Kabir Bir Ayrılık Değil, Davetiyedir

Kabir Bir Ayrılık Değil, Davetiyedir

“Ey bîçareler! Mezaristana göçtüğünüz zaman, “Eyvah! Malımız harap olup sa’yimiz heba oldu, şu güzel ve geniş dünyadan gidip dar bir toprağa girdik.” demeyiniz, feryat edip meyus olmayınız. Çünkü sizin her şeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfatını verecek ve her hayır elinde ve her hayrı yapabilecek bir Zat-ı Zülcelal, sizi celbedip yer altında muvakkaten durdurur. Sonra huzuruna aldırır. Ne mutlu sizlere ki hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz. ”
Mektubat

Zahmetten Rahmete Yolculuk

Ölüm… Nice insana göre sonun adıdır. Malın bitişi, makamın yitimi, sevdiklerden ayrılış…
Birçok insan, mezarı yalnızlık, toprağı yok oluş olarak görür. Fakat bu yanlış bir bakıştır. Çünkü hayatın arkasında bir hikmet, ölümün ardında bir rahmet, kabirde ise bir sır vardır.

Bediüzzaman Said Nursî, ölüm anında yaşanabilecek bu gafleti ve hayreti şöyle dile getirir:

> “Eyvah! Malımız harap olup sa’yimiz heba oldu, şu güzel ve geniş dünyadan gidip dar bir toprağa girdik.” demeyiniz…

İşte bu feryat, ölümün sadece zahirine bakanların haykırışıdır. Oysa hakikate gözünü çevirenler için kabir, sadece bir “son” değil; bir çağrıdır, bir başlangıçtır, bir müjdeye açılan kapıdır.

  1. Kabir Bir Depo Değil, Bir Bekleme Salonu

İnsan kabre girdiğinde yok olmaz. Çünkü o artık “yokluk” denilen dipsiz karanlığa değil, “bekleyiş” denilen ilahi nizamın istirahatgâhına alınmıştır.

> “Çünkü sizin her şeyiniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır.”

Toprak, insanı unutur gibi görünse de, aslında onun dosyası göklerde çoktan açılmıştır.
Bir damla gözyaşı, bir gizli dua, bir gece uykusuzluğu, bir alın teri… Hepsi kayıtlıdır.

Bediüzzaman burada büyük bir hakikati haykırır:
Kabir, yok edici değil; bekletici bir duraktır.

  1. Ameller Kaybolmaz, Hizmet Zayi Olmaz

İnsan ölür; fakat yaptığı hizmetler kalır.

Yazdığı bir kitap,

Yetiştirdiği bir evlat,

Söylediği bir hakikat,

Verdiği bir sadaka…

Hepsi, amel defterine işlenmiş; silinmeyen bir sermayeye dönüşmüştür.
Ve hepsi bir gün, sahibine ücret olarak geri dönecektir.

> “Her hizmetiniz kaydedilmiştir. Hizmetinizin mükâfatını verecek bir Zat-ı Zülcelal…”

Bu söz, hem bir teselli hem bir ilandır:
Kimsenin emeği boşa gitmeyecek!
Dünyada görünmese de, öbür tarafta hepsi sahibini bekliyor olacak.

  1. Zahmetten Rahmete, Hizmetten Ücrete

Hayat, bir görev alanıdır. Ölümse, bu görevin sona erdiğini gösteren bir işarettir.

> “Ne mutlu sizlere ki hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti, rahata ve rahmete gidiyorsunuz.”

Tıpkı bir askerin görevden terhis edilmesi gibi…
Artık nöbet yok, silah yok, soğuk yok… Sadece istirahat, huzur ve terfi var.

Ölüm, bu yönüyle sadece bir ayrılık değil; bir kabule çağrı, bir bayram sabahına uyanıştır.

  1. İman Gözlüğüyle Ölüm: Feryat Değil, Tebessüm

İnanan insan için ölüm bir düşman değil, bir habercidir.
Eğer bu dünyada bir imtihanı yaşadıysa, sabretti, ihlâs gösterdi, hizmet ettiyse; artık o kişiye “Ey mücahit kulum, sen artık kazandın!” denilecektir.

> “Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.”

Düşün ki bir işçi sabah işe başlar, gün boyu çalışır. Akşam olduğunda yorgun ama huzurludur. Çünkü bilir ki mesai bitti, maaş verilecek.
İşte kabir de bu “akşamın kapısıdır.”
O yüzden feryat değil, ferahlık hissedilmelidir.

Sonuç ve Özet

Ölüm, dünya gözlüğüyle bakıldığında bir ayrılıktır. Ama iman gözlüğüyle bakıldığında bir vuslattır, bir buluşmadır, bir terhistir.
Bediüzzaman’ın bu ifadeleri, bizlere ölümü korkulacak değil, hazırlanılacak bir hakikat olarak tanıtır.
Kabir, bir yok oluş değil; beklenilen bir istirahatgah, kazanılmış ücretin alınacağı bir kapıdır.

Özetle:

Ölümle her şey bitmez; her amel korunur ve yazılır.

Kabir, yokluğa açılan bir kapı değil, ilahi huzura çıkan bir geçittir.

Zahmet bitmiş, rahmet başlamıştır; hizmet sona ermiş, ücret vakti gelmiştir.

İnanan kişi için ölüm, korku değil; mükâfat yolculuğudur.

Kabre giren pişman değil, müjdelenmiş biri olmalıdır.

Ey insanoğlu!
Toprağın üstü kadar altı da sana ait.
Ama müjdeli olan, üstte yaşayıp altta ebedi huzuru bulanlardır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 1st, 2025