Şükür, İmanın Ruhudur – Nimetleri Tanımak, Hakkı Teslim Etmektir
Şükür, İmanın Ruhudur – Nimetleri Tanımak, Hakkı Teslim Etmektir
“Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan, tekrar ile
اَفَلَا يَشْكُرُونَ اَفَلَا يَشْكُرُونَ وَسَنَجْزِى الشَّاكِرٖينَ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَزٖيدَنَّكُمْ بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَ كُنْ مِنَ الشَّاكِرٖينَ
gibi âyetlerle gösteriyor ki Hâlık-ı Rahman’ın ibadından istediği en mühim iş, şükürdür. Furkan-ı Hakîm’de gayet ehemmiyetle şükre davet eder. Ve şükür etmemekliği, nimetleri tekzip ve inkâr suretinde gösterip
فَبِاَىِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
fermanıyla, Sure-i Rahman’da şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu âyetle tehdit ediyor. Şükürsüzlüğün, bir tekzip ve inkâr olduğunu gösteriyor. ”
Mektubat
İnsan, hayatını çevreleyen sayısız nimetin içinde yaşar ama çoğu zaman bunların farkına varmaz. Göz, akıl, nefes, sağlık, rızık, sevdiklerimiz, imkânlarımız ve bilhassa iman gibi paha biçilmez nimetler, her an elimizdedir. Ancak bu nimetlerin devamı, sıradanlıkla değil; şükürle mümkündür. Zira şükür, hem nimetin değerini artırır hem de nimeti vereni tanımanın bir ifadesidir.
Kur’ân-ı Hakîm, birçok ayette ısrarla ve defaatle şükre davet eder. Bu, sıradan bir öğüt değil; Allah Teâlâ’nın kullarından istediği en mühim kulluk görevidir. Nitekim ayetlerde tekrar tekrar şöyle buyrulmuştur:
> “أَفَلَا يَشْكُرُونَ – Hâlâ şükretmiyorlar mı?”
“وَسَنَجْزِى الشَّاكِرِينَ – Şükredenleri mutlaka mükâfatlandıracağız.”
“لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ – Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.”
“فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ – Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” (Rahman Suresi, 31 defa tekrar edilir.)
Bu ayetler, şükrün sadece bir fazilet değil; varoluşu ifade eden bir sorumluluk, ilahî bir emanet olduğunu açıkça ortaya koyar.
- Şükür Nedir? Basit Teşekkür mü, Derin Bir İman mı?
Şükür; yalnızca “Elhamdülillah” demek değildir. O sadece sözlü ifadedir. Hakiki şükür, üç temel unsurdan oluşur:
Kalple tanımak: Nimeti Allah’tan bilmek, ona minnet duymak.
Dille ifade etmek: “Elhamdülillah”, “Şükürler olsun” gibi sözlerle hamdetmek.
Amelle göstermek: Nimetin gereğini yerine getirmek, onu yerli yerinde kullanmak.
Mesela, sağlığa şükür; onu haramda değil, ibadet ve hayırda kullanmakla olur. Malın şükrü; zekât ve infakla, aklın şükrü; tefekkür ve hikmetle, ilmin şükrü ise; insanlara fayda sunmakla yerine gelir.
- Şükürsüzlük: Sessiz Bir İnkâr ve Nankörlük
Kur’an, şükürsüzlüğü sadece bir ilgisizlik değil, aktif bir inkâr olarak tanımlar. Çünkü nimetleri görmemek, onları bir tesadüf veya kendi çabamızla elde ettiğimizi zannetmek; nimetin sahibini tanımamak ve tekzip etmektir. İşte bu yüzden Kur’an, “فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ – Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” ayetini Sure-i Rahman’da 31 kez tekrar eder. Bu tekrar, insana verilen nimetlerin çokluğuna işaret ettiği kadar, insanın gafletine ve nankörlüğüne de sert bir ikazdır.
Nimeti gören ama şükretmeyen bir insan, sessiz bir şekilde nimetin arkasındaki hakikati inkâr etmiş olur. Tıpkı bir mektubu alıp okuyup da, onu yazanı hiç düşünmeyen kişi gibi…
- Şükür, Nimetin Artışına Sebeptir
“Eğer şükrederseniz, artırırım (لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ)” ayeti; şükrün bereket kaynağı olduğunu ilan eder. Çünkü şükür, nimetin kıymetini bilmektir. Kıymeti bilinen şey korunur, artırılır. Allah Teâlâ, kulun bu teveccühünü karşılıksız bırakmaz. Şükreden kuluna daha çok ihsan eder. Bu yalnızca maddî rızık değil; huzur, sekinet, hayır yollarının açılması ve kalbin tatmini şeklinde de tecelli eder.
- Şükür, Zamanın İlacı ve Ruhun Gıdasıdır
Bugün insanlık büyük bir tatminsizlik içindedir. Elindeki nimetlerin kıymetini bilmeden daha fazlasını isteyen doymaz bir nefis taşıyor. İşte bu doyumsuzluğun panzehiri şükürdür. Şükür, insanı kanaate ulaştırır, kanaat ise saadetin temelidir.
Şükür, aynı zamanda psikolojik bir dirençtir. Zorluklar içinde bile şükredecek bir şey bulan insan, sabır ve teslimiyetle Allah’a daha çok yaklaşır. Bu da imanı kuvvetlendirir, ruhu yüceltir.
Sonuç: Şükür, Allah’la Olan Bağın Dilidir
Şükürsüzlük, insanı nimetlerden mahrum eder. Şükür ise nimeti artırır, manayı derinleştirir, insanı Rabbine yaklaştırır. Kur’an’ın ısrarlı şükür çağrısı, bize hayatımızı bir teşekkür mektubuna çevirmemiz gerektiğini öğretir. O hâlde nimetleri tanımak, onları Allah’tan bilmek ve O’nun rızası doğrultusunda kullanmak, en hakiki şükürdür.
Özet:
Bu makalede Kur’an-ı Kerîm’in şükür konusuna verdiği önem açıklanmış, şükrün üç boyutlu bir kulluk ifadesi olduğu vurgulanmıştır: Kalben tanımak, dille ifade etmek ve amelle göstermek. Şükürsüzlük, nimetleri inkâr ve Rabbimizi tanımamak anlamına gelir. Şükür ise nimeti artırır, huzur getirir ve kulluğu kemale erdirir. Kur’an’ın şükre daveti, hayatımızı nimetin farkındalığıyla yaşama çağrısıdır.