Kâinatın Tacı: Ferd-i Ferîd Olarak Hazret-i Muhammed (asm)

Kâinatın Tacı: Ferd-i Ferîd Olarak Hazret-i Muhammed (asm)

“Madem şu kâinatın Hâlık’ı, her nevide bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi’ halk edip o nev’in medar-ı fahri ve kemali yapar. Elbette esmasındaki ism-i a’zam tecellisiyle, bütün kâinata nisbeten mümtaz ve mükemmel bir ferdi halk edecek. Esmasında bir ism-i a’zam olduğu gibi masnuatında da bir ferd-i ekmel bulunacak ve kâinata münteşir kemalâtı o fertte cem’edip kendine medar-ı nazar edecek.

   O fert herhalde zîhayattan olacaktır. Çünkü enva-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır. Ve herhalde zîhayat içinde o fert, zîşuurdan olacaktır. Çünkü zîhayatın envaı içinde en mükemmeli zîşuurdur. Ve herhalde o ferd-i ferîd, insandan olacaktır. Çünkü zîşuur içinde hadsiz terakkiyata müstaid, insandır. Ve insanlar içinde herhalde o fert Muhammed aleyhissalâtü vesselâm olacaktır. Çünkü zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar hiçbir tarih, onun gibi bir ferdi gösteremiyor ve gösteremez.”
Mektubat

> “Madem şu kâinatın Hâlık’ı, her nevide bir ferd-i mümtaz ve mükemmel ve câmi’ halk eder… Elbette bütün kâinata nispetle mümtaz ve mükemmel bir fert yaratacaktır. Bu fert, insanlık içinde Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâm olacaktır.”
(Mektubat, Bediüzzaman Said Nursî)

Varlık âlemi, başıboş değil; kasdî, hikmetli ve sistemli bir yaratılışın eseridir. Bu büyük sistemde Allah (celle celâluhu), her türde en mükemmel bir örnek yaratır. Bir nev’in kemâlini gösterecek, diğerlerini temsil edecek, adeta o türün özetini ve zirvesini taşıyacak bir “seçkin fert” yaratılır.

Bu ilahi kanun, kâinat ölçeğinde düşünüldüğünde, bizi kaçınılmaz olarak bir şahsa götürür: Hazret-i Muhammed Mustafa (asm).
Çünkü O, sadece bir birey değil; kâinatın özü, insanlığın meyvesi, hayatın hedefidir.

  1. Her Türde Bir Seçkin Örnek

Cenab-ı Hak, mahlûkatı yaratırken sıradanlık içinde bile bir mükemmellik ve nümunelik yaratır:

Dağların içinde bir Everest,

Ağaçların içinde bir sedir,

Cevherlerin içinde bir elmas,

Kuşların içinde bir bülbül vardır.

Bu örnekler, Allah’ın her sınıfta bir ferd-i mükemmel yarattığını gösterir. Bu, ilahî bir adettir.
O hâlde bu kural, en kıymetli varlık olan insan için de geçerli olacaktır.

  1. Hayatın En Yüksek Noktası: Şuur

Kâinatta hayat, en parlak tecellidir.
Ama hayatın içinde en seçkin olan zümre şuur sahipleri, yani akıllı varlıklardır.
Çünkü şuur, anlamayı, farkındalığı, Allah’ı tanımayı mümkün kılar.
Yani hayat Allah’ın bir sanatıysa, şuur o sanatın gözüdür.

Bu açıdan bakıldığında kâinattaki en mükemmel fert, zîşuurdan, yani insanlardan olacaktır.
Ve insanlar içinde de en büyük şuur, en yüksek ahlâk, en geniş rahmet, en derin marifet kimdedir?

Tarih şahittir: Hz. Muhammed (asm).

  1. Tarihin Gösteremediği Emsalsiz Şahsiyet

Bediüzzaman’ın şu tesbiti çok güçlüdür:

> “Zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar hiçbir tarih onun gibi bir ferdi gösteremiyor, gösteremez.”

Çünkü:

O’nun getirdiği din evrenseldir.

O’nun ahlâkı Kur’an’dır.

O’nun rehberliği ebedîdir.

O’nun hayatı, bütün beşeriyete örnektir.

O, sadece bir ümmetin değil; insanlığın manevi güneşidir.

Her zaman, her zeminde, her milletten insanlar O’na hayran olur, gönülleri O’na döner. Çünkü O, insanlığın içinden çıkan ama insanlığın fevkine yükselen bir hakikat önderidir.

  1. Esma-i Hüsnâ’nın En Yüksek Aynası

Allah’ın isimleri (esma-i hüsnâ), mahlûkatta tecelli eder.
Bir kısmı yıldızlarda, bir kısmı denizlerde, bir kısmı bitkilerde görünür.
Ama bütün isimlerin en câmi’ ve en parlak tecellisi, insanın mahiyetindedir.
Ve insan içinde de bu isimlerin en güzel tezahürü, Hz. Muhammed (asm)’da görülür.

Rahmet: O, “rahmeten lil-âlemîn”dir.

Hâdi: O, en büyük mürşid ve yol göstericidir.

Hakîm: Hikmetle konuşur, hikmetle yaşar.

Sabûr: En ağır belalara sabretmiştir.

Kâinatın her tarafına dağılmış ilahî güzellikleri, bir tek zat üzerinde toplamak:
İşte bu, Allah’ın en mükemmel sanatıdır.

  1. O, Sadece Bir Peygamber Değil; Kâinatın Gözbebeğidir

Hz. Muhammed (asm), sadece din getiren bir elçi değil; aynı zamanda yaratılışın sebebi, varoluşun merkezidir.
O’nun varlığıyla kâinat anlam kazanmış, hayat kemal bulmuş, insanlık yolunu bulmuştur.

> “Levlâke levlâke lemâ halaktül-eflâk” yani
“Sen olmasaydın, Sen olmasaydın, Ben kâinatı yaratmazdım.”
hadîs-i kudsîsi bu hakikatin özüdür.

Sonuç ve Özet

Allah her nevide bir ferd-i mükemmel yaratır; bu, kâinatta da geçerlidir.

Kâinatın en seçkin ve şerefli varlığı Hz. Muhammed (asm)’dır.

O, hayatın zirvesi olan şuurun, insanlık içinde en yüksek temsilcisidir.

Allah’ın esma-i hüsnâsının en parlak tecellileri, onun şahsında toplanmıştır.

O’nun varlığı, kâinatın varlığına anlam ve gaye kazandırmıştır.

> Unutma:
Hz. Muhammed (asm), sadece bir tarihsel şahsiyet değil; kâinatın kalbinde atan bir nur,
zamanın ötesinde çağıran bir hakikat ve Allah’ın en güzel sanatıdır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 1st, 2025