Kıblemiz Ne, Dinimiz Ne Oldu?

Kıblemiz Ne, Dinimiz Ne Oldu?

Efendimiz Şöyle Buyurmuştur;
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki,
Bütün endişe ve düşünceleri Mideleri,
Şerefleri Dünyalıkları,
Kıbleleri Kadınları,
Dinleri de Paraları olacaktır.
İşte bunlar mahlukatın en kötüleri’dir,
Ahirette onlara hiçbir pay yoktur.”
(Deylemi, Aclûni, Keşfi’l-Hafâ)

Bu ifadeler, sadece bir hadis metninin tekrarı değil; çağımızın kanayan bir yarasının, insanlık onurunun çöküşünün ve maneviyatın zayıflamasının keskin bir özeti gibidir. Efendimiz (s.a.v.)’in asırlar öncesinden haber verdiği bir hakikat bugün apaçık yaşanmakta: İnsanlık, varlık gayesinden uzaklaşmış, dünya hayatının geçici süsüne tapar hâle gelmiştir.

> “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki…”
Bu ifadeyle başlayan uyarı, sadece bir zaman tesbiti değil, aynı zamanda derin bir istikbal pusulasıdır. O zaman geldiğinde insanın:

Endişesi ve düşüncesi midesi olacak,

Şerefi yalnızca dünyevi mal ve makamla ölçülecek,

Kıblesi kadın, yani heva ve heves olacak,

Dini ise para olacak.

Bu sıralama, insanın yavaş yavaş ruhî melekelerini nasıl kaybettiğini, nasıl sadece bedenî arzularının esiri hâline geldiğini açıklar. İnsanın hayat gayesi, midesini doyurmakla, nefsini tatmin etmekle sınırlı olursa, o zaman onun ruhu aç kalır, kalbi taşlaşır, vicdanı körelir.

Bugün reklamların dili, dizilerin teması, siyasetin hesapları ve insanların hedefleri bu hadisin çizdiği tabloya ne kadar da benziyor… Mideler şatafatlı sofralarla, gözler şehvetle, zihinler alışverişle dolmuş. Artık kimse “Ne için yaratıldım?” sorusunu sormuyor. Çünkü “Nasıl daha fazla kazanırım?” sorusu her şeyin önüne geçmiş durumda.

Dikkat edin: Artık bir insanın değeri, karakteriyle değil, arabasıyla; saygınlığı, imanıyla değil, banka hesabıyla; yönü ise kıbleyle değil, ekranın yönüyle belirleniyor. Kadınlar, moda ve metalaştırmayla kutsal değerlerin önüne geçiriliyor; erkekler, iffetsizliğe cesaretli, sorumluluğa korkak hâle geliyor.

Dinler, birçokları için sadece ritüelden ibaret. Ama asıl ibadet paraya olan kulluk hâline gelmiş. Sabah ezanı değil, borsa açılışı uyandırıyor insanı. Namaz değil, kâr zarar cetveli belirliyor günün gidişatını.

Ve hadis açıkça diyor ki:

> “İşte bunlar mahlûkatın en kötüleridir.”
Çünkü diğer mahlûklar, fıtratları gereği ne yapıyorlarsa onu yapıyorlar. Fakat bu sınıfa giren insanlar, akıl ve irade nimetini kötüye kullanarak, kendilerini hayvanlardan daha aşağı bir dereceye indiriyorlar. Çünkü hayvanlar mideleri için yaratılmıştır ama insan kalbi için.

Ve işin en çetin tarafı şu ki:

> “Ahirette onlara hiçbir pay yoktur.”
Bu, sadece bir tehdit değil, bir hüküm cümlesidir. Zira kalbini paraya, yönünü kadına, şerefini mala teslim edenlerin hakiki saadet yurdu olan âhirette hisseleri yoktur.

Özet:

Bu makalede, yer alan hadis ışığında, çağımız insanının manevi çöküşü, dünya hayatına tapınması ve ahiret düşüncesinden uzaklaşması ele alınmıştır. Midelerin, paranın, kadın arzularının ve mal sevgisinin insanın merkezine yerleşmesi, onu mahlûkatın en kötüleri arasına sokar. Gerçek kulluk ve insanlık, bu dünyevî yönelimleri aşarak yeniden kalp merkezli bir hayata dönmekle mümkündür. Aksi hâlde, ne dünyada huzur bulunur ne de ahirette bir pay kalır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 30th, 2025