman Said Nursî, bu meseleyi veciz şekilde şöyle özetler:
“Ribânın kab ve kapıları olan bankaların nef’i; beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zâlimlerine ve bunların en sefihlerinedir.”

Faiz, zahirde bir kar ve sistemli kazanç gibi görünse de, derin yapısında tüketen, sömüren ve çökerten bir mekanizmadır. Bu sistemin kazancı, insanlığın genel refahına değil, zalim ve sefih bir azınlığın ihtirasına hizmet eder. Bankacılığın temel taşı olan faiz, bireyi borç batağına, toplumu ise sınıf uçurumlarına mahkûm eder. Bu sistemde kazanç; alın terinden, üretimden değil, paradan para kazanmak üzerinden döner. Hâlbuki bu, Kur’an’ın açık hükümleriyle haram kılınmıştır; çünkü insanın emeğini, alın terini ve sosyal dengeyi ifsat eder.

Bediüzzaman’ın dikkat çektiği noktalardan biri de, bu faiz merkezli sistemlerin en çok İslam dünyasına zarar verdiğidir. Batı, bu sistemden istifade eden bir avuç sermaye sınıfıyla refah görünümü verse de, gerçekte zulüm ve sefihlik içinde bocalar. İslam coğrafyası ise hem inancına aykırı bir sistemle yaşamakta hem de bu sistemin asıl mağduru olarak her geçen gün daha da fakirleşmektedir. Faiz düzeni, zenginle fakiri uçuruma savurur, üretimi değil tüketimi besler, adaleti değil haksızlığı çoğaltır.

Bu ağır tahribatın karşısında İslam’ın bir başka müessesesi olan Cuma hutbesi sahneye çıkar. Zira cuma hutbesi, ümmetin topluca maruz kaldığı gafletleri hatırlatma ve diriltme görevini üstlenir. Nursî’nin ifadesiyle:
“Cumâ’da hutbe, zaruriyat ve müsellematı tezkirdir; nazariyatı tâlim değildir.”
Yani hutbe, hayatın pratik ve kesin hakikatlerini hatırlatmalıdır. Teorik ve akademik bilgiler değil, iman, ahlak, adalet ve sosyal denge gibi yaşamla ilgili esaslar merkezde olmalıdır.

Ancak günümüzde hutbeler, bu ruhu kaybetmiş gibidir. Oysa Kur’an’ın her ayeti, hayatın merkezine dokunur. Bediüzzaman’ın dediği gibi, ayetlerin belâgati insan sözüyle yarışmaz; çünkü ayet, sadece lafız değil, hakikattir; sadece hitap değil, kalbe nüfuz eden ilahi sestir. Bu yüzden hutbelerde Arapça ibare korunmalı; çünkü o ifadeler, mananın hem yüksekliğini hem ruhaniyetini taşır.

Bugünün hutbeleri, faize dayalı bir dünyada ayakta kalmaya çalışan Müslümana yol göstermek zorundadır. Aksi takdirde riba kapılarından geçip, hutbe kapılarından girmeyen bir Müslüman, ne kalbini koruyabilir ne de toplumunu.

Sonuç ve Özet

Bu makalede iki temel tema işlendi:

  1. Faiz sisteminin (ribanın) beşeri ve ahlaki çöküntüye sebep olduğu, özellikle de İslam toplumları üzerinde büyük bir tahribat meydana getirdiği ifade edildi. Bu sistemin kârı, insanlığın değil, sefih ve zalim bir azınlığın lehinedir.
  2. Cuma hutbesinin, zarurî hakikatleri hatırlatma misyonu taşıdığı, teorik değil yaşama dair mesajlar ihtiva etmesi gerektiği anlatıldı. Hutbelerde Kur’anî belagat ve Arapça lafızlar, mana derinliği açısından korunmalıdır.

Özet:
Makale, modern bankacılık sisteminin faiz temelli yapısının insanlık ve özellikle İslam dünyası üzerindeki tahribatını ele alır. Bediüzzaman’ın “ribanın kapıları” ifadesiyle bu sistemin zalim ve sefih güçlere hizmet ettiği belirtilir. Ardından cuma hutbesinin görevi ve Kur’an ayetlerinin belagatine dair değerlendirmelerle İslamî toplumsal bilincin nasıl diri tutulabileceği anlatılır. Hutbe, kalpleri faiz düzenine karşı uyaracak bir hitap olmalıdır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 1st, 2025